29 Eylül 2011 Perşembe

Yağ Bitkileri

 


SOYA FASULYESI TARIMI

ÖNEMI
Soya dünyada önemli bir yag bitkisi olup üretimde 1. sirayi almaktadir. Ülkemizdeki yag bitkisi üretimi tüketimi karsilamadigi için bu açik ithalat ile kapatilmaktadir. Bu sebeple Tarim Bakanligi tarafindan Soya, prim ödenen bitkiler arasina alinarak Soya üreticisine kilogram basina destekleme primi ödenmektedir.
Soya bitkisi, tanesindeki ortalama %18-20 yag, %40 protein, %30 karbonhidrat, % 5 mineral madde (fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum vb) ve çok sayidaki vitaminlerle (en çok A ve B), ayrica proteinin yapisinda zengin ve degerli amino asitler bulundurmasi nedeniyle, ""harika bitki"" olarak da anilmaktadir.Ülkemizde genelde hayvan beslemede vazgeçilmez yem olarak kullanilan soya üretimimiz yetmedigi için ithal edilmektedir.
 
Iklim ve Toprak istegi:
Soya sicak, iliman ve karasal iklim bölgelerinde tarimi yapilan yazlik bir bitkidir. Soya 18 derecenin altinda ve 35 derecenin üstünde gelisimi yavaslar en iyi 25 derecede gelisir.
Toprak istegi olarak geçirgenligi iyi, suyu göllendirmeyen, fakat su tutma kapasitesi iyi, toprak pH’ si 7.0-7.5 arasinda olan tinli topraklar, soya tarimi için ideal topraklardir. pH seviyesi yüksek topraklar soya tarimi için tercih edilmemelidir.
Gübreleme:
Soya bir baklagil oldugu için köklerinde bulunan nodüller sayesinde kendi azotunu kendi üretir. Bu islemin gerçeklesebilmesi için tohumlarin bakteri asisi ile asilanmalidir. Bakteri asisi yapildiktan sonra dekara 4 kg saf azot ve 10 kg Saf fosfor ekimle beraber topraga verilmis olmasi gerekmektedir.Bakteri asisi yapilamamis ise bitkiler 20 cm boya ulastiginda dekara saf olarak 10 kg azotlu gübreleme yapilmalidir.
Soyada Bakteri Asilamasi;
Bakteri,soyanin köklerinde bulunan ve bitki ile ortaklasa yasayan, havanin azotunu alip bitkiye veren küçük canlilardir.Daha önce asilanarak soya ekilmemis tarlalarda bakteri bulunmadigi için tohumlara asilama yapilmalidir. Asilama gölge bir yerde 100 kg tohum 1 litre sekerli su ile tavlandiktan sonra 1 kg bakteri asisi ile karistirilmalidir.Asilanan tohum kimyasal maddeler ve günes ile temas ettirilmeden ayni gün ekilerek kullanilmalidir.
Ekimi ;
Ekim zamani toprak isisi ile yakindan ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için toprak isisi en az 8-10 derece olmalidir. Bundan daha yüksek sicaklikta tohumlarin çimlenme ve çikisi daha hizli olur.Soya ekimi bölgemizde 15 nisan-7 Mayis tarihleri arasinda tamamlanmalidir. Ekim Pnömatik (havali) mibzerle 45 cm sira arasi 5 cm sira üzeri mesafe ile toprakta tav seviyesinden 4-5 cm derine yapilmalidir. Tohum iriligine göre degismekle beraber dekara 8-10 kg tohum gerekir. Çesit seçimi için Akdeniz bölgesinde 2. ürün olarak ekilen çesitler tercih edilmelidir.
 Yabanci ot mücadelesi ve Çapalama:
Yabanci ot mücadelesi kimyasal yolla ve çapalama seklinde yürütülmelidir. Soyada ekim öncesi ve ekim sonrasi uygulanabilecek yabanci ot ilaçlari mevcuttur. Soya bitkileri 25-30 cm oldugunda kaz ayagi gibi ara çapa makinalari ile islenmesi, hem yabanci ot mücadelesi yapilmasi açisindan hem de toprakta bulunan kapilerite denilen buharlasma borucuklarinin kirilmasi açisindan çok önemlidir. Sulama :
Ilk sulama, bitki boyu 8-10 cm’e ulastigi zaman yapilmalidir. Ilk suyun geciktirilerek daha geç dönemde verilmesi, bitki boyunda bir kisalmaya neden olur. Bitki boyunun kisa kalmasi sonucu, bitki üzerinde olusacak baklalar toprak seviyesine daha yakindir ve hasatta bu baklalarin kaybi, diger bir ifadeyle biçer-döver ile alinamama riski artar. Bu ise, birim alandan alinacak tane verimini azaltir. Ikinci sulama, çiçeklenme döneminde, çiçeklenme baslangicindan bir hafta önceki dönemle, % 50 çiçeklenmenin oldugu dönem arasinda yapilmalidir. Üçüncü sulama ise, bakla olusum dönemi ile baklalarin sismeye basladigi dönem arasinda verilmelidir. Eger gerek duyulursa, üçüncü sulamadan sonra (yaklasik 15 gün sonra), baklalarin tam olarak doldurulmasina yardimci olmak için bir sulama daha yapilabilir. Sulama sayisinin gereksiz yere arttirilmasi, bitkinin olum dönemine geç ulasmasina neden olacaktir. Bu nedenle, asiri sulamadan kaçinilmalidir.
 Hasat ve Depolama:
Hasat zamani gelmis soya bitkisinde, yapraklar sararip kurumaya ve dökülmeye baslar. Özellikle, alt kisimdaki baklalar içerisindeki taneler oldukça sertlesmis olup disle kirilmasi çok zordur. Bitki üzerindeki tüm baklalar renk degistirmistir. Çesitlere bagli olarak, bu baklalar gri, sari veya kahverenginde olabilir. Hasat sirasinda, bitki üzerinde hiç yesil bakla kalmamalidir.
Hasat zamaninda, tane nemi % 13-16 arasinda olmalidir. Eger hasat islemi, % 12 den daha az nem durumunda yapilacak olursa taneye zarar verilebilir. Hasat sonrasi kurutma yapilmayacaksa, hasat için en uygun nem orani % 13-14 arasidir.Soyada verim potansiyeli 250-400 kg arasindadir.

Ayçiçeği yetiştiricliği

Ayçiçeği ülkemizde ve dünyada yağlık ve çerezlik olarak iki tip olarak yetiştirilir. Ancak bahçelerde süs bitkisi ve kesme çiçek olarak değerlendirilen tipleri de mevcuttur. Çerezlik olarak insanların tüketimi ve kuş yemi olarak değerlendirilir. Yağlık olmayan tipler ise çerezlik olarak adlandırılır ve tohumları çizgili ve iri, yağlık tiplere göre kalın kabuklu olup, kabuğu çabuk ayrılmaya müsaittir. Bu tiplerden iri olmayanlar ise, kuşyemi olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında yağlık tiplerden daha düşük yağ oranına ve test ağırlığına sahiptir. Yağlık ayçiçeği tipleri ise, genelde siyah renkli, ince kabuklu ve linoleik ve oleik yağ asitleri içeren tiplerdir. Yağlık ayçiçeği taneleri % 38-50 arasında yağ ve % 20 oranında protein içerir.

Ayçiçeği dünyada ve ülkemizde en önemli yağ bitkilerinden biri olup, ülkemizde çoğunlukla yağlık olarak yetiştirilir. Dünya ayçiçeği üretimi son yıllarda 23 milyon ton civarında olup, Türkiye üretimde ve ekim alanlarında ilk on ülke arasında yer almaktadır. Ülkemizde yağlık ayçiçeği üretimi, genelde Trakya-Marmara Bölgesinde yoğunlaşmış iken, çerezlik üretimi ise, çoğunlukla İç ve Doğu Anadolu Bölgesinde, az miktarda diğer bölgelerde de ekimi yapılmaktadır.

Ülkemiz yağlık ayçiçeği ekim alanları son yıllarda iklim koşullarına ve uygulanan fiyat politikalarına bağlı olarak 500-600 bin ha, üretimi de 600-850 bin ton civarında değişmektedir. Ayçiçeği ekim alanları, mekanizasyona en uygun bitki olması ve fazla işgücü gerektirmemesi nedeniyle, değişik yörelerde yıldan yıla artmaktadır.
Ayçiçeğinin gen merkezi Kuzey Amerika olup, halen ABD'nin orta kesimlerinde yabani olarak bulunmaktadır. Ayçiçeği ekonomik bir bitki olarak uzun ve değişik bir tarihçeye sahip olmakla birlikte, kesin olarak ilk tarımının yapıldığı yer ve zamanı bilinmemektedir. Yeni dünyada ilk göçlerden önce, Kuzey Amerika Kızılderilileri tarafından boya hammaddesi olarak kullanılmıştır. İspanyol gezginleri tarafından 1850'lerde Kuzey Amerika'dan toplanan ayçiçeği tohumları, ilk önce İspanya'da bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Ayçiçeğinin bir yağ bitkisi olarak ilk olarak Rusya'da üretilmiş ve ardından tüm Avrupa'ya yayılmıştır. II. Dünya savaşından sonra 1945-50li yıllarda, ayçiçeği ülkemize Bulgaristan'dan ülkemize göç eden vatandaşlarımızın getirdiği tohumlar sayesinde girmiş ve tarımı yapılmaya başlanmıştır. Ancak esas üretim ve ekim alanı artışı, 1980li yılardan sonra hibritlerin ülkemize girmesiyle olmuştur.
Dünyada ayçiçeği ıslahçılarının geliştirdiği yüksek yağ içerikli ve tane verimli ayçiçeği çeşitleri, ayçiçeğinde üretim artışına yol açmış ve son 20 yılda geliştirilen hibrit ayçiçeği çeşitleri de, üretimin istenilen düzeye gelmesine neden olmuştur.


İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ

Ayçiçeği, yetişme periyodu boyunca (100 - 150 gün) 2600 - 2850 °C civarında toplam sıcaklık ister. Derin ve kazık kök sistemine sahip olması nedeniyle, kuraklık, tuzluluk ve yaşlılık gibi problemleri olan topraklardaki üretim performansı diğer bitkilerden daha iyidir. Her türlü toprakta yetişmesine rağmen, iyi drenajlı, nötr PH (6,5 - 7,5)'a sahip ve su tutma kapasitesi yüksek toprakları daha fazla sever. Taban suyu yüksek, asitli topraklardan hoşlanmakta olup, tuzluluğa dayanması ortadır.
Ayçiçeğinin çimlenmesi için en az toprak sıcaklığı 8-10 °C olmalıdır. Bu nedenle ülkemizde genelde Mart sonu - Mayıs ortası arasında ekimi yapılmaktadır. Ancak Ege, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Haziran ayında ikinci ürün ekimleri de mevcuttur. Ayçiçeği soğuğa dayanıklı olup, genelde ilk donlardan 4-6 yapraklı devreye kadar zarar görmez. Ancak ısının -4 °C nin altına düşmesiyle oluşan dondan oldukça fazla etkilenir. Bu nedenle ayçiçeğinin erken ekilmesinde çok fazla bir problem olmayıp, erken ekimlerde tane doldurma periyodu daha serin devreye gelmesi nedeniyle, verim önemli ölçüde artmaktadır.


EKİM VE TOHUMLUK

İyi bir tohum yatağı hazırladıktan sonra, ayçiçeğinde pnömatik mibzerlerle (hava akışlı taneyi tek tek bırakan) ekim yapılır. Yapılan araştırmalar sonucunda; sonbaharda soklu pulluk ile sürüm, ilkbaharda kazayağı ve ardından tırmık ile yapılan tohum yatağı hazırlığı en ekonomik toprak işleme yöntemi olarak belirlenmiştir. Yabancı ot ilaçlaması için genelde trifluarin terkipli ilaçlar ile ekim öncesi uygulaması yaygın olup, ancak çıkış öncesi ve sonrası yabancı ot ilaçları da piyasada mevcuttur. Ekim öncesi uygulamadan sonra mutlaka tırmık veya benzeri bir ikinci sınıf toprak işleme aletiyle toprak karıştırılmalı ve ilacın toprağa tam olarak yayılması için, ekim 2 gün sonra yapılmalıdır. Ayrıca yabancı ot mücadelesi için bitkiler 25 - 30 cm. olduğu zaman çapa makinesi ile ara çapası yapılmalı ve sıra üzerindeki yabancı otlar ise, el çapası ile yok edilmelidir. Pıtrak, sarmaşık, hardal, köy göçüren, kaz otu, tarla ayrığı, sirken, papatya, darıcan ayçiçeğinde problem olan önemli yabancı otlardır.
Çiftçiler hibrit seçiminde bir çok kriter göz önüne almalıdır. İlk olarak tohumluğun fiyatı ve verim potansiyeli dikkate alınmalıdır. Çeşit seçiminde bölgedeki araştırma enstitülerinin deneme, ilçe ve il tarım müdürlüklerinin yaptığı demonstrasyon sonuçları ve özel şirketlerin yaptığı verim denemesi sonuçları iyi bir fikir verebilir. Ayrıca çeşidin bölgede problem olan hastalıklara olan dayanıklılığı da, seçimde önemli bir faktördür. Genelde çiftçiler tarlaların hasadından sonra, hemen buğday ekimi için toprak hazırlıklarına başladıkları için, geççi ve çok geççi çeşitleri tercih etmemektedirler. Bu nedenle çeşitlerin erkenciliği de önemlidir.
Yöreye uygun verimli hibrit tohumluğun seçimi ve tavsiye edilen yöntemlerin kullanılması karlı bir ayçiçeği üretimi için son derece önemlidir. Ekilecek çeşitlerin yüksek kalitede ve yüksek bir çimlenme yüzdesine sahip olması, saf ve hastalıklardan ve yabancı ot tohumlarından ari olması, üretim risklerini azaltır. Hibrit tohumluk, açık döllenen çeşitlere göre, gerek uniform bitkiler elde edilmesi, gerekse verim açısından belirgin bir üstünlük sağlar. Ayçiçeğinde hibrit tohumluklar yüksek verim potansiyeline sahip, aynı günlerde çiçeklenip, olgunlaşır ve aynı kalitede ürün veririler. Özellikle iklim koşullarının ayçiçeği için uygun olduğu yıllarda bu fark belirgin olarak ortaya çıkar.
Piyasada değişik firmalara ait bir çok yağlık hibrit ayçiçeği çeşidi bulunmakta olup, seçilecek çeşitte, tablanın biraz eğik olması, yani yere doğru bakması, kuş zararını ve güneşten kaynaklanan tabla yanıklığını azaltır. Bu nedenle, bu tip hibrit çeşitler kuş zararının yoğun olarak hissedildiği yerlerde tercih edilmelidir. Tohum iriliği ve test ağırlığı da verim açısından bir diğer önemli faktördür. Bunun yanında hibrit çeşidin kendine döllenmesinin iyi olması, arı ve böceklerin eksik olduğu ortamlarda verimin yüksek olması için mutlaka gereklidir. Ayrıca tohumu satan şirketlerin teknik destek hizmetlerinin yaygın olması, ekim sonrasında ve yetişme periyodu sırasında ortaya çıkabilecek problemlerin çözümünde kolaylık sağlayacaktır. Bir diğer faktör de, çeşidin sap sağlamlığı ve iyi bir kök sistemine sahip olmasıdır. Çünkü sağlam bir sap, rüzgarlardan aşırı düzeyde etkilenmez. Özellikle yağışlardan sonra esen aşırı rüzgarlar, bitkilerde yatmalara neden olmaktadır.
Yurt dışında torbadaki tane sayısı ile satılan hibrit tohumluklar, ülkemizde büyükten küçüğe doğru 1 den 5 kadar (1 en iri, 5 en ince) numaralanmış tohum iriliklerinde satılır. Özellikle uygun olmayan iklim ve toprak koşullarında, çimlenme gücünün biraz daha fazla olmasından başka bir avantaja olmayan iri tohumlukların kullanılması, dekara atılacak tohumluk miktarını arttırdığı için ek bir maliyet gerektirir. Bu nedenle orta irilikte tohum seçmek ekonomik açıdan uygundur. Ancak tohum irilikleri açısından firmalar arasında, tam bir uyum da söz konusu değildir. Bunun yanında tüm hibrit tohumlar mildiyöye karşı ilaçlanmıştır.
Yapılan araştırmalar, sıra arası 70 cm. ve sıra üzerinin 30-35 cm. olduğu bir ekim sıklığıyla sağlanan bir dekarda 4500-5000 civarında bir bitki adedinin, en yüksek verimi verdiğini ortaya koymuştur. Dekara atılan tohum miktarı, tohum iriliğine bağlı olarak 400 gr/da civarında değişmektedir.
Ayçiçeği topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldıran bir bitki olup, bu nedenle üst üste ayçiçeği ekiminden kaçınılmalıdır. Bundan dolayı, kurak alanlarda genelde Buğday-Ayçiçeği ekim nöbeti uygulanır. Sulu alanlarda ise, şeker pancarı, yem bitkileri ve mısır ekim nöbetine girebilir. Yine ülkemizde ikinci ürün olarak buğdaydan veya kışlık ekilen diğer ürünlerden sonra ekimi yapılmaktadır.

GÜBRELEME

Tüm yeşil bitkiler gibi, ayçiçeği de büyüme için en az 16 elemente ihtiyaç duyar. Bunlardan oksijen, hidrojen ve karbon gibi elementleri su ve havadan alır. Azot fosfor ve kükürt herhangi bir iklim bölgesindeki topraklarda eksikliği bulunabilir. Özellikle potasyum, kalsiyum ve magnezyum yüksek yağışlı bölgelerde eksikliği görülebilir. Bunun yanında iz elementlerden demir, manganez, çinko, bakır, molibden, bor ve klor eksikliği fazla olmamakla birlikte bir çok toprakta görülebilir.
Optimum verim için ülkemiz koşullarında yapılan araştırmalarda 7-8 kg. saf azot (N), aynı miktarda fosfor ve potasyum yeterli olur. Ancak sulu koşullarda bu miktarları arttırmak gerekir. Toprak analizi yapılıp tarlanın besin maddesi içeriği belirtildikten sonra gübre uygulamak son derece önemlidir. Fakir topraklarda ise, bu besin maddesi miktarının % 80-100'ünü uygulamak gerekir. Ancak istenilen gübre miktarını vermek arzulanan verimi almak açısından yeterli değildir. Çünkü toprak nemi, yağış gibi iklim faktörleri verimi etkileyen ve gübre ile mutlaka olması gereken faktörlerdir. Besin maddesince fakir topraklarda verilen gübre verimi % 40-60 arasında arttırabilir. Orta besin maddesi kapsamına sahip topraklarda gübre verime % 10-20 oranında etkiler. Ancak zengin topraklarda gübrenin etkisi bazı durumlarda kendini gösterir. Çünkü yüksek verim için gerekli besin maddesi toprakta mevcuttur.
Eğer toprakta yeterli miktarda fosfor varsa, 7-8 kg. saf azotu içeren 15-16 kg. üre (% 46 N) veya 25-30 kg. Amonyum Nitrat (%26 N) gübresi serpilerek karıştırılır ve ardından ekim yapılır. Yine sulama yapılacaksa, azotlu gübre miktarının tarladaki mevcut orana göre belli bir miktar arttırılıp ikiye bölünerek, üst gübre olarak çapalamadan önce uygulanması, verimi arttıracak önemli bir uygulamadır. Toprakta yeterli fosfor yoksa, ekimle birlikte mibzerle tohumun 5 cm yanlarına kompoze gübrelerden 20-20-0 dan 25-30 kg/da oranında verilmesi yeterli olur. Ancak gübreleme, gübre deposu olmayan pnömatik mibzerlerde tohum yatağı hazırlama işlemi yapılmadan önce toprağa serpilmesi ve ardından tarlanın işlenip karıştırılması şeklinde de yapılabilir.

Genelde Türkiye toprakları potasyumca zengin olması nedeniyle, bu besin maddesine içeren gübre tavsiye edilmez. Eğer toprakta yeterli potasyum yoksa ve toprak tahlil sonucu bu besin maddesinin eksikliği belirtiliyorsa ayçiçeği topraktan fazla miktarda potasyum kaldırdığından, topraktaki mevcut miktara da bağlı olarak, 50 kg/da oranında 15-15-15 gübresi uygulamak gerekir. Kompoze gübrelerin üzerindeki üç rakam sırasıyla N-P-K yani Azot - Fosfor - Potasyum besin maddelerinin içerdiği yüzde oranlarını göstermektedir. Çiftçiler için önemli olan, tarlaya atılan gübrelerin saf madde olarak miktarlarıdır. Bu nedenle gübre alırken içerdiği saf maddenin fiyatına göre karşılaştırma yaparak, kg saf besin maddesi ucuz olan gübre tercih edilmelidir.



Çiçeklenme Sonu --->>


SULAMA


Ayçiçeği bitkisinin su ihtiyacı, yetişme periyodu boyunca yaklaşık 700-800 mm. civarındadır. Bu nedenle yüksek ve arzulanan verimi alabilmek için yağışın az olduğu yıllarda aradaki farkın, sulamaya uygun yerlerde, mutlaka sulama suyuyla verilmesi gerekir. Toprakta bitkilerin su ihtiyaçları toprak tansiyonemetresiyle ölçülür. Ayçiçeğinde en hassas devre, çiçeklenme öncesi tablaların oluşmaya başladığı devre ile süt olum devresi arasıdır. Bu devrede oluşan, suya olan stres, verimde geri gelmeyecek kayıplar ortaya çıkarır. Özellikle ayçiçeği bitkisinin suya duyduğu ihtiyaç, çiçeklenme zamanında en üst seviyeye çıkar. Bundan dolayı bu devrelerde yağış yoksa, yüksek verim için ayçiçeği mutlaka sulanmalıdır.


Çiçeklenme devresi --->>

Eğer sulama yapılacaksa, bitkiler 45-50 cm. boyunda bir sulama, tabla teşekkül ettiği devrede süt ve olum devresinde yapılacak olan birer sulama ile toplam üç defa su verilmesi verimi % 100 oranında arttırır. Eğer iki sulama yapılacaksa, biri çiçeklenme öncesinde, diğeri de çiçeklenme sonrasında yapılmalıdır. Eğer tek sulama yapılacaksa yağışa da bağlı olarak çiçeklenme başladığında yapılmalıdır. Özellikle sulanan alanlarda dekara atılan bitki sayısını ve verilecek gübre miktarını bir miktarı arttırmak verim artışı için gerekli diğer faktörlerdir.





<<--- Çiçeklenme Öncesi Devre


HASTALIK VE ZARARLILARI
Ayçiçeğinin ülkemizde en önemli zararlısı orobanş parazitidir. Ancak bu parazite dayanıklı hibritler piyasada mevcuttur. Bunun yanında ülkemizde bazı yıllarda ve bölgelerde problem olan diğer hastalıklar ise, ayçiçeği mildiyösü, sap, kök ve tabla çürüklükleridir. Yazı yağmurlu geçen yıllarda, tabla çürüklükleri (Rhizopus, Botrytis) yoğun olarak görülmektedir. Ayçiçeğinin en önemli problemlerinden olan ayçiçeği mildiyösüne karşı ise, hibrit tohumlar Metalaxyl ile ilaçlı olup, hastalık %100 oranında kontrol edilmektedir.


Ayçiçeğinde orobanş --->>

Ancak özellikle sulu alanlarda ortaya çıkan Sclerotinia kök ve sap çürüklüğüne karşı dayanıklı çeşit olmayıp, hastalığı yüksek etkin biçimde kontrol eden ilaçlı mücadelesi de yoktur. Ülkemizde ekonomik zarar eşiğini aşan ayçiçeği zararlıları şu an için mevcut değildir.


<<--- Rhizopus Ayçiçeği Mildiyösü --->>

HASAT VE DEPOLAMA


Normal olarak ülkemizde, eğer iklim koşulları uygun olursa, kurak şartlarda normal verimli bir toprakta 250-300 kg/da civarında bir tane verimi alınabilir. Sulu şartlarda ise, toprak verimliliğine ve sulama sayısına bağlı olarak tane verimi, 350-500 kg/da arasında değişir.

Ayçiçeği tablasının arkası ve tabla kenarındaki brakte yapraklarının % 50'si kahverengi renge dönüştüğünde, bitkiler hemen hemen çiçeklenmeden 1 1,5 ay sonra tane nemi % 35'e ulaştığı zaman fizyolojik olgunluğa erişmiş olur. Ancak hasadın yapılabilmesi için tablanın, gövdenin ve yaprakların tamamen kahverengi renge dönüşmüş olması ve tanedeki nem oranının % 9-10'a düşmesi gereklidir. Çünkü ayçiçeği yağlı tohuma sahip olduğu için yüksek nemde depolandığında, taneler kısa zamanda kızışır ve bozulur. Bu nedenle hasatta tane neminin % 10'un altında olması son derece önemlidir.


Fizyolojik Olgunluk Dönemi --->>



Buğday hasadında kullanılan biçerdöverler tabla değişiklikleriyle ayçiçeği hasadına uygun hale getirilebilir. Birinci aşamada tablayı sıra hasadına uygun hale getirmek gerekir. Bu ekipmanlar sadece tablayı hasat edip, sapını bırakacak şekilde ayarlanır. % 3 civarında hasat kaybı normal sayılır. Eğer gereğinden fazla hızlı giden biçerdöverler, hasat sırasında tane kaybına % 15-20 civarında bir kayba sebep olabilir.


Zamanında yapılmayan hasat özellikle bazı çeşitlerde tane dökmeye sebep olacağından, ayçiçeği hasadı fazla geciktirilmemelidir. Ülkemizde Nisan başı, Mayıs ortasında ekilen ayçiçeği genelde Ağustos sonu ve Eylül ayında hasat edilir. Ortalama olarak 120-130 günlük bir yetişme periyodu ister. Bu periyodun uzunluğu yaz dönemindeki sıcaklığa, yağışı ve nem oranına ve toprak besin maddesi kapsamına bağlıdır.
Uygun bir depolama için tane nemi 10 altında ve taneleri temiz olmalıdır. % 8'in altında ve tane neminde depolanan tohumlarda hastalık ve zararlı faaliyeti devam edememekte, tane zararlılarının çoğalması ve zararı önlenmektedir. Hasat sonrası % 11-12 civarında depolanan taneler ise sık sık havalandırılmalı, taneler serin tutulmalı, kızışma önlenmelidir. Fazla miktarda tane çiçekleri ve yaprak ve sap kırıntıları içinde bulundurulan ambarlar yağ kalitesini düşürmektedir


Kanola Yetiştiriçiliği

 Kanolanın Önemi
Bitkisel yağ kaynağı olarak Kanola ülkemize II. Dünya savaşı sırasında Bulgaristan ve Romanya'dan Gelen göçmenlerle kolza adı ile ülkemize girmiş ve Trakya'da ekim alanı bulmuştur. Ülkemizde rapiska, rapitsa, kolza isimleriyle de bilinen kanola kışlık ve yazlık olmak üzere iki fizyolojik döneme sahip bir yağ bitkisidir. Kanola tanesinde bulunan%38-50 yağ,%16-24 protein,zengin oleik ve linoleik asit miktarı ve yağının kaynama noktasının yüksek olması (238 0C) nedenleriyle önemli bir yağ bitkisidir.
İklim ve Toprak İstekleri
Kanola bitkisi kışlık ve yazlık olarak yetiştirilebilmektedir. Ülkemizde genellikle kışlık kanola tarımı yapılmaktadır. Kışlık kanola kışa kar altında -15 0C 'ye kadar dayanıklıdır.Ancak kışa girerken rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun için Ekim ayının başında tavlı toprağa ekilmeli ve çıkışı sağlanmalıdır.Kışa rozet dönemi oluşmadan giren kanola bitkileri sıfırın altındaki sıcaklıklardan zarar görmektedir.Yazlık kanola daha çok ılıman iklim bölgeleri olan Ege ve Akdeniz'de yetiştirilmektedir.
Konola bitkisi kumlu ve hafif topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. Su tutan, göllenen tarım alanlarında çok zarar görmektedir. En iyi yetiştiği toprak humuslu, derin yapılı, nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır (pH: 4.2-7.2).

Toprak Hazırlığı
Kanola tohumu çok küçük ve çimlendikten sonra toprak yüzeyine çıkış yüzdesi düşük olduğundan tohum yatağının iyi hazırlanması gerekmektedir. Mümkünse iç bölgelerde buğday hasadından sonra gölge tavına sürüm yapılmalıdır. Daha sonra kazayağı ve tırmık ile tohum yatağı keseksiz ve tavı kaçırmadan hazırlanmalıdır. Ekimden önce toprağın yüzeyinin düzgün olması ve bastırılması için tapan çekilmelidir. Tapan çekilmezse tohumlar derine gideceğinden üniform düzgün bir çıkış sağlanamaz.
Ekim Zamanı
Ekim zamanı toprak ısısı ile yakından ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için toprak ısısı en az 10-12 0C olmalıdır. Kanola ekim zamanı Trakya, Marmara, Ege, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 15 Eylül- 15 Ekim tarihleri arasında yapılmalıdır. Karadeniz bölgesinde sahil kuşağında en uygun ekim zamanı 15 Eylül- 20 Ekim tarihleri, iç kesimlerde 20 Eylül- 10 Ekim tarihleri kanola için uygun ekim zamanıdır. Bu şekilde iyi çıkış yapan kanola bitkileri kışa 4-6 yaprak (rozet dönemi) arasında girer ve kuvvetli bir kök sistemini geliştirerek soğuktan zarar görmez. Eğer kanola ekimleri Kasım ayına sarkarsa genç fideler zarar görmektedir. Bu nedenle kanola ekiminde geç kalınmamalıdır.
Tohumluk
Kanola tarımında tohumluğun önemi büyüktür. Çiftçiler kendi hasat ettikleri üründen kesinlikle tohumluk olarak ayırmamalıdır. Çünkü kanola bitkisi % 34 lere varan ölçüde yabanı hardal türleri ile melezlen-diğinden ikinci yıl hasat edilen ürün tohumluk olarak ekildiğinde hasat edilen ürünün yağında erusik asit ve küspesinde glukosinalat oranı artacaktır. Her yıl kontrollü olarak üretilen sertifikalı tohumlukların üreticiler tarafından alınması gerekmektedir. Alınacak tohumluğun ekileceği bölgede denenmiş ve kış soğuklarına dayanıklı olması gerekmektedir.
Ekim Şekli
Kanola ekimi yonca ekim makinası gibi küçük tohumları ekebilen mekanik yada pnomatik mibzerlerle yapılmalıdır. Üreticiler gelişmiş ekim makinalarını kullanarak sıra arası, sıra üzeri ve ekim derinliğini kolaylıkla ayarlayabilirler. Bu tip gelişmiş ekim makinaları ile ekimde 1 da a kullanılan tohum miktarından önemli tasarruf sağlanmakta, 1 da 800-1000 gr yeterli olmaktadır ve düzgün bir çıkış elde edilmektedir.
Kanola akiminde sıra arası mesafe 20 cm, sıra üzeri mesafe ise 3-4 cm arasında olabilir. Ekim derinliği 1.5-2 cm civarında olmalıdır. Aşırı sık ve derin ekimden kaçınılmalıdır. Derin ekimde çıkışlar mütecanis olmaz, geç kalır ve kışa iyice gelişmeden gireceğinden zarar görür. Sık ekim için de aynı zayıf gelişme söz konusudur. Zayıf kök yapısına sahip kanola bitkileri kış soğuklarından önemli ölçüde zarar görmektedir. Bazı gevşek yapıdaki topraklarda ekimden sonra merdane geçirilirse çıkış iyi olmaktadır.
Bakım
Normal zamanında yapılan ekimlerde kanola gür geliştiği için içerisinde yabancı ot barındırmaz. Tarlada yabancı ot olarak hardal varsa kanola ekilmez. Çünkü ikisi de aynı familyadan olduğundan mücadelesi zordur ve daha sonra hasat edilecek kanola ürününe karışarak kaliteyi bozar. Ayrıca kanola bitkileri Nisan ayına kadar olan gelişme döneminde toprakta taban suyu yüksekliğine ve su tutmasına karşı çok hassas olduğundan yağışlı dönemlerde tarlada göllenme olursa hemen su tahliye edilmelidir.
Gübreleme
Kanola her 50 kg verim için toraktan 1 kg S (kükürt) kaldırmaktadır. Buna göre uygulanacak gübre formlarının amonyum sülfat türü olmasına dikkat edilmelidir. İyi bir verim alabilmek için dekara 12-14 kg saf azot, 7-8 kg fosfor verilmelidir. Azotlu gübrenin yarısı ( 6 kg/da), fosforlu gübrenin tamamı ekimle birlikte, azotlu gübrenin diğer yarısı Şubat sonu Mart başında sapa kalkma döneminde verilmelidir.
Ekim Nöbeti
Kanola yetiştiriciliğinden yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılmalıdır. Kanolanın gireceği bazı münavebe modelleri şu şekilde olabilir;
1. Model: Ayçiçeği + Kanola + Buğday +Mısır
2. Model: Buğday + Kanola + Baklagil + Ayçiçeği
3. Model: Buğday + Kanola + Şekerpancarı + Kavun-Karpuz
4. Model: Ayçiçeği + Kanola + Buğday

Kanola Tarımında Yabancı Ot Mücadelesi
Yabancı ot mücadelesi kanolanın ilk yetişme devresinin ilk ayında çok önem taşır ve yapılması % 20-30 oranında daha fazla verim alınmasını sağlayabilir. Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar özellikle ilk gelişme devresinde faydalı tarla alanını kaplayarak kanola bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin maddelerine ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Kanola bitkisi 30-40 cm boyunda olduğunda gür gelişip, gölge yaparak diğer yabancı otların gelişmesini büyük oranda engellemektedir. Kanola Hastalık ve Zararlıları
Kanolanın önemli zararlıları toprak pireleri, tarla salyangozu, kanola sap hortumlu böceği, lahana kelebeği ve yaprak bitidir. Özellikle Trakya'da bazı lokasyonlarda lahana kelebeği ve Karadeniz Bölgesinde de yaprak biti zararı fazladır. Yaprakların ve çiçek saplarının öz suyunu emerek beyazlama yapmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır. Bu zararlılar ile ilaçlı mücadele yapılmalıdır.
Önemli hastalıkları ise mildiyö, kolza kök uru, kurşuni küftür. Trakya'da hastalıklar pek yaygın değildir.

Kanola Tohum Bağlama
Kanola çiçeklenme döneminde tozlanma için çeşidin kendine tozlanmasının az veya çok olmasına bağlı olarak yüksek oranda bal arılarına ihtiyaç duyar. Bu nedenle çiçeklenme dönemindeki sürede kanola tarlaları yakınında arı kovanı bulunması harnuplarda (kapsüllerde) döllenme ve tane tutmayı artırır. Çiçeklenme ve döllenme bitkide alttan yukarı doğru olmaktadır. Nisan sonu Mayıs ayı başlarında kanolanın çiçeklenmesi arılara bol miktarda çiçek tozu sağlamaktadır.
Hasat ve Depolama
Kanola, havaların sıcak veya yağışlı gitmesine ve çeşidin erkenciliğine bağlı olarak çiçeklenmeden 40 ile 50 gün sonra hasat olumuna gelir. Trakya'da 10 Haziran, Akdeniz'de 10 Mayıstan itibaren kanola hasadı yapılabilmektedir. Kanola hasat olumuna geldiğinde bitkilerin sap, yaprak ve kapsülleri tamamen kuruyup sararır. Kırmızımsı sarı bir renk oluşur. Tohum kahverengiye dönüşmüşse hasat zamanı gelmiş demektir. Kanola bitkisinde olgunlaşma aşağıdan yukarıya doğrudur. Hasatta bitkileri tam olgunlaşması beklenirse alt kapsüllerde çatlama ve dökülmeler görülür. Erken hasatta ise üst kapsüller tam olgunlaşmadığından hasat kaybı olur. Kanola taneleri çok küçük olduğundan hasada başlamadan önce biçerdöverin ayarları çok iyi yapılmalıdır. Dekardan alınan verim ekilen çeşidin verim gücüne ve toprak verimliliği ile iklim koşullarına bağlı olarak 250-350 kg arasındadır. Emniyetli bir depolama için tanelerin rutubeti %9 u geçmemelidir. Kuru ambarlarda depolanmalıdır. Aksi halde çok çabuk kızışma olur ve küflenir.Sonuç
sonuç olarak kanola tarımında çiftçilerimizin birim alandan daha yüksek verim elde etmeleri ve kazançlarını artırmaları buraya kadar belirtilen yetiştirme tekniği esaslarını tam olarak uygulamalarına bağlıdır. Kanola tarımı konusunda daha geniş bilgi almak isteyenler en yakın Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Araştırma Enstitüleri ile Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerine başvurdukları takdirde kendilerine yardımcı olunacaktır.


Yerfıstığı Yetiştiriçiliği
TANIMI VE ÖNEMİ
Baklagillerden olan yerfıstığı, meyvelerini toprak altında
meydana getirmesiyle diğer bitkilerden farklılık gösterir. Bileşiminde ortalama
%25 protein, %46 yağ, %16 karbonhidrat ve %5 mineral madde bulunur. Meyveleri
fosforca zengin, amino asitlerden "cystine" içermektedir. Aynı zamanda zengin
bir B vitamini kaynağı olup, az miktarda da A, C, D ve E vitaminlerini
bünyesinde toplamaktadır. Yerfıstığı yağı yemeklik olarak katı ve sıvı halde
kullanıldığı gibi ballık konserveciliğinde, bisküvi, pasta, şekerleme ve sabun
yapımında da kullanılır. Daneleri ezilmek suretiyle fıstık ezmesi yapılır.
Yerfıstığının hayvan beslenmesinde de önemi büyüktür. Baklagil bitkilerinden
olan yerfıstığı toprağı azotça zenginleştirir ve kendisinden önceki bitkiye
verilen gübreden iyi bir şekilde faydalanır. İyi bir münavebe bitkisi olup,
sonraki bitkilere otsuz, kabartılmış ve havalanmış bir toprak bırakır.
İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
İklim İsteği
Yerfıstığı tropik, subtrfopik ve ılıman iklim bölgelerinin
sıcak kuşaklarında yetiştirilip ısı ve güneş isteği fazladır. Bir vejetasyon
süresindeki ısı isteği toplam 3000 ºC ve aylık ortalama ısı isteği ise 20 ºC dir.
Tohumların toprakta çimlenebilmesi için toprak sıcaklığının minimum 12-13 ºC
olması gerekir.
Toprak İsteği
Yerfıstığı toprak isteği yönünden seçici bir bitki olup hafif
bünyeli, gevşek yapıda, süzek kumlu-tın bünyesine sahip topraklarda iyi yetişir.Toprağın kalsiyum ve organik maddece zengin olması verimi
arttırmaktadır.
YETİŞTİRME TEKNİĞİ
Ekim Nöbeti
Yerfıstığı hem baklagillerden ve hem de çapa bitkisi
olduğundan, iyi bir ön bitkidir. Bölgemizde tavsiye edilebilecek ekim nöbeti;
yerfıstığı ana ürün olarak ekilecekse pamuk - yerfıstığı - buğday (arpa), İkinci
ürün olarak ekilecekse buğday (arpa) - yerfıstığı - pamuk şeklindedir.
Çeşit :Yerfıstığı ana ürün olarak ekilecekse olgunlaşma süresi
150-160 gün olan yarı yatık ve iri daneli çeşitler, ikinci ürün ekilecekse
olgunlaşma süresi 125-130 gün olan çeşitler seçilmelidir.

Toprak Hazırlığı
Ana ürün ekilecek yerfıstığı için toprak sonbaharda derin
olarak sürülür, Mart ayı içerisinde toprak tavının uygun olduğu zamanda
keseklerin parçalanması ve yabancı otların yok edilmesi için goble diskle
ikileme yapılır ve Nisan ayının ikinci yarısında ekimden hemen önce hafif bir
tapan çekilerek toprak hazırlığı tamamlanır.İkinci ürün ekilecek yerfıstığı için ön bitki buğday veya
arpa hasadında, bitkiler mümkün olduğu kadar dipten biçilmelidir. Daha sonra
tarla, hasat artığı saplardan temizlendikten sonra, hemen tav suyu verilerek
tava getirilmeli. Toprak tava geldikten hemen sonra tarla kültüvatörle sürülüp
tapan çekilerek toprağın ekime hazır vaziyete getirilmesi sağlanmalıdır.
 Ekim
Bölgemizde ana ürün yerfıstığının ekimine Nisan ayı
ortalarında başlanılmalıdır.İkinci ürün ekimleri ise ön bitki hasadından sonra zaman
kaybetmeden hemen yapılabilmelidir. Ekilecek tohumları, ekimden önce
kabuklarından ayrılır. Yalnız daneler kapsüllerden çıkartılırken, danenin zarı
ufalanıp yırtılmamalıdır. Ekim zamanı tohumlar, mantari hastalıkları ve toprak
altı kurtlarına karşı ilaçlanmalı ve elde mevcutsa 100 gr iç tohuma 600 gr
bakteri kültürü aşılanmalıdır. İlaçlar ve bakteri kültürü aşılama, ekimden hemen
önce ve tohumlar hafif nemlendirilerek yapılmalıdır.
Ekim, çapa bitkileri için imal edilmiş ve yerfıstığına uygun
ekim plakaları takılan mibzerle yapılabildiği gibi, elde mevcut pamuk
mibzerlerinin tohum kovalarının çıkartılarak, kovaların arkasında yürüyen
kişilerin mibzerin teleskoplarına tohumları bırakmasıyla da yapılabilir.
Yerfıstığı ekiminde mibzer, 75-80 cm sıra arası ve 25-30 cm sıra üzeri
mesafesine ekim yapacak şekilde ayarlanmalıdır. Bu mesafelere göre dekara
verilecek tohum miktarı iç dane olarak, iri danelerinde 6-7 kg, küçük
danelerinde ise 4-5 kg dır. Yerfıstığında ekim derinliği 5-7 cm dir.
Gübreleme
Yerfıstığının gübre ihtiyacı, saf madde olarak dekara 3 kg
azot ve 8-9 kg fosfordur.Gübrelerin tamamı ekimle birlikte, mibzerle tohum derinliğine
verilir.
Sulama
Yerfıstığı sulama, karık usulü ile yapılmaktadır. Şanlıurfa
Enstitüsünce yapılan araştırmalar sonucunda; yerfıstığı 10 gün aralıklarla 13
defa sulanmalı, ilk sulamaya ekimden bir ay sonra başlanmalı ve sulamalara
hasada yaklaşık 20 - 30 gün kala son verilmelidir.
İkinci ürün yerfıstığı ekimlerinde ise 10-11 defa sulama
yapılmalı,ilk sulamaya bitkilerin çıkışından yaklaşık yaklaşık 10-15 gün sonra
başlanılmalı ve hasada 20-25 gün kala son verilmelidir.
Bakım
Bitkilerin çıkışından 10-12 gün sonra yabancı otların yok
edilmesi toprağın gevşetilmesi ve karıkların hafifçe oluşturulması için elle
hafif bir çapa yapılır. Bu çapalamada, bitkilerin 25-30 cm sıra üzeri
mesafelerini sağlayacak şekilde seyreltmeleri de sağlanır. Bu çapalamadan sonra
sıralar arasına listelerle çekilip, sulama için karıklar açılarak hafif bir
boğaz doldurulması yapılır. Sulamalardan sonra toprak tava geldikçe, listerle
karıklar derinleşerek boğaz doldurma işlemine devam edilir. Ginoforlar
görüldüğünde bu işlemlere kesinlikle son verilmelidir.

Hasat, Harman ve Depolanması
Yerfıstığında hasat zamanı, yaprakların hafif sarardığı,
danelerin çoğunluğunun koyu renge dönüşüp normal iriliğini aldığını ve
kapsüllerin iç zarında kahverengi çizgilerin görüldüğü devredir.
Yerfıstığı hasadında söküm işlemi özel olarak yapılmış fıstık
sökme aletiyle yapıldığı gibi, kulağı kırılmış tek soklu pulluk, bel, kürek,
veya ele de alınabilir. Yerfıstığı kabuklu olarak depolanmalıdır. Depolamada
ürünün nemi bilinmelidir.Depolanacak kabuklu fıstıklarda nem %7-8, depoda ise %60
oranını aşmamalıdır.
VERİM
Enstitülerce yapılan araştırmalarda, Harran Ovası'nda ana
ürün yerfıstığında 330-340 kg/da, ikinci ürün koşullarında ise 210-220 kg/da
kabuklu fıstık verimi elde edilmiştir. Bu verimlerin çiftçi koşullarında 240-280
kg/da ve 180-200 kg/da olduğu belirlenmiştir.

Zeytin Yetiştiriçiliği
Zeytin ağacı dünyanın en eski meyve ağacı olarak bilinmektedir. Anavatanı Anadolu'dur. Ülkemizde yaklaşık 90 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. Zeytin varlığımızın %75 i çorak ve engebeli kır arazilerdedir. Ticari anlamda yetiştiricilik Ege, Marmara ve Akdeniz bölgesinde yapılmaktadır. Ağaç başına verim 9 kg civarındadır.
Ürettiğimiz zeytinlerin %90 ı siyah zeytin olmakla birlikte, yeşil zeytin üretimi son yıllarda  artmaktadır. Zeytin üretimimizin %75 i yağlık, %25 i sofralıktır.

EKOLOJİK İSTEKLERİ

·                             TOPRAK
Zeytin, çok seçici olmamakla birlikte kalkerli-kumlu, besin maddelerince zengin, PH’sı 6-8 seviyesinde olan topraklardan hoşlanmaktadır. Taban suyu 1m.’den yakın olmamalıdır. Bu seviyeye yakın topraklarla mutlaka drenaj uygulanmalıdır.
·                             İKLİM
Zeytin, 40 ºC ile -7 ºC arasındaki sıcaklıklarla dayanabilse de iyi bir büyüme ve meyve oluşumu için sıcaklığın 15-25 ºC’lerde olması istenir. Zeytin’in soğuklama ihtiyacı 600 ila 1000 saat arasında değişmektedir. Ayrıca zeytinin iyi bir gelişme gösterip, normal göz gelişimi için yeterli bir sıcaklık toplamına ihtiyacı vardır.
Zeytinin yıllık yağış isteği 650-800 mm’ dir. Yaz aylarından, mevsim yağışlarına kadar yapılan sulamalar zeytin irileşmesini ve yağ oluşumunun artmasını sağlamaktadır. Ayrıca bu oluşmalar ertesi yıl meyve verecek sürgünlerin gelişimini ve meyve gözlerinin oluşumunu hızlandırmaktadır.
Nemli havalarda, ağaç yapraklarından gerçekleşen terleme azalır.Bu sayede sıcağın, bitkiye etkisi de azalmış olur. Ancak aşırı nem bazı hastalıklara uygun ortamı hazırlamaktadır. Çiçek zamanı yüksek nem ise döllenmeyi kısıtlamaktadır. Mayıs ayı ve haziran başında esen rüzgarlar döllenmeye yardımcı olurken, kış sonlarında esen rüzgarlar toprak neminin azalmasına yol açar.
Zeytin ağacı ışığı çok sevdiğinden özellikle geçit bölgelerde güney yönleri tercih edilmelidir. Sisli dağ etekleri ve vadiler zeytin için uygun değildir. 800 m’ den yüksek yerlerde zeytin yetiştirilmemektedir.

ZEYTİNLİK TESİSİ

Uygun arazi belirlendikten sonra toprak derince işlenmeli (90-100 cm) ve drenajı sağlanmalıdır. Gerektiğinde yüzey tesviyesi de yapılmalıdır. Tesis kurulacak arazi meyilli ise toprak erozyonunu önleme ve yağışlardan yeterince yararlanabilmesi amacıyla teraslama yapılmaktadır. Meyil derecesine göre: Sırt teras (%0-5); kanal teras (%5-15); seki (sofra-cep) , (%15<) teras yapılabilir.
Zeytinlik tesisi için toprak hazırlığı tamamlanınca amaca uygun çeşitler; siyah ve yeşil sofralık toprak ve iklim şartlarına bağlı olarak seçilmelidir.
Çeşit seçimi yapılırken uygun dölleyiciler de birlikte düşünülmelidir. Çünkü kendine verimli çeşitler yanında tabancı tozlanmaya gereksinim duyan çeşitlerde bulunmaktadır.
Önemli çeşitlerden bazıları :

--Gemlik
--Yağlık
-Ayvalık
-Memecik
-Domat
-Memelik
-Bardacık
-Uslu
-Edremit
-Sarı Ulak
-Çakır
-Manzanilla

Zeytinlik tesisinde, güvenilir kaynaklardan sağlanan, ismine doğru, sağlıklı, düzgün şekilde bir veya iki yaşlı fidanlar kullanılmadır. Dikim aralıkları çeşit, iklim, toprak gibi faktörler dikkate alınarak 5x5 m ile 10x10 m arasında değişebilmekte ve fidanlar Aralık ayı başından Mart sonuna kadar dikilebilmektedir.
Zeytinlik tesisinde şartlara uygun olabilecek kare, dikdörtgen, üçgen veya kontr (eğimli arazilerde) dikim şekillerinden biri tercih edilebilir. Dikim çukurları 80x80 cm boyutlarında açılmalı, üstten çıkan toprak ile alttan çıkan toprak ayrı ayrı konulmalıdır. Üst toprak ile 20-25 kg kadar iyi yanmış çiftlik gübresi, saf madde olarakta 300gr fosfor ve 750 gr potas karıştırılmalıdır.
Daha önceden sulanarak kökleri dağılmadan tüplerinden çıkartılan fidanlar dikim tahtası yardımı ile hazırlanan çukurlara yerleştirilir. Alttan çıkan toprakla çukur doldurulup, çevresi bastırılır. Aşılı fidanlarda aşı noktası 5-10 cm toprak  yüzeyinin üzerinde olmalıdır. Dikimi tamamlanan fidanların etrafına yalak açılarak can suyu verilmelidir. Gerekirse hakim rüzgar yönünde olacak şekilde fidanın yanına herek dikilebilir.

BAZI ZEYTİN ÇEŞİTLERİ

·                             BÜYÜK TOPAK ULAK
Topak aşı olarak da adlandırılır. Adana’nın Tarsus, Seyhan, Hatay’ın İskenderun, İçel’in Anamur, Erdemli, Isparta’nın Sütçüler ilçelerinde yetiştirilmektedir.
Meyveleri iri çekirdekleri meyve büyüklüğüne göre küçük olup % 20.2 oranında yağ içerir. Meyve eti yumuşak olduğundan hasat ve taşıma sırasında dikkat edilmelidir. Etli ve lezzetli olan bu çeşit genellikle yeşil sofralık olarak  "Çizme Zeytin”  tipinde işlenerek değerlendirilir.
·                             SARI ULAK
Meyveleri orta irilikte,çekirdekleri çok iri olup % 18.8 yağ içerir. Sıcaklığın kritik seviyeye düşmesi durumunda sürgün ,ince dal ve dalcıklarda çatlamalar ve meyvelerde soğuktan dolayı hurmalaşma görülür.
Kendi ekolojisinde aile ihtiyacını karşılamak için yeşil ve siyah sofralık olarak değerlendirilir.
·                             SAURANİ
Meyve ve çekirdekleri küçük olup % 29.2 oranında yağ içerir. Sıcaklığın kritik seviyeye düşmesi durumunda sürgün uçları kurur, ince dal ve dalcıklarda kabuk çatlamaları şeklinde zararlanmalara rastlanır.
Yağ içeriği yüksek olduğundan genellikle yağlık olarak değerlendirilir.
Ayrıca aile ihtiyaçlarını karşılamak için yeşil ve siyah sofralık olarak ta kullanılır.
·                             AYVALIK
Farklı yörelerde Edremit yağlık,Midilli,Şakran adların da kullanılır. Meyveleri  ve çekirdekleri  orta büyüklükte olup, % 24.7 oranında yağ içerir ve yağlık olarak değerlendirilir.
Yağı altın sarısı renginde, meyve kokusu içeren, aromatik, kimyasal ve duyusal özellikleri bakımından birinci sırada yer alır.
Son yıllarda meyve eti renginin pembeye döndüğü dönemde “Pembe Çizme Zeytin” tipinde değerlendirilir, Siyah olum döneminde hasat edilerek siyah sofralık olarak “Sele” tipinde değerlendirilir.
·                             GEMLİK
Bu çeşit için Trilye,Kıvırcık,Kaplık,Kara gibi isimlerde kullanılır. Ülkemizde kamu kurumları ve özel sektör tarafından üretilen zeytin fidanlarının % 80’ne yakını Gemlik zeytin çeşidi fidanlarıdır.
Bundan dolayı zeytinciliğin yapıldığı bütün bölgelerde bu çeşide rastlanır. Meyve ve çekirdekleri orta irilikte olup % 29.9 oranında yağ içerir.
Siyah sofralık olarak değerlendirilir. Meyveleri yağ bakımından zengin olduğundan sofralık  kalite dışındaki taneler yağlık kolarak değerlendirilir.

YILLIK BAKIM İŞLERİ

·                             TOPRAK İŞLEME
Toprak işleme zamanında ve uygun şekilde yapılırsa toprağın havalanması, yağış sularının muhafazası ve biyolojik faaliyetlerin artması sağlanmış olur. Zeytinliklerde yılda 2-3 kez toprak işlemesi yeterli olmaktadır. İlk toprak işlemesi hasattan sonra toprak tavında iken pullukla 15 cm derinliğinde; ikincisi ilkbaharda 10-12 cm yi geçmeyecek şekilde pulluk veya tırmıkla, üçüncü işleme ise dökülen zeytinlerin kaybını önlemek amacı ile toprağın düzeltilmesi ve otların temizliği için yapılmaktadır.
·                             GÜBRELEME
Unutulmalıdır ki; gübrenin azı da, fazlası da mahsulün verim ve kalitesine, ayrıca bitkiye ve ekonomiye zarar verir. Toprak ve yaprak analizleri sonucu yapılan gübrelemenin en doğru gübreleme olacağı bilinmelidir.
Verime yatmış olan zeytinliklerde çiçeklenme ve meyve bağlama döneminde azota ihtiyaç artar. Bunun için sulanan koşullarda azotlu gübrenin ilk dozu çiçeklenmeden 3-4 hafta önce, ikinci dozu meyve tutumunda (Mayıs) ve son dozu ve çekirdek sertleşme döneminde (Temmuz, Ağustos) verilmelidir. Eğer sulama imkanı yok ise tek seferde Şubat sonu Mart başında azotlu gübre uygulanmalıdır.
Azotlu gübreler gövdeden 50-70 cm uzağa, taç izdüşümüne serpilerek çapa vb. aletlerle gömülür.
Fosforlu ve potaslı gübreler izdüşümünde 15-30cm. derinlikte açılan hendeklere sonbaharda gömülür.
·                             SULAMA
Zeytine yılık su ihtiyacı 650-700 mm dir. Daha az yağış alan yerlerde  sulamaya ihtiyaç vardır.
Ağacın en çok suya ihtiyaç duyduğu yaz ayları ve Eylül ayında yapılacak 4-5 sulamanın ürün miktarını arttırdığı bilinmektedir.
·                             BUDAMA
Budama zamanını çok iyi belirlemek gerekmektedir. Yağış az olan bölgelerde mümkün olduğunca geç budama yapmada fayda vardır. Dal kanseri bulunan bölgelerde yazın budama yapılmalıdır.
·                             ŞEKİL BUDAMASI
Zeytinlerde genellikle en uygun şekil "serbest goble" sistemidir.
Fidan dikiminden itibaren ilk iki yıl zeytinde budama işlemi yapılamaz. Ancak dikimden sonra boyu 1 m.’yi aşan fidanların tepesi 90 cm’ den vurulur.
İki yıl sonunda 40-90cm. yükseklikten, tek gövde üzerinde değişik noktalardan çıkan 3 ana dal bırakılır.Öteki dalların ya uçları alınır ya da gelişmelerini yavaşlatmak için aşağıya doğru eğilerek bağlanır.Ayrıca dip sürgünleri ve obur dallar çıkartılır.
Fidana şekil verilmek için acele edilmemeli, şekil 3-4 budamada elde edilmelidir.
·                             ÜRÜN BUDAMASI
Verime yatmış ağaçlarda ağacın şeklini korumak, periyodisiteyi azaltmak, gereksiz ve zararlanmış dalları uzaklaştırmak amacı ile hafif bir ürün budaması yapılmalıdır. Kural olarak ürün yılının başlarında (Mart – Nisan) yapılmaktadır.
·                             GENÇLEŞTİRME BUDAMASI
Yaşlılık nedeni ile mantarlaşmış ve gövdeden çok uzaklaşmış ana dallarla birlikte hastalık, zararlı ve şiddetli donlardan etkilenmiş dalların kesilerek yenilerin oluşturulması amacı ile uygulanmaktadır. Budamadan sonra gövde ve ana dalların güneşten zarar görmemesi için kireçleme yapılmalı ve kesim yerlerine %5 lik bordo bulmacı sürülmelidir.

HASAT

Hasat zeytin üretiminin en ağır işlemi olup, zeytin kalitesine etki eden çok önemli faktörlerden birisidir. Verim zamanını çok iyi tespit etmek gerekir. Siyah salamuralığa işlenecek zeytinlerde hasat, renk, kabuktan ete kadar olan kısmın siyah olduğu dönemde yapılır. Yağlık zeytinlerin hasadı ise ağaçta yeşil meyve kalmadığında yapılır.
Zeytin toplama zamanı bölge ve iklim durumuna göre farklılık göstermektedir. Hasada ağaç diplerine dökülen zeytinlerin toplanması ile başlanır ve yüksek asitli yağ verdiklerinden ayrı toplanıp, işletmeye gönderilir. İkinci olarak yeşil sofralık zeytin toplanır.
Zeytinler genel olarak :
·                             Yerden toplama (yağlık zeytinlerde uygulanabilir, tavsiye edilmez)
·                             Sırıkla çırpma (çok yaygın kullanılan ancak istenmeyen bir yöntemdir)
·                             El ile sıyırma (uygun değil)
·                             El ile toplama (özellikle sofralık zeytinlerde uygulanması gereken pahalı ve özel işçilik gerektiren bir yöntemdir)
·                             Mekanik hasat ( hasat süresini kısaltıp, işçilik masraflarını azaltmak için çok gerekli bir yöntem, büyümeyi düzenleyici maddelerle birlikte uygulanabilir.)
 

PAZARA SUNULMASI

Zeytin yetiştiriciliğinden elde edilen başlıca iki ürün zeytinyağı ve sofralık zeytinlerdir. Zeytin ve zeytinyağı üretiminin yan ürünlerinden olan prina, odun, yaprak, zeytin çekirdeği vb. önemi gözardı edilmemelidir. Ülkemiz zeytin üretimine %85 – 88 yağ sanayisinde kullanılırken zeytin, gerek sofralık siyah ve yeşil salamura dane olarak gerekse zeytinyağı olarak iç tüketimde ve dış satımda pazarlama imkanı yükselk çok değerli bir ürünümüzdür.
Bu nedenle yetiştiricilik ve teknolojik sorunlara çözüm getirerek zeytinciliği geliştirme çabasında olmalıyız.

ÖNEMLİ ZEYTİN HASTALIK ve ZARARLILARI

Zeytin dal kanseri, zeytin solgunluğu,halkalı leke hastalığı, armillaria kök çürüklüğü e antroknoz önemli zeytin hastlıklarıdır. Bazı önemli zeytin zararlıları ise zeytin sineği, zeytin güvesi, zeytin kara koşnili, zeytin kabuklu biti ve zeytin pamuklu bitidir.

Susam Yetiştiriçiliği
TANIMI VE ÖNEMİ
Susam dik büyüyen tek yılık bir bitkidir. Boyu (30-125 cm) ye kadar uzayabilir. Gövdeler uzunlamasına oluklu (karıklıdır) ve sık tüylüdür. Ülkemizde tarımı yapılan yağ bitkileri içerisinde önemli bir yeri olan
susam, tohumlarında %50-60 yağ içeren yazlık ve otsu bir bitkidir. Bileşiminde ayrıca %25 protein bulunmaktadır. Besleyici özelliği ve lezzetinden dolayı insan besini olarak çok miktarda tüketilir. GAP'ın devreye girmesiyle bölgemizde sulanabilir 1997 yılında GAP bölgesinde susamın ekiliş alanı 40,642 ha olup,bu üretim alanından 9,548 ton susam elde edilmiştir.
İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
İklim İsteği

Susam sıcağı çok seven bir yağ bitkisidir. Tropik, suptropik ve ılıman iklim kuşağının sıcak bölgelerinde yetiştirilen susam, 90-120 günde gelişme devresini tamamlar. Bu devre içinde aylık ısı ortalamasının 20 ºC den aşağı düşmemesi ve tohumların çimlenmesi esnasında toprak sıcaklığının 15 ºC- 20 ºC ve daha yukarı ısılarda olması gereklidir. Gelişme süresinin 2500-2800ºC lik ısı toplamına gereksinimi vardır.
Toprak İsteği
Susam toprak isteği bakımından fazla seçici değildir, her toprak koşullarında yetiştirilebilirse de, en iyi şekilde kumlu-killi allüviyal topraklarda yetişir. Orta derecede ağır, humuslu topraklarda iyi gelişmesine karşın fazla killi ve kireçli ağır toprakları sevmez. Yeni tarıma açılan fundalık arazilerde de susam, iyi gelişebilen bir bitkidir.

YETiŞTİRME TEKNİĞİ
Ekim Nöbeti

Susam yetiştirme süresinin kısalığı yönünden, hemen hemen her kültür bitkisi ile ekim nöbetine girebilir. Ayçiçeği, mısır, pamuk ve yerfıstığı ile karışık tarımı yapılabilir. Çapa bitkileri ve baklagillerden sonraki ekilişlerde verimli olup, aynı yere arka arkaya ekilebilir. Bölgemizde mercimek ve hububat hasadından sonra yaygın bir şekilde ikinci bir ürün olarak tarımı yapılmaktadır. Genel olarak pamuk-buğday -susam şeklinde üçlü münavebe, en çok yapılan münavebe şeklidir.
Çeşit
Araştırma kuruluşlarınca GAP Bölgesinde Özberk-1982 çeşidi tavsiye edilmektedir.
Toprak Hazırlığı
Susam tohumu çimlenme gücü yüksek, tohumlarının küçük olmasından dolayı ise çıkış gücü zayıftır. Bu yüzden susam ekilecek toprağın çok iyi hazırlanması gereklidir. Ana ürün ekilişleri için toprak, sonbahar ve kış aylarında sürülür, daha sonra , ilkbaharda toprak tavında iken, ikileme yapılır. Diskaro çekildikten ve son diskaro altına gerekli görülen gübre miktarı atıldıktan sonra toprak tavının kaçmaması için sürgü = tapan çekilerek toprak ekime hazırlanır.
İkinci ürün susam tarımından, ana ürün hasadından sonra genellikle toprakta yeteri kadar tav bulunmaz. Ekimden sonra tarladaki nemin hızla kaybolmasına neden olan anız, tav suyu verilmeden önce iyice temizlenmelidir. Bundan sonra toprağa gerekli tav suyu verilir.
5-7 gün sonra da tava gelen toprak pulluk derinliğinde sürülür. Keseklerin parçalanması için 1-2 kat diskaro çekilir, son diskaro altına gerekli gübre miktarı atıldıktan sonra, sürgü çekilerek toprak ekime hazırlanır.
Ekim
Susam çimlenme gücü yüksek, çıkış gücü ise zayıf bir bitki olduğundan, ekimin mutlaka tavlı toprağa yapılması gereklidir. Susam tohumları küçük ve hafif olduğundan, dekara atılacak tohumluk miktarının ayarlanması çok önemlidir. Serpme ekimde dekara 800-1000gr, mibzerfle sıraya ekimde 400-600 gr tohum yeterlidir. Genelde ekim iki şekilde yapılır.
Serpme Ekim
İyi bir tohum yatağının hazırlanmasından sonra tohum dere kumu ile karıştırılarak, usta ekicilere yaptırılmalı, tohumun tavlı toprağa düşmesi için hafif bir diskaro ve sürgü çekilmelidir.
Mibzerle (sıraya) Ekim
Mibzerle sıraya ekimde, sıra arası 60-70 cm, sıra üzeri 20-25 cm olmalıdır. Sıra üzeri mesafeler ekimden 20-30 gün sonra tekleme esnasında ayarlanır. Susam ekiminde en iyi sonuç mibzerle yapılan ekimden alınır.
Susam ekim derinliği 1.5-2.5 cm olmalı,
Sıcak, kuru ve rüzgarlı havada ekim yapılmalıdır.

Gübreleme
Susamın gelişme süresinin kısalığı nedeni ile gerekli görülen gübrenin tamamının ekimden önce son diskaro altına atılması zorunludur. Verilecek gübre miktarı; bölgenin iklim ve toprak koşullarında, ekilecek çeşide, tarımın sulu ve kuru olarak yapılmasına bağlıdır. İyi bir verim için dekara saf madde olarak 7 kg azot, 5 kg fosfor ve 5-10 kg potasyum verilmelidir. Gübre çeşitleri ve bir dekara verilecek miktar olarak aşağıdaki seçeneklerden biri kullanılmalıdır.
% 21 Amonyum sülfat 35 kg
% 16 -18 Süper fosfat 25-30 kg
% 48-50 Potasyum sülfat 10-12 kg
Kompoze gübre (15-15-15) 30-35 kg

Sulama
Susam su isteği aşırı olamayan bir bitkidir. Ancak yetiştirme sürecinde yapılacak düzenli sulamanın verimi arttıracağı bilinmektedir. Kıraç ve kışlak arazilerde ana ürün olarak susuz yetiştirilirse de, ikinci ürün ekilişlerinde mutlaka sulama yapılmalıdır. 2. ürün ekilişlerinde ekimden önce tarlada yeterli rutubeti sağlamak için tav suyu verilir. Olgunlaşma sürecince 1-3 defa sulama yapılabilir. Ancak sulamada çok dikkatli olunmalı göllenme yapılmalıdır.
Bakım
Susamda ilk gelişme çok yavaş olup, çiçeklenme ile birlikte büyüme hızlandığından bitkiler 10-15 cm oluncaya kadar tarlaya girilmemelidir. Daha sonra tarlanın otlanma durumuna göre el çapası veya mibzerle sıraya ekim yapılmış ise, traktör ara çapası geçirilir, sık olan yerlere seyreltme yapılır. Susamda ilk çiçeklenme gün sayısı 45-50 gün kadardır. Çiçeklenme başlangıcı ile beraber bitkiler boylanmaya başlar.
Sulamalardan sonra 2-3 el çapası, mibzerle ekimde traktörle ara sürüm yapılır. Bitkiler 40-50 cm boylandıktan sonra çiçeklerin döllenmeden dökülmelerine neden olmamak için tarla içine girilmemelidir.
Hastalık, Zararlıları ve Mücadelesi
Ekimden sonra bozkurt (Agrosit spp) ve fide devresinde görülebilen susam güvesi (Antigastra catalaunalist) ve çiçeklenmeden itibaren görülen beyaz sinek (Bemisia tabacil) zararlısına karşı uygun ilaçlarla mücadele yapılmalıdır. Susam bitkisinde en çok görülen hastalıklar; solgunluk hastalığı, susam bakteri solgunluğu, yaprak leke hastalığı, susam alternaryasıdır. Bu hastalıklara karşı ekimden önce tohumlar, pazarda hazır bulunan tohum ilaçlarından biri ile ilaçlanır.
Hasat, Harman ve Depolanması
Bitkilerin yaprak ve kapsüllerinin sararması, yaprakların kısmen dökülmesi, çiçeklenmenin durması, alt kapsüller elle kırıldığı zaman tohum renklerinin beyaz tanelilerde koyu sarı, kahverengi tanelilerde açık kahverengiye dönüşmesi bitkinin söküme geldiğini gösterir. Söküm elle yapılır. Elle sökülen bitkiler gelişmelerin bir süre daha devam ettireceği için 10-25 bitki bir arada bağlanarak, tabanı düz ve temiz bir yerde, kök kısımları dışarı ve baş kısımları iç tarafa gelmek üzere baskıya alınır. Baskıdan çıkarılan demetler, beton veya düz bir zemin üzerinde, 8-10 demet bir arada olmak üzere, konulur ve tepe kısmından ip veya otlarla bağlanır. Daha sonra elde edilen tohumlar uygun harman makinalarında vantilatör vasıtasıyla savrularak temizlenir, çuvallanır.
Susam yağlı tohum olduğundan iyi muhafaza edilmesi gerekir. Hava sirkülasyonunun bulunduğu serin, kuru bir yerde veya depolarda muhafazaya alınmalıdır.

VERİM
 
Susamın normal şartlarda v erimi 60-80 kg/da dır. İyi tohumluk yeterli gübre, sulama ve kültürel işlemler ise verimi oldukça yükseltir. Genelde bölgemizde kuru tarım alanlarında yapılan susam ziraatında normal olarak verim 20-30 kg dır.

Gül  Yetiştiriçiliği
A- Gerekli Faktörler
A.1- Toprak İstekleri: Güller oldukça taze, killi-tınlı ve organik maddece zengin toprakları tercih ederler. Bu topraklar, nemli olduklarında ayağa yapışan, fakat oldukça çabuk kuruyan, fazla kuru ve nemli olmadıkları zamanlarda kolaylıkla işlenebilen topraklardır. Fakat genel olarak güller, hemen hemen tüm bahçe topraklarında yetişebilirler. Ancak, sadece killi, kumlu yada çok kalkerli gibi ekstrem şartlara sahip topraklarda yetişemezler.   
           Toprak analiz sonuçlarına göre gülün istekleri şöyledir. 
            pH...................6-6,5
           Tuz .................% 0,2-0,3
           N ....................20-30 mg/100 gr. kuru toprak
           P2O5 ..............50-80 mg/100 gr. kuru toprak
           K2O ................80-150 mg/100gr. kuru toprak
           MgO ...............15-25 mg/100 gr. kuru toprak
           Mn ..................150-200 ppm 100gr.kuru toprak
A.2- Toprak Hazırlığı ve Gübreleme : Güllerin kolay ve çabuk köklenebilmeleri, gelişip süratle büyüyebilmeleri için toprağın çok iyi hazırlanması gerekir. Hiç üretim yapılmamış, yeni topraklar söz konusu olduğunda derin işleme yapılması gereklidir. Kumun hakim olduğu hafif topraklarda, ağır gübreler (Kompoze güb-reler, tercihen sığır gübresi ) en iyi sonucu verir. Ağır topraklarda (kilin hakim olduğu) samanla karışık at gübresi uygundur. Killi-Kalkerli topraklarda, herdemyeşil bitki artıkları, turba ve hayvan artıklarından yararlana-biliriz. Toprak şartlarına göre 200 ppm nitrojen ve 150 ppm potasyum içeren likit gübreler, gerek duyulduğunda demir ve magnezyum ilavesiyle kullanılabilir.
A.3- Işık : Güller havadar güneşli yerlerden hoşlanırlar. Açıkta, sera dışında yapılan yetiştiricilikte, güneyde duvar diplerinde bulunan yataklar güller için hiç uygun değildir; çünkü aşırı sıcak ve yakıcı olur. Eğer gülleri bu gibi yerlerde yetiştirme zorunluluğu varsa,kuvvetli güneş ışınlarından en çok etkilenen kırmızı renkte var-yeteler seçilmelidir. Tırmanıcı, yayılıcı güller bu koşullar için idealdir. Bunun dışında beyaz ve pembe renkli varyeteler seçilebilir.
Işık, seralarda yetiştirilen bitkilerin gelişmesini en çok etkileyen faktörlerden biridir. Işık intensitesi yazın en fazla olduğundan yazın gül kesimi daha fazla olur. Gün uzunluğunun güllerin büyüme ve çiçeklenmeleri üzerinde bir etkisi yoktur. Yapılan araştırmalarda yüksek intensiteli ( 100 W ) floresan lambalarla yapılan ek ışıklandırmanın gül üretimini % 50-200 arasında artırdığı görülmüştür. Özellikle kısa saplı çeşitlerde ürün artışı yüksek olmaktadır ( Uzun, 1985 ).
A.4- SıcaklıkBir çok gül çeşidi için 16 C gece sıcaklığı uygundur. Güneşli günlerde seradaki sıcaklık bundan 5-7 C yüksek olabilir. Daha yüksek sıcaklıklarda güllerde gelişme süresi kısalmakta, verim artmakta, ancak kalite düşmektedir (Çiçek sapı küçülür, sap kısalır ). Yeni dikilmiş güllerde başlangıçta sıcaklık kontrolü çok önemlidir. Güllerde kritik dönem olarak bilinen, tomurcuğun bezelye büyüklüğünü alıncaya kadar geçmesi gerekli sürede, sıcaklık 21 C civarında tutulmalı, bundan sonra 16 C ye düşürülmelidir. Bu şekilde daha kısa sürede çiçek elde edilir ( Larson,1980 ).
A.5- Nem : Sera içi sıcaklığa bağlı olarak oransal nem, güllerin gelişmesi için uygun düzeyde tutulmadır. Örneğin 24 C de % 60 bağıl nem uygundur. Fazla nem, sera içi hastalıklarını artırdığı gibi, nem noksanlığı da gelişmeyi olumsuz yönde etkileyebilir. Bitkide su kaybı artar, gelişme durur ve sürgünler kısalır.
Geceleri sera içi neminin düşük olması ( % 40-60 )istenir. Bunu sağlamak için ısıtma veya iyi havalandırma sistemi gerekir. Elverişli nem koşullarında saplar daha uzun, çiçek ve yapraklar daha büyük olmakta, dolayısıyla kalite artmaktadır. Sık sık yapılan yağmurlama sulama (sisteme) külleme ve kara leke hastalığının yayılmasında etkili olacağından sakıncalıdır.
A.6- Karbondioksit (CO2) : Sera güllerinde fotosentez için su ile birlikte kullanılan önemli bir maddedir. Fotosentez sonucu bitkide büyüme ve gelişme artar. Havadaki normal CO2 gazı yaklaşık 300 ppm dir. Sera- larda CO2 miktarı arttırılırsa fotosentez de artacağından güllerin sapı uzar. Goncalar daha iri olur, dolayısıyla kalite artar. Seralarda CO2 ihtiyacı havalandırmanın yanı sıra, sera içinde alkol, propan yakılması ile de sağlanabilir.
A.7- Havalandırma : Seraların sıcaklığına ve nem oranına bağlı olarak gerektiğinde havalandırma yapılmalıdır. Havalandırma, sera sıcaklığı 21 C nin üzerine çıktığı zaman yapılmalıdır. Havalandırma ile sera sıcaklığı ve sera nemi kontrol altına alınır. Ayrıca bitkiler için gerekli olan CO2 ve O2 de sağlanmış olur.
A.8- Sulama : Güllerde dikimden itibaren yeterli sulamaya özen gösterilmelidir. Sulama zamanı ve miktarı çevre koşullarına, toprak yapısına, bitkinin gelişme durumuna bağlı olmakla birlikte, sürgün verme döneminde ve yaz aylarında gül, daha fazla suya ihtiyaç duyar. Budama sonrası, çiçek kesim dönemi ve kış aylarındaki su ihtiyacı ise daha azdır.
Bir dekar seranın yıllık su ihtiyacı 2000-2500 ton arasında hesaplanabilir.
 B. Güllerin Dikimi ve Budanması 
 B.1- Dikim : Güllerin dikiminde en uygun periyodik Kasım ve Mart ayları arasındadır. Fakat gerçekte 15 Ekimden itibaren Nisan sonuna kadar dikilebilirler. Kışın dikim, toprak şartlarının elverişsizliği nedeniyle uygun değildir. Dikim, geç Nisanda yapılmışsa özellikle sulamaya büyük özen göstermek gerekir. Söz edilen dikim zamanları çıplak köklü güller için geçerlidir. Şimdi yetiştiriciler, her mevsim hatta yazın bile dikilebilme olanağı olan olan tüplü güller yetiştirmektedir.
Gerek bahçecilikte, gerekse seralarda kesme çiçek olarak yetiştirilen güllerin dikimi çok önemlidir. Dikim için, yukarıda anlatıldığı şekilde hazırlanan toprak sahada derinliği 60 cm, çapı 40 cm olan çukurlar açılır. Çukur dibine, üstten alınan toprak gübreyle karıştırıldıktan sonra konur. Bundan sonra sıra, güllerin dikime hazır hale getirilmesine gelir. Buna pratikte “kök tuvaleti “ (dikim budaması) denir. Amacı, sökümde zedelenen, kuruyan kök uçlarını budamaktır. Ölü kök uçları kahve rengi olup, bahçe makasıyla kesilerek sarı veya beyaz sarı rengin ortaya çıkması sağlanır. Toprak içinde, köklerin kesilen kısımlarının etrafında oluşan yara dokusunun çevresin- den çıkan çok sayıda  kökçükler gülün toprağa sıkıca tutulmasını sağlarlar. Bu tutunma,eğer gülün kökleri dikim-den önce killi toprak, taze gübre ve sudan yapılmış bulamaca batırılırsa daha da kolaylaşır. Köklerde yapılan bu budamaya paralel olarak dal uçları da budanmalıdır. Bu yöntem, bütün geç dikimler için özellikle önerilir. Dikim budaması yapılan güller, önceden açılmış olan çukurlara, kökler kıvrılmayacak, doğal durumunu koruyacak ve aşı noktası hafif olarak toprak içinde kalacak şekilde yerleştirilirler.
Fazla uzun kökler de budama sırasında uçlarından kesilerek kısaltılabilirler. Gübreyle karıştırılarak yavaş yavaş köklerin arasına konulur ve çukur tamamen doldurulduktan sonra etrafına sulama çanağı yapılarak bolca sulanır.
B.2- Güllerde Budama : Güllerde Budamanın dört ana nedeni vardır.
1- Gençleştirme
2- Verimi Arttırma
3- Kaliteyi Arttırma
4- Form Verme
Güller her yıl ne kadar iyi bakılırsa bakılsın, zamanla karşılaştığı, dalların kısalıp gelişmediği, kurumuş bir hal aldığı görülür. Bu durumda, güllerin keskin aletle aşı noktasının üstünden kesilmesi hem gençleştirmeye hem de verimli ve kaliteli çiçek elde edilmesine yardımcı olur. Gençleştirmenin söz konusu olmadığı, verimin de iyi olduğu güllerde yapılan budama form içindir. İyi bir form için “V” şeklindeki budama gerekir. Güllerde budama zamanı kış sonu veya ilkbahar başıdır.
Gül fidanlarında budama üç şekilde yapılır.
1-) Uzun Budama (yumuşak budama ) : Dalların dipten itibaren 510 göz bırakılacak şekilde kesilmesiyle gerçekleşir. Bu tip budama çok kuvvetli, sağlıklı gelişen güllerde, melez çay güllerinde, sarılıcı güllerde  uygulanır.
2-) Kısa Budama (Sert Budama ) : Dallar dipten itibaren 2-4 göz üzerinden budanır. Bu tip budama genç sürgünlerin kuvvetli ve dayanıklı olmasını, çiçek dallarının da daha uzun ve kuvvetli olmasını sağlar. Zayıf, güçsüz, verimli olmayan güllerin çoğu bu şekilde budanır.
3-) Karışık Budama : Gül fidanlarındaki dalların kuvvet, kalınlık, uzunluk, yaş, verim gibi faktörler gözönünde bulundurulmak suretiyle yerini göre uzun, yerine göre kısa budanmasıdır. Cinsleri ne olursa olsun pratikte gülleri şu şekilde budanmalıdır.
1. yıl 2 göz üzerinden
2. yıl 3-4 göz üzerinden
3. yıl 5-6 göz üzerinden
4. yıl 2-3 göz üzerinden
Bu şekilde yapılan budamayla güllerin hem şekillerini korumuş olur, hem de ömürlerini  uzatmış oluruz. Budanan fidanlar derhal sulanmalı, sulamayla birlikte sulandırılmış gübre verilmelidir. Budamanın sabah veya akşam üstü serinliğinde sonbahar-ilkbahar arasında yapılması uygundur.
B.3- Güllerde Uç Alma Teknikleri
Koltuk Filizleri  ve Tomurcuk Alam : Güller genel olarak, dipten itibaren 1 veya 2 kalın dal ve çok sayıda ince dal meydana getirirler. Kaliteli gül yetiştiriciliğinde, bitkilerin dipten itibaren birkaç kalın dal meydana getirmesi istenir, bu da “ uç alma tekniği “ ile sağlanabilir. Yeni dikilen güller, gelişmeye başladıktan sonra sürgün gelişimi dikkatle gözlenmeli, sürgünler 2.5-3.0 cm olunca ikinci veya üçüncü beş yaprakçıklı yaprağın hemen üzerinden sürgün ucu kopartılmak suretiyle “ Erken Uç Alma “ tekniği uygulanmalıdır. Bu yöntemle, meydana gelen sürgünlerin daha kalın çaplı olması, bitki üzerinde küçük çaplı sürgün kalmaması ve sürgünler üzerindeki yaprakların da en büyük ölçülerine kadar gelişmesi sağlanmış olur.
Doğal olarak gelişen kuvvetli, orta kalınlıktaki gül sürgünleri çiçek tomurcukları görülene dek gelişmelerine izin verilir, daha sonra üstteki ilk beş yaprakçıklı yaprağın altından kesilirler. Bu şekilde “Yumuşak Uç Alma” tekniği uygulanan güllerin daha uzun saplı olması sağlanmış olur.
Güllerde birde “Sert Uç Alma” vardır ki: Bu da uzun saplı, kaliteli gül elde edilmesi için uygulanır. Sür-günler alttaki iki adet beş yaprakçıklı yaprağın üzerinden kopartılır. Filiz alma, güllerde çiçek sapı ve buna bağlı olarak ta çiçek tomurcuğu sayısını kontrol altında tutmak amacıyla yapılır. Çünkü uç alma ile ikinci ve üçüncü derecedeki gözlerin sürgün yapmaları teşvik edilmiş olur. Bunlardan en üst noktadaki bırakılırken, diğerleri alınarak kontrol yapılır.
Güllerde ayrıca çiçek sapı üzerindeki tepe tomurcuğundan başka, çeşit özelliğine göre 2-4 arasında değişen sayıda ikinci derecede çiçek tomurcukları da vardır. Bunlar nohut iriliğine gelince elle kopartılarak alınmalıdır. Bu şekilde tepe tomurcuğunun gelişimi engellenmemiş olur.
5. GÜLLERDE ÜRÜN PROGRAMLAMA :
Güller, genel olarak dikimden itibaren kesime kadar üç aylık bir zamana ihtiyaç duyarlar. Verimi Pazar koşullarına göre ayarlayabilmek ve belirli periyotlarda münavebeli olarak çiçek elde edebilmek amacıyla bir ürün programlaması yapmak önemlidir. Bunun için de dikim zamanıyla birlikte uç alma zamanı ayarlanmalıdır. Uç almadan itibaren gülün kesimine kadar geçen süre uç alma şekline, zamanına ve varyetelere göre değişiklik gösterir.
Genel olarak geç ilkbaharda veya yazın bu süre 5-6 hafta iken, kışın 8 haftaya çıkar. Bunun dışında, “yumuşak uç alma “ uygulananlar “sert uç alma” uygulananlara göre 3-7 gün gibi daha fazla bir sürede kesime gelirler. BU arada seradaki sıcaklık değişmeleri de dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan gülün sap uzunluğu da kesim zamanını etkileyen bir faktördür. Uzun saplı güller, olgunlaşmaları için daha fazla zamana ihtiyaç gösterirler. Ayrıca gece sıcaklığını (bir gecede en fazla 1 C olmak kaydıyla) 4-5 C düşürmek veya yükseltmekle çiçeklenme gecikebilir veya hızlandırılabilir.
6-Çiçek Kesimi : Bir gül sürgünü incelendiğinde, sürgünün orta kısmında 2-5 adet beş yaprakçıklı yaprak bunların hemen altında ve üstünde  bir çok üç yaprakçıklı yaprak ve dar yaprakçıklar bulunmaktadır. Gül tomurcuğunun hemen altında bulunan, sırasıyla; dar, uzun yaprakçık, üç yaprakçıklı yaprak ve ilk beş yaprakçıklı yaprakların dibindeki tomurcuklar sivridir. Bunların altındaki yaprakların dibindekiler ise yuvarlaktır. Sürgünün en altındaki dar yaprakçıkların dibindeki gözler ise daha düzdür.
Gül sürgünü üzerindeki tomurcukların durumunu bilmemizin, çiçek kesiminde büyük önemi vardır. Eğer bu tomurcuklar çiçeklenmeye bırakılırsa, sivri olanlar kısa saplı güller, dolayısıyla kalitesiz güller meydana getirecektir. Bu bakımdan çiçek sapının, üstteki ilk beş yaprakçıklı yaprağın altındaki noktadan kesilmesi gerekir (yumuşak uç alma noktası ). Bu işlem, alttaki yuvarlak tomurcukların ileride uzun saplı, kaliteli gül meydana getirmelerine yardımcı olur.
Çiçek kesim zamanı üzerinde, farklı tür ve varyeteler de rol oynar. Sarı varyeteler pembe veya kırmızı varyetelere göre daha kapalı halde iken kesilirken, kırmızı veya pembe varyeteler ise dış petaller açılmaya başlarken kesilmelidir.
7-Depolama : Kesilen güller hemen ılık suya konarak 4-5 C hava sıcaklığındaki depolarda saklanmalıdır. Gülleri daha uzun süre (2 hafta) saklamak gerekiyorsa –1 C ile 1 C arasında bırakmak gerekir. Ancak güller su içine konmayıp nem ve hava geçirmez kaplarda saklanmalıdır. Depolamadan sonra sapların ucu biraz kesilerek 27 C-30 C deki sıcak suya batırılmalıdır. Bu arada ortam sıcaklığının 4-5 C olması önerilmektedir.
8-Gül Sorunları, Hastalık ve Zararlıları
Gül yetiştiriçiliğinde karşımıza çıkan en büyük sorunlar “Kör Sürgün” ve “Bozuk Baş” oluşumudur.
1.Kör Sürgün : Güllerin generatif gelişmeye başlaması gerekirken, vejetatif devrede kalarak yaprak açmaya devam etmesi, böylelikle sapın ucunda çiçek meydana gelmemesi olayıdır. Yüksek ışık intensitesi ve yüksek sıcaklık ile kör sürgün arasında ters bir orantı vardır. Işık intensitesi ve sıcaklık arttıkça kör sürgün oranı azalmakta (% 14-15),tersi durumunda %40’a yükselmektedir.
Bununla beraber 21 C nin üzerindeki sıcaklıklarda kör sürgün oranı tekrar artış göstermektedir. Ayrıca, gece-gündüz arasındaki sıcaklık farkının yüksek olması da kör sürgün oranını arttırır.    
Budama şekli de kör sürgün oranına etki eden önemli bir faktördür. Kuvvetli budama zayıf budamaya göre kör sürgün oranını artmasına nedendir.
2.Bozuk Baş : Gül tomurcuklarının ortasındaki petallerin tam olarak gelişemeyerek yassı ve ondüleli bir şekil almasıyla ortaya çıkar. Bozuk baş oranı da kör sürgünde olduğu gibi düşük sıcaklık, zayıf ışık intensitesi ve kuvvetli budama ile artış göstermektedir.
Güllerde en çok görülen Külleme, Pas, Mildiyö, Yaprak ve Sap Lekesi, Siyah Leke, Kök Çürüklüğü gibi hastalıklar ve Gül Pseuronu, Afidler, Gül Filiz Arısı, Gül Kabuklu Biti vb. zararlılara karşı kültürel ve kimyasal savaş yapılmalıdır. Bunun için; genel olarak işletmelerde temizliğe çok dikkat edilmeli, toprak ve sera dezenfekte edilmeli serada havalandırma sağlanmalı, fazla nemden daima kaçınılmalı,fazla azotlu gübre kullanılmamalı, gece-gündüz sıcaklık farkının çok olmamasına dikkat edilmelidir. Kimyasal savaş olarak özellikle  Mildiyö ve Küllemeye karşı sık sık kükürtlü preparatlar ve organik fungusitlerle ilaçlama yapılmalıdır.   

Anason Yetiştiriçiliği

Anason (Pimpinella anisum L.) yaklaşık 1500 yıldır, eski Mısırlılar'dan beri kültürü yapılan bir bitkidir. Ülkemizde tıbbi ve baharat bitkileri arasında önemli bir yere ve ihracat payına sahiptir. Anason %1-6 oranında uçucu yağ içerir ve yağın %70-85'ni anetol oluşturur. Anason uçucu yağı alkollü içeceklerde aroma verici olarak kullanılır. Ayrıca anason baharat olarak kullanıldığı gibi mideyi kuvvetlendirici ve öksürüğe karşı olan olumlu etkisinden dolayı eczacılıkta da kullanılır. Ülkemizde anason çiçeklenme döneminde yağış almayan geçit bölgelerine adapte olmuştur. Anason ekilişinin % 87'si İç Ege, %12'si ise Akdeniz Bölgesi'ndedir ve yıllık üretimi 8-15 bin ton civarındadır. Anason çoğunluğu Denizli, Burdur, Muğla, Antalya illerinde olmak üzere daha az oranda da Bursa, Balıkesir, Afyon, Uşak ve İzmir illerinde yetiştirilmektedir. Üretimin bir bölümü başta A.B.D. olmak üzere değişik ülkelere ihraç edilmektedir. Yıllık ihraç miktarı 3-4 bin ton ve elde edilen gelir de 5-10 bin Amerikan Doları arasında değişmektedir. Ülkemiz dışında diğer Akdeniz ülkeleri, Hindistan, Güney Rusya, Meksika, Çin, Afganistan ve Güney Amerika'da da tarımı yapılmaktadır.



Kullanım Alanları

En büyük oranda içki yapımında kullanılmaktadır. Bunun yanında vücut ısısını arttırıcı, solunumu kolaylaştırıcı, uyku getirici ve ağrı dindirici özelliklerinden dolayı tıp ve eczacılıkta da kullanılmaktadır. Kek ve çörek gibi gıda maddelerinde katkı maddesi olarak kullanıldığı gibi diş macunu yapımı gibi bazı sanayi kollarında da kullanılmaktadır.



İklim ve Toprak İstekleri

Anason sıcak ve güneşli iklimi sever. Rutubetli iklimden, çiçeklenme devresindeki yağışlardan, kuru ve sıcak esen rüzgarlardan oldukça zarar görür. Rüzgar zararını önlemek için kuzeyi kapalı yerler tercih edilmelidir.

Besin maddelerince zengin, çabuk tavagelen, tavını koruyan, havalanabilen gevşek geçirgen topraklarda kolay çimlenir, büyüme ve gelişme hızlı olur.



Tarla Hazırlığı:

Anason ekilecek tarla sonbaharda bir veya iki kere derin olarak, ekimden önce de gerekiyorsa bir kere yüzlek sürülmelidir. Ekim öncesi sürümden sonra diskaro veya benzeri bir aletle yüzlek işleme ile tohum yatağı hazırlanır. İyi hazırlanmış tohum yatağı anason tohumlarının çimlenmesi ve çıkışı için gereklidir.


Kültürü:

Anason ekimi, ılıman iklimlerde ilkbaharda mart-nisan aylarında, daha sıcak bölgelerde ise sonbahar veya iklimin uygun olduğu kış aylarında yapılabilir. Ekim serpme veya sıraya yapılabilir. Ancak sıraya ekim, yabacı ot mücadelesi, hasat ve ilaçlama gibi bakım işlerinde mekanizasyona olanak sağladığından tercih edilmelidir. Serpme ekimde ise tarlaya tohumun homojen dağıtılması söz konusu olmadığı gibi, ekim derinliği de ayarlanamadığından derin düşen tohumlar çıkmaz, yüzeyde kalanlar ise çimlenemez. Sıraya ekim mibizerle yapılabilir. Sıra arası mesafe makine parkındaki mevcut olanaklara göre ayarlanabilmekle beraber 45cm sıra arası ve 1-2 kg/da tohum atılması tavsiye edilir. Ekimden 2-3 hafta sonra anason çıkışları başlar. Çıkış öncesi yağmur yağması durumunda toprak yapısına bağlı olarak toprak yüzeyinde kaymak tabakası oluşabilir. Anason kaymak tabakasına karşı oldukça hassas olup, bu tabaka anason çıkışını engeller. Bu durumda anason çıkışını sağlamak için kaymak tabakası kırılmalıdır. Anason çıkıştan sonra yabancı otlara oranla oldukça yavaş geliştiğinden, bu devrede yabancı ot mücadelesi çok önemlidir ve ihmal edilmemelidir.

Anason verim ve kalitesini doğrudan etkileyen uygulamalardan birisi de gübrelemedir. Özellikle azotlu gübre miktarı çok önemlidir. Yüksek dozdaki azot, bitkinin yeşil aksamının artmasına ancak tane bağlama ve uçucu yağ oranlarının düşmesine neden olmaktadır. Gübre ihtiyacını belirlemek için en emin yol toprak analizi yapılmasıdır. Anasonda toprak altı gübresi olarak uygulanmak üzere saf madde olarak dekara 5 kg azot, 5-7 kg fosfor ve 8-10 kg potasyum isabet edecek şekilde gübreleme yapılmalıdır.

Anason kazık köklü olmasına rağmen, kökleri fazla derine gitmez. Bu yüzden gelişme döneminin başlangıcında sulama gerekebilir. Ülkemizde kültürü yapılan anason populasyonlarının suya duyarlılıkları farklı olup, Çeşme anasonu diğer populasyonlara göre kurağa oldukça dayanıklıdır.

Anasonun fazla hastalık zararlısı olmamakla beraber, yetiştiriciliğin yapıldığı yıldaki iklim koşullarına ve üst üste anason ekilmesine bağlı olarak halk arasında mantar hastalığı olarak bilinen Macrophimina phaseoli ve anason güvesi zararı görülebilir. Bu durumda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ilgili birimlerine başvurulmalı ve ekim nöbeti uygulamaya özen gösterilmelidir.

Hasat ana çiçek dallarındaki tanelerin kahverengileşmeye başladığı devrede yapılmalıdır. Ege Bölgesi'nde anason hasadı temmuz başında, daha sıcak bölgelerde ise daha erken devrede yapılmaktadır. Taneler olgunlaştıkça kolayca döküldüğünden, hasatta geç kalınmamalıdır. Hasat bitkileri yolma veya dipten biçme şeklinde yapılmaktadır. Hasat edilen bitkiler demetlenerek kurutulur ve harman edilir. Anason demetleri kurutulmaları esnasında, yağmura maruz kalmaları durumunda, anason tanelerinde renk kararmakta ve kalite düşmektedir.

Anasonda dekara verim ekolojik koşullara, yetiştirme tekniğine ve kullanılan tohumluğun kalitesine bağlı olarak 45-110 kg arasında değişmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder