25 Eylül 2011 Pazar

Küçükbaş Hayvançılığı-2


KOYUNLARDA DAMIZLIK SEÇİMİ

Sürüde verimi yüksek olan hayvanları barındırırsak, kaliteli bir sürü olur. Böylece, karlı bir hayvancılık gerçekleşir. O halde yetiştirici ister az verimli yerli ırk, ister yüksek verimli kültür ırk veya bunların arasında melez koyun yetiştirsin, mutlaka kullanacağı hayvanların en iyilerini işletmesinde bulundurmalıdır. Bunun için, verimi yüksek hayvanları bilmek, tanımak gerekir. Yani, damızlık hayvanı seçebilmek gerekir. Nasıl olmalı damızlık koyun? Yaşı, başı, kaşı-gözü nasıl olmalı? Ne zaman sürüye alınmalı, ne zaman sürüden atılmalı? Bu dersin içinde damızlık seçimi ile ilgili pek çok teknik bilgi, bulacaksınız.

 

  DAMIZLIK SEÇİMİ NE DEMEKTİR?

Damızlık seçimi yüksek verimli koyunları sürüde tutup, işe yaramayanları sürüden ayırmak demektir. Sürüye damızlık olarak katılan toklular; doğumda, sütten kesimde, kırkım mevsiminde ve koç katımında olmak üzere hedefe göre yılda en az 4 kez damızlık seçimine tabi tutulmalıdır.

DAMIZLIK SEÇİMİ NE DEMEK DEĞİLDİR?

  Koyun yetiştiriciliğinde hedef en az masrafla fazla ürün elde etmektir. Ülkemizde yıl içinde üretilen bütün dişiler, damızlık olarak sürüye alınırlar, buna karşılık kısırlar, sakatlar, çok yaşlılar, verimsizler tek veya çift memesi körler sürüden çıkarılırlar. İşte bu damızlık seçimi değildir. Yetiştirici burada masraf yapmadan geliri arttırmak istemektedir, bunu da koyun başına verimi arttırmakla değil, sürüdeki koyun sayısını çoğaltarak sağlayacağını düşünmektedir. Bunun sonucu olarak da köy ortak malı mera ve otlaklarda aşırı otlatılmaktadır. Elimizdeki bütün dişi toklular sürüye katılır ve verimlerine göre en iyileri sürüde tutulup diğerleri ayrılmazsa, sürü büyür, masraf artar ve verimleri azalır. Yaşlı hayvanların çeşitli sebeplerle sürüden ayrılması damızlık seçimi değil, ayıklamadır. Ayıklama ile döl veriminde artış sağlanamaz. Öyle ise, damızlık koyun şudur. 

- Vücudu düzgün, kusursuz

- Kendi ırkının özelliklerini taşıyan

- Yüksek verimli

- Hastalıksız ve uzun ömürlü

- Döl verimi yüksektir

  DAMIZLIK SEÇİMİ NEDEN ÖNEMLİDİR?

  Koyundan et, süt ve yün elde edilir. Hangisine ağırlık verilecek ise, ona göre koyun ırkı kullanmalıdır. Tabii, üç ürün de aynı derecede yüksek olamaz. Ama hiç değilse ikisi bakımından yüksek verim sağlayan koyunlarla üretim yapmalıyız. Ayrıca, bir hayvanda bazı ürünler çok iyi olabilir. Fakat bu özelliklerin tamamının bu koyunun kuzularında görülmesi beklenemez. Bu durumu her tecrübeli yetiştirici bilir. Tersine olarak bazen orta kaliteli hayvanların da çok iyi kaliteli döl verdiği görülmüştür. Öyleyse damızlık seçiminin esas hedefi, koyun sürüsünde en üstün hayvanları bularak bunları uygun şekilde çiftleştirmektir. Böylece üstün yeteneklerin döllere geçmesini sağlamaktır.

  DAMIZLIK NASIL SEÇİLİR?

  Koyunların dış görünüşlerinde değişiklikler çok fazladır. Bundan dolayı dış görünüşe bakarak damızlık hakkında hüküm vererek çok defa büyük yanlışlıklara sebep olunmaktadır. Diğer hayvan türlerinde olduğu gibi koyunlarda da damızlık seçimi yöntemleri genellikle iki grup altında toplanır.

A-Dış yapıya bakılarak

B-Verim kayıtlarından yararlanılarak

  A-DIŞ YAPI ÖZELLİKLERİNE BAKARAK DAMIZLIK SEÇİMİ

  Dış yapı özelliklerinden yararlanılarak yapılan damızlık seçimi, koyunculukta uzun yıllardan beri uygulanan ve hala da yaygın olarak başvurulan bir yöntemdir. Bu yöntemle başarılı bir damızlık seçimi için bazı genel kurallara uymak gerekir. Bunlar:

DAMIZLIK KOYUNLAR SAĞLAM BÜNYELİ OLMALIDIR!

Üzerinde durulan verim yönü ne olursa olsun, damızlık olacak hayvanların sağlam bir bünyeye sahip olmaları istenir. Sağlam bünyeden kasıt, hayvanın organlarının karşılıklı uyum ve denge ile çalışmalarıyla, dış etkilere ve çevre faktörlerine karşı dayanıklılığıdır. Sağlam bünyeli hayvanların derileri sağlam ve elastik bir yapıdadır. Ayrıca sağlam bünyeli hayvanlar, hareketleri normal, bakışları canlı ve gözleri parlak olur.

Beden yapısı:

  İyi gelişmiş geniş ve derin olmalı. Sütçü koyunlarda ön kısmından, arka kısmın daha geniş olması iyidir. Etçilerde, köşeleri yuvarlak dikdörtgen şekildedir.

  a) Deri: Yapağı; koyunların önemli bir ürünü olması ve derinin yapağıyı büyüten kısmı olması nedeniyle koyunda diğer hayvanlara göre daha büyük önem taşır. Doğal olarak derinin kendiside ekonomik yarar sağlayan önemli bir üründür. Deri; ırk, besleme, yaş ve sağlık durumlarının etkisiyle kalın, ince, sıkı yada gevşek olabilir. Sağlam ve sağlıklı hayvanlarda deri pembe renklidir. Hasta yada uzun süre yetersiz beslenen hayvanlarda ise deri soluk veya mavimsi görünümlü olur. Derinin yapısını etkileyen önemli bir faktörde yaştır. Genç hayvanların derisi yaşlı hayvanlara göre daha ince ve gevşektir. Aynı ırk içerisinde olmak şartıyla, dişi hayvanların derisi erkeklere göre daha incedir. Sert iklim koşullarında yaşayan hayvanlarda deri, sıcak iklimdekilere göre daha kalın ve kuvvetli olarak gelişmektedir.

 b) Kemik Yapısı: Süt verimi yönünden geliştirilmiş koyunlarda kemikler ince ve özellikle yuvarlak kemikler uzuncadır. Koçlarda kemiklerin sağlam ve kalınca olması istenir ise de bu konuda aşırılığa kaçmamalıdır. Aksi halde kaba ve kalın kemikli hayvanlarda yemden yararlanma yeteneği düşer. Yapağı koyunlarında kemikler iyi gelişmiş ve kalındır. Bu ırklar geç geliştikleri için kemiklerde uzun olur. Et verimi yönünden geliştirilen ırkların erken gelişme yeteneğinde olması, bu ırkların daha iyi besleme şartlarında bulundurulması gibi nedenlerle, uzun kemiklerin kıkırdak dokularında büyüme erkenden bittiği için kemikler kısa ve hafif olur. Etçi koyunlarda kemiklerin inceliği ayrıca istenen bir özelliktir. Böylece karkasta kemik oranı düşeceği için karkasın kalitesi, buna bağlı olarak da fiyatı yükselir.

 c) Baş: Başın yapısı ırk, verim yönü, cinsiyet gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Ancak büyük ve kaba görünümlü bir baş, genelde hayvanda kemik yapısının da kabalığının belirtisi sayılmaktadır. Sütçü koyunlarda baş uzunca, ince ve kuru yapılıdır. Et verimi yönünden geliştirilmiş ırklarda ise baş zarif ve burun ucuna doğru daralır. Verim yönü ne olursa olsun başın ağır ve kaba olması istenmez. Aşırı uzun ve dar olan baş yapısı da bünyenin zayıflığını göstermesi bakımından bu tür yapıya sahip hayvanlar damızlık olarak kullanılmamalıdır. Başın yapısından cinsiyet ayırt edilebilir. Koçlarda baş, dişilere göre daha kısa ve geniştir. Fakat sütçü ırkların koçlarında baş yapısının dişiye benzemesi de fazla yadırganmamalıdır.

d) Boyun: Süt tipi koyunlarda boyun etçi koyunlara göre daha uzuncadır. Sütçü koyunlarda boyunda et ve yağ az geliştiğinden boyun yassı dar ve daha az derindir. Erken gelişen etçi koyunlarda ise boyun, kısa, kalın, bol etli ve yağlıdır. Aşırı uzun ve ince boyun yapısı bütün koyunlar için bünye zayıflığının bir belirtisidir. Koyunlarda boyunun normal olarak üst kısmının düz bir hat oluşturacak şekilde sırta geçmesi, omuza ve göğüse geçişinde tedrici genişleme ile olması da bünyesel yönden bir kusur olarak değerlendirilir.

  e) Boynuz: Genel olarak koçlar boynuzlu ve koyunlar boynuzsuzdur. Örneğin yapağı tipi merinoslar böyledir. Fakat et merinoslarında her iki cinsiyette boynuzsuzdur. Yerli koyunlarda da bu durum çok değişiktir. Yönetim ve bakım kolaylığı yönünden boynuzsuzluk arzu edilir.

  f) Kulaklar: Kulakların yapısı koyunların bünyeleri hakkında önemli bir bilgi kaynağıdır. Kalın ve sıkı derili kulaklar bünyenin sağlam, kas gelişiminin iyi, kemik yapısının kuvvetli ve yapağı miktarının bol olduğunu belirtir. Dişi koyunlarda kulaklar erkeklere göre daha ince ve zariftir. Süt tipi koyunlarda kulaklar daha büyük ve sarkık olurlar.

 g) Sırt-bel-sağrı: Sırt, göğüs ve karın boşluğunda bulunan çeşitli organların yükünü çeken önemli bir vücut bölümüdür. Sırtın düz ve sağlam olması gereklidir. Kas gelişimi iyi olmayan ve çukurlaşmış bir sırt istenmez, hele genç hayvanlar için önemli bir kusur sayılır. Fazla yavru vermiş yaşlı koyunlarda sırt hattı biraz çöküntü yapmış olabilir. Aşırı dar ve keskin bir sırt yetiştirme yönü ne olursa olsun kusur sayılır. En iyi kalite et bel bölümünde bulunduğu için, etçi tiplerde bu vücut bölümü ile sağrı arasında bağlantı görevi gördüğünden belin düz, kuvvetli ve bol etli olması istenir.Sağrının uzun, geniş ve bol etli olması istenir. Ayrıca doğum için iyi gelişmiş bir sağrı istenir. Sağrı hattı düşük olmamalı ve sağrı önden arkaya doğru fazla daralmamalıdır. Aşırı düşük sağrı kusur sayılır. Sağrının iskelet yapısını; leğen (hafsala) kemiği, kısmen uyluk kemikleri ve üstten kalça kemiği bağlantısı meydana getirir. Sağrı genişliği bu üç noktadan ölçülür.

  h) Göğüs: Tipik etçi ırkların göğüs hacmi sütçü ve yapağıcılara göre daha azdır. Etçi koyunlarda göğüs ayrıca öne doğru dar, et ve yağ tabakalarıyla kaplı bir çıkıntı yapar. Bu nedenle ön göğüs genişliği etçi ırklarda daha fazladır. Sütçü koyunlarda ise göğüs uzun ve daha dardır. Zaten sütçü ırklarda da göğüsün yeterli genişlikte olması istenir. Aksine durum, yani kürekler arkasında boğum yapacak şekilde aşırı göğüs darlığı bütün verim yönleri için bünyesel bir kusur sayılır. Koyunlarda göğüsün uzun geniş ve derin olması burada yerleşen yürek, akciğer gibi önemli organlara fazlaca yer sağlanması bakımından büyük önem taşımaktadır.

  ı) Karın: Karın bir çok organları içinde saklar. Karın alt çizgisi düz olmalı ve sarkıklık göstermemelidir. Çok yaşlı koyunlarda biraz sarkıklık görülebilir. Süt tipi koyunlarda karının arka kısmı memelere doğru genişlemiştir. Böylece iyi gelişmiş bir meme yapısı meydana gelir. Gençliğinde fazla hacimli kaba yemlerle beslenen hayvanlarda karın sarkık olur. Sarkık karın özellikle damızlık olarak seçilecek hayvanlar için kusur sayılır.

i) Meme: Koyunlarda süt bezleri iki ayrı parçadan oluşur ve iki ayrı meme ucu bulunur. Süt tipi koyunlarda meme büyüklüğü ve memelerin yapılış şekli süt verimi yönünden önemlidir. Memelerin dış görünüşü ve büyüklüğünden başka bezsel özellikte de olması istenir. Meme başlarının birbirleriyle uyum içinde olması ve meme başlarının kör olmaması istenir. Sağlıklı meme, hem süt üretimi için hem de yavruların beslenmesi için önemlidir.

j) Bacaklar ve tırnaklar: Bacaklar tipe ve ırka göre vücudu kolay taşıyabilecek kuvvette olmalıdır. Koyunlar genellikle uzun yürüme zorunda olan bir mera hayvanı olduğu düşünülürse, bacakların sağlam yapılı, düzgün duruşlu olması gerektiği anlaşılır.  Etçi koyunlarda arka butların dolgun ve aralarının daha geniş olması gerekir. Böylece üstte yeter genişlikte bir sağrı meydana gelir ve bol et toplar. Ayrıca ön bacaklarda, özellikle omuz ve kolda et toplanması istenir. Yapağı tipi ve süt tipi koyunlarda bacaklar daha uzun ve kuru olurlar. Düzenli duruşlu koyunlarda önden ve arkadan bakıldığında ön ve arka bacakların birbirini örter şekilde durması gerekir. Diğer hayvanlarda olduğu gibi koyunlarda da fıçı bacaklılık ve inek bacaklılıkta kusur sayılır. Baldırın ayak bileğinden inciğe geçişi düze yakın bir hat şeklinde olursa ve buradaki açı çok açık ise dik bacaklılık meydana gelir. Bu durum ise koyunlarda duruş bozuklukları arasında sayılır. Zira bu durum adımın kısa olmasına neden olur ve dolayısıyla dik bacaklı hayvanlar uzun yol yürümede güçlük çekerler.Uzun süre meraya çıkmayan hayvanların tırnakları uzayarak hayvanın hareketini güçleştirir ve duruş bozukluklarına neden olabilir. Ayrıca, özellikle erkek hayvanların arka ayak tırnaklarının uzaması aşımda büyük güçlükler meydana getirir. Bu durum kusur sayılmaz, tırnaklar kesilerek olumsuzluk ortadan kaldırılmış olur. Koyunlarda yürüyüş ve durum bozukluklarına sebebiyet verebilecek şekilde tırnaklar dar, dik ve eğri olmamalıdır. Aksi halde damızlık seçiminde kusur sayılır.

  KOYUNLAR IRK, TİP YADA VERİM YÖNÜNDEN İSTENİLEN ÖZELLİKLERİ TAŞIMALIDIR!

Dış yapı özelliklerine göre yapılacak damızlık seçiminde seçilecek koyunlar, ırkının veya tipinin özelliklerini tümüyle taşımalıdır. Türkiye'mizin değişik coğrafi özellikler göstermesi bakımından yöremize uygun çalışacağımız koyun tipinin özelliklerini iyi bilmemiz ve seçeceğimiz hayvanların bu özellikleri taşıyıp taşımadığını kontrol etmemiz gerekmektedir. İşletmede et verimi daha büyük önem taşıyorsa, damızlık seçiminde et verim özelliklerine daha fazla önem verilmelidir. Bu nedenle de damızlık seçecek kişi veya kişilerin et, süt ve yapağı gibi verimleri belirtmeye yarayan dış yapı özelliklerini bilmesi lazımdır. Et-yapağı üretimine uygun yapı Günümüzün ekonomik şartları genel olarak tek taraflı koyun yetiştiriciliğini karlı olmaktan uzaklaştırmıştır. Etçi verim özelliklerine uygun yapıyı büyük ölçüde bünye ile ilgili bölümde açıklamış olmakla birlikte, özetlemek gerekirse damızlık olacak etçi koyunda mümkün olduğu kadar büyük, derin, geniş ve dolgun bir vücut yapısı gözlenmelidir. Baş kısa ve geniş, boyun kısa ve kalın olmalıdır. Göğüsün geniş, derin ve kaburgaların mümkün olduğu kadar dışa dönük olması istenir. Bol et veren sırt, bel ve sağrının düz bir hat oluşturması ve olabildiğince geniş olması istenen etçi özelliklerindendir. Bacaklar kısa fakat sağlam, mümkün olduğu kadar kemiklerin ince olması istenir. Derinin sağlam, esnek ve pembe renkli olması istenir. Yapağı özelliklerine de dikkat edilecekse, yapağının eşit boyda, yeterli incelik ve sıklıkta olması, karın altının yapağıyla örtülü bulunmasına özen gösterilmelidir.

 Süt üretimine uygun yapı

Sütçü koyunlarda kemikler ince, boyun uzun, vücut yüksek ve uzundur. Göğüs, derinliği fazla olmakla birlikte arkaya doğru uzayarak geniş bir boşluk oluşturacak şekilde geliştirilmiştir. Sağrı, uzun ve arka bacakları arası büyükçe bir memeye yer verecek şekilde geniş olmalıdır. Karın nispeten gelişmiş, memeler yeter büyüklükte ve bezel meme özelliğindedir. Böyle memeler süt üreten bezleri fazla içerdiği için elle yakalandığı zaman taneli bir yapı hissedilir. Ayrıca sütle dolu olduğu zaman gergin ve dolgun olan bezel memeler sağıldıktan sonra pörsür. Meme başlarının kolayca sağıma imkan verecek şekilde iyi gelişmiş, yeter büyüklükte ve hafifçe yanlara doğru yönelik durmalıdır. Sütçü koyunlarda but dolgunluğu az, sırt hattı aşırı olmamak şartı ile sivrice olmalıdır. Sütçü koyunlarda baş; kuru, asil ve zarif yapılı olmalıdır. Süt verimleriyle tanınmış ırklar, boynuzsuz yada küçük ve zarif boynuzludurlar. Kulaklarında büyük ve nispeten sarkık olduğu bilinmektedir. Erkek görünümlü bir dişi yada dişi görünümlü bir erkek hiçbir zaman iyi damızlık olmaz. Dişilerin döl verimini dış görünüşlerinden yararlanılarak belirlemek hemen hemen imkansızdır. Erkek damızlıklarda ise her iki testisin aynı büyüklükte ve iyi gelişmiş olması gereklidir. Bilindiği gibi koçun yumurtaları ne kadar büyükse dölleme kabiliyetleri de o derece iyidir.

  B-VERİM KAYITLARINA BAKILARAK YAPILACAK DAMIZLIK SEÇİMİ

  Dış yapıya bakarak yapılan damızlık seçimindeki başarı, üzerinde durulan verim ve bu verimin dış görünüşten anlaşılmasındaki isabete bağlıdır. Yapağı verim özellikleri dış yapıdan anlaşılabilirse de, süt verimi ve döl verimi gibi kabiliyetleri dış yapıdan anlamak hemen hemen imkansızdır. Bu yüzden damızlık seçimindeki başarıyı arttırmak için mutlaka verim kayıtlarının tutulması ve damızlık seçiminin bu kayıtlara dayandırılması gerekir. Nitekim, hayvancılığı ileri ülkelerde özellikle damızlık yetiştiriciliğiyle uğraşan işletmelerde verim kayıtları dikkatli bir şekilde tutulmaktadır. Kayıtlar, iyi düzenlenmiş defterlere veya kartlara işlenir. Gerek defter ve gerekse kartlarda hayvan için soy kütüğü tablosu, hayvanın numarası, çeşitli özellikleri ve diğer tamamlayıcı bilgiler bulunur. Kartlar, süt ırkı koyun ve koçlar için geliştirilmiş olduğundan tutulan kayıtların büyük kısmı bu verimle ilgilidir. Verim yönü ne olursa olsun damızlık koyun ve koçlarda aranacak en önemli özellik döl verimidir. Damızlık seçiminde; ikizlik oranı yüksek ailelerden gelen, ikiz veya üçüz doğmuş kuzulara öncelik tanımak gerekir. Ayrıca, aşım isteği göstermeyen ve iyi dölleme yeteneğine sahip olmayan erkekler ile üst üste iki yıl döl tutmayan dişilerin damızlıktan çıkarılması gerekir. Bu konularda karar verebilmek içinde kartlarda ilgili kayıtların bulunması gerekir. Damızlık erkekler için de ayrı kart açılarak bunların kendilerine ve döllerine ilişkin verimler işlenir.

 Aşım kartı:

  Aşım yada koç katımında kullanılan koçun; hangi dişileri aştığını, kaç defa aştığını, koyunların kuzulama tarihlerini ve yavru sayılarını ve sonuçlarını kayıt etmeye yarayan bir karttır. Bu karttan yararlanarak koyunların döl verim düzeyleri saptanır. Kartta; aşım yapan koçun kulak numarası, ırkı, yaşı yada doğum tarihi, aşım yılı ve şekli, aşım başlangıç tarihi ve sonu işaretlenir.

  Süt verim denetim kartı:

  Deneme sağımlarında saptanan süt verimleri kaydedilir. Bu kayıtlardan yararlanarak sağım dönemi süt verimi yada sağılan süt verimleriyle sağım dönemi süreleri hesaplanır. Süt verim denetim kartında koyunların numarası, ırkı, yaşı yada doğum tarihi, doğum tipi, ana ve baba numarası gibi koyuna ait özellikler yazılır.

  Damızlık koç kartı:

  Damızlık kartlarında damızlığa ayrılmış olan koçların doğumdan itibaren gelişme ve diğer verim özellikleri, aşım sonuçlarına göre döl verimi ve yapağı verimiyle ilgili özellikleri kayıt edilir. Bu şekilde damızlık olarak kullanılacak koçların verim özellikleri bu kartta görülebilir. Ayrıca ana-babalarına ait verimler ve numaralarda gözlemlenir. Damızlık koç kartında koçun kulak numarası, ırkı, doğum tarihi yada yaşı, doğum tipi gibi özellikleri yazılır.

  Soy kütüğü kartı:

  Damızlığa ayrılmış koyunların yada koçların kendi verimleri, bunlara ek olarak birinci, ikinci ve üçüncü kuşak öncesi atalarının verimleri toplu olarak bulunur. Bu kartlardan özellikle koyun ve koçlara ait bilgiler yeterli değilse yararlanılır. Bu kart sistemlerinden hangisinin uygulanacağı, yetiştirme durumu ve koyun ırkına göre kararlaştırılır. Böylece, sürüyü oluşturacak koyunlar tepeden tırnağa incelenmiş oldu. Hangi koyun güzel, hangisi kusurlu, hangi koyunları sürüden ayırmak gerekir bir de onlara bakalım :

  •  Dişleri bozuk, tırnakları bozuk olanlar

•  Çok yaşlı, çok zayıf koyunlarla, kavruk kalmış toklular

•  Bütün kısır koyunlar, çok az süt verenler

•  Kuzusu devamlı ölen, kuzusunu almayan problemli koyunlar sürüde yer alamazlar. Bunları sürüden ayırmalıdır. Ayrıca hayvanın yün verimine de bakılmalıdır. Yün vermeyen koyun olmaz ama,

  •  Yünü kısa ve seyrek ise, dökülüyorsa,

•  Aşırı yün körü ise,

•  Özellikle kıvırcık ve merinoslarda lekeler varsa,

•  Bedenin her yeri sık ve uzun yapağı ile örtülü değilse. Bu gibi koyunları da sürüden dışlarız. Böylece, sürüde ince ve sık yünlü, lüleleri iyi oluşmuş, lekesiz yün veren, vücudu tamamen yapağı ile kaplı hayvanlar kalmış olur.

  DAMIZLIK KOÇLARIN SEÇİMİ

  Bir koç, yılda 25-80 araya aşım yapabilir. Buda demektir ki koçun etkisi, koyunun en az 25-80 katıdır. Dişi koyun çok üstün olmasa da yılda bir döl verdiğinden buda bir veya birkaç yavru demektir. Dolayısıyla sürüye fazla tesir etmez. Sürünün geleceği koçun kalitesine bağlıdır. Onun için yüksek fiyatla da olsa damızlık yetiştiren işletmelerden koç satın almakta yarar vardır. Eğer yetiştirici sürü içinden koç kullanmakta ısrarlı ise sadece koçların dış görünüşlerine bakarak damızlığa ayırması yanlıştır. Mutlaka verim kayıtlarının tutulması ve değerlendirilmesi ile bir koç hakkında gerçek ve isabetli bir bilgiye sahip olunabilir. Melezleme yapılacak ise, uzmanlara danışılmalıdır. Kullanılacak koçlar, kuvvetli ve sağlıklı olmalı, ırkının bütün özelliklerini göstermelidir. Saf kan bir hayvan olmalıdır. Döl verimi yüksek bir aileden gelmelidir. Ağır ve hantal değil, canlı, parlak bakışlı ve hareketli olmalıdır. Yumurtalıklar torbaya inmiş olmalı, torbalar aynı hizada durmalıdır. Tohumları sağlam olmalıdır. Yapağısı kendi ırkının özelliğini taşımalı, üzerinde leke bulunmamalıdır. Bacakları kısa ve düzgün olmalı, yürüyüşü sağlam, sallanmasız, titremesiz olmalıdır. Sağrısına basıldığında çömelen koç, damızlık olarak kullanılmaz. Ergin bir koç iyi beslenirse 25-80 koyuna aşabilir dedik. Ancak zayıf meralarda ve yetersiz beslenmede, bu sayı 10-20' ye iner.

  DAMIZLIK KUZULARIN SEÇİMİ

  Damızlığa elverişli olmayan kuzular ne kadar erken sürüden ayrılırsa, o kadar iyidir. Boş yere büyüyünceye kadar beslenmemiş olurlar.

- Doğumunda damızlık olamayacaklar besiye alınır

- Sütten kesim sırasında bir seçim yapılır,

- Bir yaşına gelenler arasında tekrar seçim yapılır,

Erkek kuzular damızlık için seçilince, ilk aşımı 18-24 aylık iken yaparlar. Bu durum onların beslenmesine bağlıdır.

  Hangi kuzular kasaba gider?

  Damızlık olarak seçilenler sürüde kalır, baş ölçüleri bozuk, vücudu eğri büğrü, kollarının arkası boğumlu, ayakları düzgün basmayan, kemik yapısı zayıf, doğum ağırlığı çok düşük, yapağısı alacalı olan kuzular sürüye alınmaz, besiye ve kasaba sevk edilir.

  DAMIZLIĞIN SONU

 Yaklaşık 1,5 yaşında cinsel faaliyete başlayan koçlar, 5-6 yaşa kadar damızlıkta kalırlar. Koyunlar 7-8 yaşına kadar rahatça kuzu verir. Sağlam yapılı olanlar 9-10 yaşına kadar da yavru verebilirler. Bazıları da erken çöker. Daha 8 yaşa gelmeden biter. Bunları sürüden çıkarmalıdır. 

BANYO NEDİR? NEDEN GEREKLİDİR?

 Koyunları parazitlerinden kolayca kurtarmanın yolu banyodur. Koyunları dış parazitlere (kene, pire, bit vs.) karşı koruyabilmek için belirli zamanlarda banyo gerekmektedir. Banyo işletmeye yakın bir yerde yapılmalıdır. Yetiştiricinin durumu uygunsa banyoluklar yüzlek (sığ) ve derin banyoluklar diye ikiye ayrılmalıdır. Yüzlek banyoluklar ayak ve tırnaklarda görülen hastalık ve parazitlere karşı kullanılır. Yapımı çok kolay ve pratiktir. Taşınabilir yapılması daha uygundur. Küçük işletmelerde su olukları yüzlek banyo olarak kullanılır. Yüzlek banyonun 15 cm derinlik ve 50 cm genişlikte yapılması gereklidir. Derin banyoluklar , uzunluğu 5 metre, eni 80 cm, derinliği 1-1,5 metre olan çukurlardır. Çimento ile sıvanarak su sızdırması önlenir. Çıkış için bir yanı merdivenlidir. Her iki tarafında koyunların toplanacağı bölmeler bulunur. Banyolukların etrafında korkuluklar bulunur. Banyonun tam orta kısmında bir bakıcının durabileceği genişlikte, yan korkuluk tahtalarında bir açıklık bırakılır. Banyoluklar su ile doldurulduktan sonra bir kovada eritilen paraziter ilaç, banyolukların içine bir yöne doğru dökülmek suretiyle yavaş yavaş güzelce karıştırılır. Banyo yaptırılacak koyunların 12 saat öncesinden yemi kesilir. Hayvanlar aç karnına banyoya sokulur. Fakat 3 saat önce mutlaka su içirilmelidir. Böylece hayvan banyonun ilaçlı suyunu içmez Banyoluğun baş tarafına koyunlar toplanır. Sonra teker teker banyoluğa bırakılır. Bir baştan suya giren koyun, yüzerek öte baştan çıkar. Orta yerde hayvanın başı bir çatal değnek ile suya bastırılır. Böylece hayvanın başı dahil her yeri ilaçlı suyla ıslanmış olur. Banyodan çıkan koyunların suyu ayrı bir bölmede süzüldükten sonra, ağıla alınırlar. İyice kuruduktan sonra da meraya çıkarılabilir. Banyo sonunda hayvanlar parazitten temizlendikleri gibi , yapağıları da her türlü pislikten arınmış olurlar. Çoban köpekleri de mutlaka aynı banyoda banyo yaptırılmalıdır.Yılda, biri ilkbaharda ve biri de sonbaharda olmak üzere 2 defa banyo yaptırmak gerekir.

  KIRKIM NEDİR? NE AMAÇLA VE NASIL YAPILIR?

Kırkımdan amaç bol verim alarak ve temiz ürün sağlayarak daha karlı koyunculuk yapmaktır. Bu amaca varmak için; hayvanın tutulmasından, yapağının sarılmasına kadar tecrübe ve bilgi isteyen kırkım, bu işi bilen kişiler tarafından yapılmalıdır. Şimdi kırkımın ne olduğunu, nasıl yapıldığını dikkatle izleyerek öğrenelim.

  Kırkım ; koyun üzerinden yapağıyı makas , kırklık veya makine ile kesme işlemine verilen addır.

  Yapağı ; koyunlardan gömlek halinde çıkarılan kirli kıl örtüsüne denmektedir. Bir koyundan alınan yapağının tümüne gömlek veya tulum denmektedir.

  Yün ; yapağının yıkanmış temizlenmiş haline verilen isimdir. Tops ise yıkanmış yünden taranarak iplik yapılmak üzere kalın halat şeklinde hazırlanmış ve yumak haline getirilmiş ipliklerdir. İster yün olsun, ister yapağı olsun, iyi bir kırkım ister. İyi bir kırkım yapmak için şunlara dikkat edilmelidir:

  •  Kırkım zamanını iyi seçmelidir.

·         Kırkım hazırlığı yapılmış olmalıdır.

·         Kırkım titizlikle ve dikkatli yapılmalıdır,

·         Kırkımdan elde edilen gömlekler iyi muhafaza edilmelidir.

  KIRKIM ZAMANI

  Kırkım, Türkiye'de iklime bağlı olarak farklı aylarda veya mevsimlerde yapılır. Kırkım zamanı, öncelikle iklim koşulları, yetiştirme işleri ve koyunun yetiştirme yönüne bağlıdır. Yapağı gömleğindeki yağı salgılanmadan (koyun terlemeden) , kolay kırkım yapılamaz. Makas veya makine koyun üzerinde zor hareket eder. Onun için belirli bir sıcaklık olmadan ve koyunlar terlemeden kırkım yapılamaz. Hava devamlı yağmurlu ve soğuk veya çok sıcak olduğu gün ve aylarda kırkım yapılmaz. Özellikle doğum, emiştirme ve sağım zamanında da sağmal koyun kırkımı yapılmaz. Bunlardan başka kırkım için kırkımcıların kolay bulunabileceği mevsimi gözlemek gerekir. Türkiye'de kırkım genelde Nisan - Haziran ayları arasında yapılmaktadır. Anadolu'nun bazı bölgelerinde, bazı ırklarda Eylül ayında olmak üzere 2. kırkım da yapılmaktadır .

  KIRKIM HAZIRLIKLARI

  Kırkım makas ile yapılacaksa ağızları iyice bilenmelidir. Kırkım eğer elektrikli makine ile yapılacaksa, kırkımdan önce makine parçalanır. Bıçakları bilenir, makine parçaları deterjanlı su ile temizlenir ve sonra yağlanmaları yapılır. Esasen bu işlemler her sene kırkım öncesi ve sonrası yapılmalıdır. Kırkım yeri beton veya sert toprak olabilir. Toprak zemin üzerinde kırkım yapılmaz. Bunun üzerine büyükçe bir branda serilip , yapağının temiz elde edilmesi sağlanmalıdır. Mümkün olduğu takdirde duvar dibinde ağaçtan (tahta döşemeli) bir kırkım yeri hazırlanmalıdır. Kırkılacak koyunlar bir gün öncesinden aç bırakılmalı ve kırkım sırasında hayvanların ani hareketlerinden kaçınılarak bağırsak düğümlenmesi gibi durumlara karşı hassas davranılmalıdır. Kırkıma, önce koçlardan başlanır. Koçu sıra ile kısırlar, erkek ve dişi toklular ve sağmal koyunlar izler. Kırkıma başlamadan önce, kırkım yerine getirilen koyunların kuyruk etrafındaki kirli ve gübreli yapağıları (çakıldak) yardımcı çoban tarafından kırkılması gerekir. Bunun için kırkımdan 5-10 dakika evvel 8-10 koyun tutulup, usulüne uygun olarak yere yatırılır. Yere yatan koyunların çaprazlamasına ayakları bağlanıp çakıldakları kesilir. Bu işlemler yapılırken koyunların kırkım öncesi terletilmesi yapılarak makinanın koyun derisi üzerinde daha rahat ve hızlı çalışması sağlanır. Aksi taktirde makine, toz ile sertleşmiş gömlekte kolay yürümez ve hayvanın derisi kesilir. Sürü içindeki koyun, asla yapağısından tutulmamalıdır. Genel olarak arka ayaklarından, boynundan, baş ve böğründen baston yardımı ile tutularak omuzları üzerine, yere yatırılmalıdır.

  KIRKIM YÖNTEMLERİ :

  Makasla kırkım : Koyunlar yatırılır ve ayakları çapraz olarak bağlanır. Ortalama olarak usta bir kırkıcı, günde 60 koyunu kırkabilir. Makas ile kırkımda yapağı parçalar halinde makasın iki bıçağı arasına sıkıştırılarak kesilir. Makasla kırkıma genel olarak sırttan (kaburga) başlanır, önce bir taraf daha sonra öbür taraf kırkılır. Makas ile kırkılan koyunun vücudu düzgün değildir. Yapağının bir miktarı koyun üzerinde kalır. Bu yöntemde koyun derisi, makine ile kırkıma oranla daha fazla kesilmektedir.

  Makine ile kırkım: Diğer bir kırkım yöntemi de Makinayla yapılan kırkımdır . Kırkımın makinayla yapılması daha yararlıdır. Bakınız makinayla yapılan kırkım ne gibi yararlar sağlamaktadır.

Makina ile, yapağı deriye yakın yerden kesilir, dolayısıyla yapağı verimi artar.

·         Kırkım daha çabuk biter.

·         Kırkım düzgün olur.

·         Deri yaralanması pek az olur.

  Makina ile kırkım da kullanılan kırkım makinaları, berber saç kesme makinalarının büyük tipleridir. Bu yöntemle kırkımda yapağıya zarar vermeden kolay kırkım için, koyunu nasıl tutmak gerektiğini, makine kullanma tekniğini bilmek gerekir. Bu yöntemde önce koyun kıç üstü oturtularak göğüs bölgesinden kırkıma başlanır. Sonra karın altı ve etrafı açılır. Ardından ön ve arka bacaklar kırkılıp, en son sırt ve boyun kırkılarak kırkım tamamlanır. Kırkılan koyunlar gölge bir yerde dinlendirilir. Kırkım hayvanın yapağısı kuru iken yapılmalıdır. Banyodan sonra ıslak veya nemli iken yapağı kırkılmaz. Kırkılırsa , nemli gömlek çok çabuk bozulabilir. Kırkım sırasında deri ve meme uçlarında kesikler olmamalıdır. Kesik yerlere hemen tentürdiyot sürülmelidir. Kırkım süresince makine tarağında toplanan yağlı ve toz karışımının temizlenmesi için 40 o C sodalı su kullanılmalıdır.

  KIRKILAN YAPAĞILAR NASIL MUHAFAZA EDİLİR?

  Kırkılan yapağı gömleği bir iki defa silkelenip kaba kirleri döküldükten sonra temiz bir yere serilerek havalandırılır. Serilme işleminin tel kafesler üzerinde olması daha uygundur. Eğer nemi varsa iyice kuruyuncaya kadar serili bırakılır. Havalandırılan gömleğin etek ve bacak kısmındaki çakıldaklar da alındıktan sonra, gömleğin sağ ve sol yanları ortada birleşecek şekilde katlanır. Bundan sonra arkadan başlamak suretiyle öne doğru kıvrılır. Böylece, omuz bölgesi görünen dış kısımda olur. Sarılan gömlekler fazla sıkılmadan çapraz olarak bağlanır. Bağlanan gömlekler renklerine göre ve koç, koyun, toklu, kuzu gibi cinslerine göre ayrılır. Her biri temiz ve rengi çıkmayan çuvallara konur. Çuvallar fazla bastırılmamalıdır. Böylece hava alması sağlanır. Yerden 10-15 cm yükseklikteki tahta ızgaralar üzerine istif edilir. Çuvallar üst üste fazla yığılmamalı ve üzerleri bastırılmamalıdır. İstif yerleri kuru, temiz, aydınlık ve havadar olmalıdır. Küf ve güvelere karşı önlem alınmalıdır. Farelere karşı da mücadele edilmelidir.


KOYUNDA KESME VE YÜZME

Ülkemizde her yıl yaklaşık 25 milyon hayvan kesilmektedir. Bu miktarda da deri elde edilmektedir. Bu derilerden ise ayakkabı ve elbiselik yapılmakta dünya ülkelerine de satılarak büyük döviz elde edilmektedir. Ancak memleketimizde kesim yerlerinde ve mezbahalarda hayvanlar kesilip yüzülürken büyük kayıplara uğrarlar. Yanlış yüzme yüzünden bazen %40'lara varan ekonomik zarara yol açıldığı görülür. Özellikle kurban bayramlarında yapılan kesimler çok fazla olduğundan ve herkes kendi kurbanını kesmek zorunda kaldığından zararlar daha da çok olmaktadırAslında kesim-yüzme işlemi zor bir iş değildir. Ancak usulü bilerek hareket etmek gerekir. Bir derinin tamamından yararlanmak için onun kesiksiz, deliksiz olmasına dikkat etmek şarttır. Her kesik ve delik maddi kayıp demektir. Bir sığır derisinden beş çift ayakkabı yapılıyorsa, kesik ve yanlış yüzme yüzünden en az bir çift ayakkabılık deri ziyan edilmiş olur. Bu da ülkemizdeki kesilen sığır sayısıyla mukayese esilirse çok büyük bir zarar demektir.Tulum çıkarılmayan koyun-keçi derilerinin yanlış yüzülmesinde meydana gelen zararlar çok daha büyük olmaktadır. Bu bakımdan kesim-yüzme işini iyi bilmek usulüne göre dikkatli olmak şarttır. Her ne kadar bu iş basit görünürse de derilere zarar vermemek için aşağıda yazılı usulleri iyi bilmekte fayda vardır. Ayrıca çeşitli av hayvanlarının kesim ve derisinin yüzülmesi, koyunlarınkine benzerlik göstermesi nedeniyle yer yer değinilmiştir.

 HAYVANIN KESİLMESİ

  Kesimlerde birinci önemli nokta, çok uzun yol kat eden hayvanların kesimden önce dinlendirilmeleridir. Böyle hayvanlara 24 saat yemde verilmemelidir. Aksi halde etler yüksek ısı gösterir, kan kafi derecede akmadığı gibi derinin yüzülmesi de güçleşir. İkinci önemli nokta kesim şeklidir. Burada kesici, hayvanın başını sol eliyle kendisine doğru çekerek boyun ve gırtlağı gerer, sonra bıçakla ve mümkün olduğu kadar kafaya yakın bir yerden boyun kesilir. Aksi halde kesim güçleşeceği gibi boyun derisi de parçalanır. Kanın tamamen akması için hayvanların ön ayaklarının serbest olması ve ön ayaklarla çırpınmanın temini gerekir. Bu bakımdan yerde kesilen hayvanların en azından ön bacaklarının birinin çözülmüş olmasına dikkat edilmelidir.

  HAYVANIN YÜZÜLMESİ

 Tamamen öldüğüne ve kanının akıtıldığına emin olunduktan sonra hayvanın yüzüleceği yerde ve yanlara devrilmesi önlenecek şekilde yatırılarak derisinin gövdeden alınması işlemidir. Genellikle önce ayaklar, sonra gövde, sonra kafa derisi yüzülür. Koyunlarda yüzmeye, ön ayaklardan birinin bilek tarafından, iç yüzeyine küçük bir delik açılmakla başlanır. Bu delikten bir hortum içeri sokulur ve hortumdan deri ile et arasına hava verilir. Hava verdikçe koyunun vücuduna yumrukla vurarak havanın deri ile et arasında yayılması temin edilir. Böylece deri ile etin birbirinden ayrılması kolaylaşmıştır. Sonra bıçakla, bacaklardan itibaren yüzme işlemi sürdürülür. Karın, kuyruk etrafı ve bacaklarda bıçak kullanılır. Fakat buralardan itibaren deri bir elle tutulup, diğer el yumruk yapılarak deriyi etten ayırmaya gayret edilir. Şaklar ve yüzme, sığırlardaki gibidir. Ancak burada anlatıldığı gibi zaman zaman yumruklamak, zaman zaman deriyi elle çekmek, onu bıçak hatalarından korumuş olmaktadır. Üstelik bu, yüzmede kolaylık sağlamaktadır.

  Tulum Çıkarma: Yumrukla ve elle çalışılarak deri bacaklardan itibaren gövdeden hiç bıçak kullanılmadan sıyrılır. Av hayvanları ile kuzu; küçük ya da genç koyunlarda deri tulum şeklinde çıkarılır. Büyük koyunlarda da bu yöntemin uygulanması istenir. Tulum çıkarırken önce hava verilip şişirilir. Mümkün olduğu kadar bol hava vermeli ve iyice şişirilmelidir. Sonra gövde yerde iken arka ayak derileri butlara kadar bıçakla yüzülür. Daha sonra deri ile et arası hiç bıçak kullanmadan sadece yumrukla açılmaya çalışılır. Yumrukla deri ve et arasının tamamen açıldığına kanaat getirildikten sonra deri çekilip boyun kısmına kadar indirilir ve buradan bütün bir deri halinde çıkarılır. Bu yöntemle elde edilen derilerde herhangi bir bıçak yarası, kesik veya ispire olmaz. Bu bakımdan tulum çıkarılan deriler en kaliteli deriler sayılırlar

  HAM DERi MUHAFAZA USULLERi

  Hayvanın vücudunu örten deri yüzüldükten sonra dayanıklılığını kaybeder. Deriler ağırlıklarının yarısından fazla su ihtiva eder. Yani 10 kiloluk bir derinin, 6,5 kilosu sudur. Mikroplar ise böyle sulu-ıslak ortamı çok severler. Bu yüzden ve dahası deriler kanla pisliklerle de bulaşık olduğundan mikroplar çabuk ürerler. Zaten dayanıklılığını kaybeden deriler, mikropların da hücumuna uğrayınca çok fazla zarar görürler. Önce kokuşur, etrafa çürük yumurta ve tuvalet kokusu yayarlar. Sonra da derinin yapısında bozulma başlar, deri dayanıklılığını iyice kaybeder. Böyle derilerden ise artık gereği gibi yararlanmak da mümkün olmaz. Bu yüzden hayvan kesilip, deriler yüzüldükten sonra onları iyi korumak gerekir. Muhafaza usullerini iyi bilmek ve iyi uygulamak lazımdır. En önemlisi kokuşmayı önlemek için önce bir takım tedbirler almak, sonra muhafaza usulünü uygulamak gerekir. Bu hususta sırasıyla şu işlemler yapılmalıdır:

  1- Yüzülen derilerin üzerlerinde fazla et ve yağ parçaları bırakmamak gerekir. Kuyruktaki yağlı, etli, kemikli kısımlar, boynuzlar, kulaklar, tırnaklar kesilip atılmalıdır.

  2- Kanla bulaştırmamaya dikkat edilmelidir. Eğer kan ve gübre gibi pislikler varsa bunlar temizlenmelidir. En iyisi, sığır derilerini yıkamalıdır. Ancak koyun ve keçi gibi yünlü, yapağılı deriler yıkanmazlar, çünkü onları kurutmak zor olur. Yünler arasında ısı meydana gelir, kızışma olur, bu da deriyi bozar.

  3- Derileri hemen tuzlamak doğru değildir. En az bir saat sularının süzülmesini ve derinin soğumasını beklemek gerekir. Fakat 6 saatten fazla beklemek de doğru değildir. Çünkü 6 saat sonra mikroplar faaliyet göstermeye başlarlar.

  Bir ham deri tabaklanmamış haliyle bozulmadan saklanabilmeli, tabakhanelere gelinceye kadar da yolda harap olmamalıdır. Aksi halde ucuza gider, ya da çöplüğe atılacak hale gelebilir. Bu yüzden muhafaza usullerini iyi bilmek şarttır. Bunların hepsini bilmek ve bölgemize göre hangisi uygunsa onu yapmak gerekir. Bizim ülkemizde en çok uygulananlar, hava kurusu, tuzlu kuru ve tuzlu yaş (tuzlu salamura) muhafaza usulleridir.

  1 - KURUTMA USULÜYLE MUHAFAZA

Hava kurusu koruma yöntemi olarak da bilinir. Çok eski zamanlardan beri uygulanan bir muhafaza usulüdür. Bu usulde amaç derilerin doğrudan doğruya havayla kurutulması, derideki nemin iyice ve çabuk bir şekilde uzaklaştırılmasıdır. Ancak bu iş basit gözükürse de kolay değildir. Bu usulde derileri kuruturken çok titiz davranmak şarttır. Bir kere derilerde kurumanın istenen şekilde ve düzeyde yapılması çok zordur. Bu bakımdan bazı hususlara dikkat etmek gerekir.

  1. Kurutma ne geç ne de erken olmalıdır.

  Kurutma geç olduğu taktirde nem deriden kolay uzaklaşmaz ve dolayısıyla mikroplar çoğalırlar. Derinin et yüzünde esmerlikler meydana gelir ve hatta deri hamlar, çekince kılları ele gelir. Kuvvetli güneşte çabuk kurutulan derilerde ise güneş yanıkları ve çürümeler meydana gelir.

  2. Derilerin her tarafı eşit şekilde kurumalıdır.

  Yere serip kurutulan derilerin et tarafı yukarı getirildiğinden üstü kurur ama kalan yapağılı kısmında rutubet kalır. Bu yüzden derileri sık sık ters yüz etmek, en iyisi asarak kurutmak gerekir. Derinin her tarafının hava akımı alması ve eşit şekilde kuruması sağlanmalıdır. Çünkü kurutmada kullanılan kaynak havadır. Ancak havanın üç şekilde etkisi vardır.

a) Doğrudan doğruya güneş altı

b) Gölge

c) Hava akımı (hava cereyanı)

  Bunlardan en önemlisi hava akımıdır. Hava akımı sade sıcaktan çok daha önemlidir. Çok sıcak ve durgun hava derileri birdenbire ve aşırı kurutabilir.

  3. Kurutulacak deriler temiz olmalıdır.

  Kurutma usulünde temizlik çok önemlidir. Derilerin kanla, pisliklerle bulaşık olmaması şarttır. Üzerlerinde fazla et ve yağ parçaları da bulunmamalıdır. Deriler temiz olmaları şartıyla güneşli ya da güneşsiz, genellikle tozsuz ve gölgelik yerlerde her tarafı eşit şartlarda hava alacak şekilde kurutulmalıdır. En iyi kurutma, hava akımı olan ve gölgelik bir yerde 24 saatte yapılan kurutmadır.

  Kurutmayı nasıl yapabiliriz?

a) Yerde kurutma: Bu, derileri et tarafı yukarıya gelecek şekilde yere serip güneşte kurutmaktan ibarettir. Ancak güneş altında kururken derideki buruşmayı önlemek lazımdır.

Çok ilkel ve basit olan bu usulde en büyük mahsur et tarafı yukarı getirildiğinden altta kalan yapağılı kısmındaki rutubetin kurumamasıdır. Bu durumda alt kısmı rutubetli üst kısmı sıcak olduğundan kuruma değil adeta pişme meydana gelir. Bu yüzden bu yöntem genellikle memnuniyet verici olmayan deri kusurlarına yol açar.

  b) Asarak kurutma: Bu yöntemde deriler ya yatay sırıklar veya ipe asılmak suretiyle kurutmaya terk edilirler. Deriler eşit şekilde ve et yüzleri üste gelecek şekilde ipe veya sırığa asılırlar. Yalnız ipin veya sırığın kalınlığının bir parmaktan fazla olmamasına dikkat edilmelidir. Zira kalınlıkla temasa gelen alt yüz kurumadan rutubetli kalacağından bir kuşak halinde kokuşacaktır veya diğer taraflardan geç kuruyacaktır.

  c) Gererek kurutma: Küçükbaş hayvan derileri genellikle tahta veya çerçeve üzerinde gerilerek kurutulurlar. Et yüzleri üste gelecek şekilde çerçeve veya tahta üzerine serilen deriler mandallarla germek suretiyle tespit edilip kurutmaya terk edilirler. Ancak bu usul masraflı olmaktadır.

d) Çadır Şeklinde kurutma: Yüksekliği 90 cm. iki kazık çakılıp bunlara bir ip germek suretiyle yapılır. İpe sırt çizgisinden ve et tarafı üste gelecek şekilde asılan deriye, çadır şekli verilerek etek kısımlarından yerdeki birçok küçük kazıklara iplerle tespit ettirilir.

2 - TUZLU YAŞ USULÜYLE MUHAFAZA

  Tuzlu Salamura olarak da bilinir. Rutubetli bölgelerde kurutma işlemi zor ve zaman alan bir iştir. Kurutmanın uzun sürmesi ise derilerde kokuşmaya yol açar. Ağır derilerde bu tehlike daima mevcuttur. Üstelik kurutma çok titizlik isteyen, kolay görünse de zor bir iştir. Deri işleyenler kuru deriyi pek tutmazlar. Bu yüzden özellikle tuz kullanarak derilerin korunmasını sağlamak en iyi muhafaza usulüdür. Memleketimizde de yaş derilerin korunmasında genellikle çok uygulanan bir yöntemdir. Ancak bu usulde tuz kullanıldığı için önce tuzun önemi üzerinde durmak gerekir.

  Tuzun etkisi, vazifesi nedir?

  Tuzun biraz mikropları öldürücü etkisi varsa da derilerin muhafazasında daha çok nem çekici özelliğinden yararlanılır. Deriye serpilen tuz derinin suyunu alarak ıslanır. Derinin üstünde tuzlu su oluşur. Bu tuzlu su deri tarafından emilir. Tuz derinin suyunu emer, tekrar tuzlu su olarak deriye verir. Böylece deri tuzu almaya, kendi suyunu da dışarı vermeye başlar. Burada daima deriye verilen tuzlu su az ama deriden alınan su çok olur. Böylece bu alış veriş günlerce devam eder ve deri tuzunu almış, suyunu yani rutubetin büyük bir kısmını vermiş olur. Bu iş 21 günde tamamlanır. Derinin su oranı burada tuzun etkisiyle düşürülmüş ve mikropların istediği sulu-ıslak ortam yok edilmiş olur. Yani derinin ihtiva ettiği % 65 su % 30'a kadar düşürülmüş, mikropların faaliyeti önlenmiş olur. Bu usulde eğer deriler tekrar fazla rutubet alması önlenirse 1-2 ay, hatta üç ay muhafaza edilmiş olurlar.

  Tuzun kalitesi: Tuzla muhafazada kullanılacak tuzun kalitesi önemlidir.Tuz çok ince ve çok iri olmamalıdır. İnce (billur tuz gibi) tuzlar deriden çok su alıp bir anda eriyeceğinden ya akıp gider deriye giremez ya da özellikle sıcak sıcak tuzlanan derilerde bir tabaka teşkil edip kabuk bağlar su alış verişi olmaz. İri tuz ise bunun aksine gereği gibi zamanında eriyip ıslanamaz ve derinin su alıp verme işi gecikir, mikroplar zaman kazanmış olurlar. Üstelik iri tuz derinin et yüzünde tuz yanığı meydana getirir. Tuz temiz olmalıdır. Kirli tuz mikroplarla bulaşık olur. Bu bakımdan temiz tuz kullanmak şarttır. Tercihen kaya tuzu kullanılmalıdır

  Tuzlu yaş (Salamura) yönteminin uygulanması: Derilerin önce kan ve pisliklerinin temizlenmesi ve sonrada tuzlanmaları gerekir. Bu iş kolaydır. Bu usulde deriler önce gölgelik hafif meyilli bir yere, et yüzü üste gelecek şekilde serilir. Derideki kanlı ve pis suların süzülmesi beklenir. Bu arada soğumaları da sağlanmış olur. Bir saat sonra, derileri nerede depo edeceksek orada tuzlamaya başlarız. Deriler teker teker ve et yüzleri üste gelecek şekilde yere yayılarak üzerlerine kuru tuz serpilir. Normal olarak bir koyun derisine o derinin ağırlığının yarısı kadar tuz kullanılır. Yani deri 4 kg geliyorsa 1,5-2 kg kadar tuz serpilir. Sığır derisinde ise ağırlığının üçte biri kadar tuz kullanılır. Yani deri 15 kilo ise 4-5 kilo tuz kullanılır. Göz kararı ile bu iş ayarlanır. Derinin üstü eti görülmeyecek şekilde tuzla örtülmelidir. Burada unutmamamız gereken nokta, derileri sıcak sıcak tuzlamamalıdır. Tuz çok ince veya çok iri olmayacaktır ve en önemlisi derileri 6 saat içinde mutlaka tuzlamak gerekir. Ancak kışın çok soğuk havalarda sığır derileri 6 saati geçince de tuzlanabilirse de buna dikkat etmelidir. Eğer yaylada, otlakta, hayvan öleceğinden şüphe edilip, kesilmişse bu husus unutulmamalıdır. En iyisi çobanın yanında tuz bulundurmasıdır. Koyun derileri bohça yapılmaz, yünleri kızıştırır, deri çürür, yünler ele gelir. Mecbur kalındığında sığır derileri bohça yapılabilir. Ancak burada dikkat edilecek önemli husus derinin temizliğidir. Sığır derisi yıkanmalı, kan ve pisliklerinden temizlenmelidir. Sularının süzülmesi için 1-2 saat beklendikten sonra temiz ve kuru tuzla tuzlanmalıdır. Yalnız sığır derilerinin kulak, boynuz, tırnak ve kuyruk kısmının etli kemikli kısımları kesilip atılmalıdır. Tulum çıkarılan derilere tuz yedirildikten sonra her derinin üstüne ayrıca tuz serpmek gerekir. Yığınların en üstü iyice tuzla örtülmelidir.

  3 - TUZLU KURU MUHAFAZA USULÜ

 Derileri çok uzun süre saklamak istiyorsak, ya da o gün yağmur yağdığı için kurutma yapamıyorsak bu usule başvurmak gerekir. Burada yapılan iş yine kolaydır. Yukarda anlatıldığı gibi yine aynen tuzlu salamura gibi deriler tuzlanır. 4-5 gün sonra tuzları silkelenir ve hava kurusu usul uygulanır. Yani bu usul, tuzlanan derilerin tuzlarının silkelenip kurutulmalarından ibarettir.Bu usulde daha çok koyun-keçi derileri korunmaya alınırlar. Mecbur kalınmadıkça tavşan, tilki gibi hayvanların derileri için bu usul uygulanmamalıdır.

  DERİLERİN DEPOLANMASI

  Son olarak da kurutulan derilerin depolanmaları çok önem taşır. Depolarda güve, kurt, böcekler, kurutulmuş derilere çok zarar verir. Koşullara uymak şartıyla kolayca ve masrafsız olarak derilerin aylarca hatta 1-2 yıl korunmaları mümkün olur. Çünkü kurutma ile derilerde rutubet (eğer iyi yapmışsak) çok azalacağından mikroplar üreyemez ve deriye zarar veremezler. Bu usulle daha çok Koyun, Keçi, Kuzu ve Oğlaklar ile Tavşan, Tilki ve benzeri kürk hayvanlarının derileri korunurlar. Bunu sığırlarda uygulamak iyi değildir.

DERi HASTALIK VE ZARARLILARININ ETKİLERİ

  Hayvanlar yaşamları boyunca bazı hastalık ve zararlılarla karşı karşıya kalırlar. Bunun sonucunda bazı hastalıklar hayvan sağlığını ciddi şekilde etkiler ve verimin düşmesine yol açar. Bir takım hayvan hastalıkları ile zararlılar hayvan sağlığının yanı sıra, deri yapısını da etkiler. Bu etkiden dolayı az ya da çok deri kalitesinin bozulmasına neden olurlar.

 Deride zarar meydana getiren hastalıklar

1. Mikrobiyal Hastalıklar      2-Paraziter Hastalıklar

Antraks          Nokra

Kellik          Uyuz

Çiçek          Keneler

Deri         Ruamı Bitler

Yılancık         Nematodlar

Deri Tüberkülozu

Egzama



Koyun yetiştirmede amacımız yüksek gelir elde etmek değil midir ?

Bunun ilk şartı yetiştirdiğimiz koyunlardan düzenli olarak ve çok miktarda yavru elde etmekle olur. Elde edilen yavru sayısı ne kadar yüksek ise dışarıya satılarak gelir getirecek hayvan sayısı da o kadar yüksek olur. Yine elde edilen yavru sayısı ne kadar yüksek olursa kendi sürümüzde en iyi gençlerin kalması sağlanır. Böylece her sene sürünün verim düzeyi artar.

ÜREME

 Erkek ve dişi koyunlar çiftleşerek yavrular meydana getirirler ki biz bu olaya üreme diyoruz. Doğan yavrunun büyüyerek ergin hale gelmesi, yani cinsel organlarının gelişerek çiftleşmeye hazır olması için belirli bir süre geçmesi gerekir. Bu süre öncelikle hayvanın ırkına bağlıdır. Erken gelişen ırkların yavruları daha kısa sürede ergin hale gelirler. Aynı ırkın içinde daha iyi bakım beslemeye tabi tutulan hayvanlar daha çabuk gelişirler. Yine sıcak iklimde yaşayan hayvanlar daha çabuk erginleşirler. Cinsler arasında ise erkek hayvanlar daha erken damızlıkta kullanılma çağına ulaşırlar. Erkek hayvanlar, gelişme durumuna göre 5-6 aylık iken, dişi hayvanlar 6-10 aylık iken çiftleşme isteği gösterir. Dişi ve erkek yavrular bu yaşlarda birbirlerinden ayrılarak ayrı ayrı yerlerde barındırılmalıdırlar .

  KOÇA VERME

  Erkek ve dişi tokluyu ne zaman damızlıkta kullanacağız , yani erkek tokluyu ne zaman koç katımında kullanacağız, dişi tokluya ne zaman koç katacağız? Erkek ve dişi tokluları kullanmak için acele etmemeliyiz. Eğer gelişmesini tamamlayamamış dişi tokluya erken dönem de koç katarsak birtakım mahsurlar ortaya çıkmaktadır.Öncelikle toklu gelişmesini tamamlayamadığından ortaya çıkabilecek olumsuzluklardan daha fazla etkilenir. Bu durumdaki toklu karnındaki yavruyu iyi besleyemez, yavru doğsa bile çok cılız olacağından yaşama gücü düşüktür ve çok yavaş gelişir. Avrupa'da erken gelişen sütçü ve etçi ırklarda dişi toklular 7-8 aylık iken koça verilebilmekte ve 12-13 aylık iken bunlardan ilk yavru alınabilmektedir. Yurdumuzdaki yerli ırklarımız ise geç geliştiğinden doğumdan sonraki ikinci aşım döneminde yani 1,5 yaşında koça verilmekte, hayvan 2 yaşında iken ilk yavru alınmaktadır. Aynı şekilde erkek toklularda 1,5 yaşından itibaren ergin koçlara göre daha az yoğunlukta olmak üzere koç katımında kullanılabilmektedirler. Dişi tokluyu koça vermekte 18 ayı geçirmemelidir.Sürüdeki koyunlar pratikte 6-8 yaşlarına kadar, koçlar ise 4-5 yaşlarına kadar damızlık olarak kullanılabilmektedir.

  KIZGINLIK (KOÇA GELME)

  Dişi koyunların koç ile çiftleşme isteği göstermelerine kızgınlık denmektedir. Koyunda kızgınlık genelde mevsime bağlıdır. Çeşitli bölgelerde farklı zamanlarda olmak üzere yaz ve sonbahar döneminde koyunlar kızgınlık gösterirler. Kızgınlık 24-48 saat arasında değişmekle beraber ortalama 28-30 saat devam etmektedir. Eğer kızgınlığın başlangıcı tespit edilebilirse başlangıçtan 12-15 saat sonra dişiyi erkeğe aştırmak gerekir. Bu da sabah kızgınlık gösteren hayvanlar akşamüstü , akşam kızgınlık gösteren hayvanlar sabah koça aştırılma şeklinde uygulanır. Fakat kızgınlığın başlangıcını fark etmek yetiştirici açısından zor olduğundan pratikte kızgınlık fark edildiği anda dişilere koç katılmaktadır. Dişi, koça verildiği halde gebe kalmamış ise kızgınlık 14-19 gün sonra tekrarlanır. Gebeliği garanti altına almak için bu günlerde dişiyi tekrar koça göstermekte fayda vardır. Şayet sürüde koç katımı serbest olarak yapılıyorsa koçun sürüde en az 35 gün kalmasında fayda vardır. Bu süre zarfında en azından ilk aşımda döl tutmayan koyuna ikinci kızgınlık döneminde döl tutma şansı tanınmış olur. Kızgınlık döneminin 18-20 gün öncesinde karın altı örtüyle kaplanmış koçları sürüye katmak koyunların topluca kızgınlık göstermelerinde etkili olabilmektedir.

  KIZGINLIK BELİRTİLERİ NELERDİR?

  Koyunlarda kızgınlık belirtileri sığırlardaki kadar belirgin değildir. Bazen meleyerek, erkek hayvanın yanına sokularak veya birbirlerinin üzerine atlamak suretiyle kızgınlık kendini belli eder. Çoğu zaman ise koyunun koçu kabul etmesi kızgınlığın tek belirtisidir. Bu dönemde ferç şişmiştir, çara akıntısı gelir ve sık sık idrarını yapar.

  KOÇ KATIMI

  Koç katımı ,koyunların gebe kalmasını sağlamak için sürüye koçların bırakılması işlemine denmektedir. Yurdumuzda genel olarak yaz başlangıcından sonbahara kadar koç katımı uygulanmakta olup, batı bölgelerinde daha erken doğuya doğru gittikçe daha geç olmaktadır. Koç katım zamanının belirlenmesinde ilk faktör dişi hayvanların kızgınlık göstermeye başlamalarıdır. İkinci faktör ise iklim koşulları ile turfanda kuzu üretimi, peynir endüstrisi için süt elde etme ve pazar istekleri gibi durumlardır. Koç katım dönemi öncesinde; koçlar daha önce kullanılmış olsalar ve kusurlu olanlar ayrılsa bile ağız ve dişleri , üreme organları ve ayaklar iyice muayene edilir. Kusuru olanlar ayrılır ve koç katımı boyunca sürü ile beraber bulunacak koçlar, uzun mesafeler yürüyeceğinden varsa tırnakları kesilir, hasta ayaklar tedavi edilir.

   Koyunlarda aşım genel olarak 3 şekilde uygulanmaktadır.

  Serbest aşım dediğimiz aşım yönteminde sürüye dişi sayısına göre erkek hayvan salınır. Kızgınlık gösteren dişiler rasgele olarak herhangi bir koç tarafından aşılır. Erkek hayvanlar başlangıçta çok aşım yapacağından katım dönemi sonunda aşılan dişilerin bir kısmı döl tutmayabilir. Bunun yanında kızgınlık gösteren bir koyun, koç veya koçlar tarafından birden fazla aşılabilir . Bu nedenle serbest katımda daha fazla koç kullanılmalıdır. Sınıf usulü aşımda çeşitli özellikler bakımından birbirine benzeyen dişiler sınıflar halinde gruplandırılırlar. Bunlarda görülen eksiklik ve kusurları düzeltecek durumda olan yeterli sayıda erkek damızlık bu sınıfların içine bırakılır. Örneğin but kısmı zayıf olan dişi gruba dolgun butlu koçlar katılarak yavruların dolgun butlu olması sağlanır. Anlaşılacağı gibi bu bir çeşit düzeltme ve iyileştirme çiftleştirmesidir. Elde aşım ise daha çok ıslah kurumları ve damızlıkçı işletmelerde uygulanır. Koyunun ve koçun verim seviyesine bağlı olarak hangi koyunların hangi koça verilecekleri koç katımından daha önceleri koç katım defterine yazılır ve koç katımı bu plana göre yapılır.

  Koç katımı ne kadar sürmelidir?

  Koç katımı 4-5 hafta içinde tamamlanmalıdır. Daha uzun koç katımı dönemi, sürüde çok farklı yaşta kuzu bulunmasına neden olacağından sürüyü idare bakımından güçlükler doğurur.

  Katılacak koç sayısı ne olmalıdır?

  Aşım yöntemlerine bağlı olarak koç katımında kullanılacak koç veya erkek toklu sayısı da değişmektedir. Eğer aşımda genç hayvan yani erkek toklu kullanılacaksa; serbest aşımda 20, sınıf usulü aşımda 30, elde aşımda 40 dişi hayvan için bir erkek toklu hesaplanmalıdır. Eğer ergin veya baba koç kullanılacaksa; serbest aşımda 30, sınıf usulü aşımda 40-60 , elde aşımda 60-80 dişi hayvan için bir koç hesaplanmalıdır.

  Hangi tür aşım?

  Yetiştirici eğer sürünün her yıl daha iyiye doğru gitmesini ve sürüsündeki istenmeyen özelliklerin azalmasını istiyorsa; sınıf usulü aşımı uygulamalı ve iyi vasıftaki koçları kullanmalıdır.

  EK BESLEME

 Koç katımı döneminde yapacağımız ek besleme koç katım döneminin kısalarak dişilerin tümünün kısa bir dönem içinde kızgınlık göstermesini sağlar. Ayrıca sürüdeki kısır sayısını azaltmakta, ikiz doğuran koyun sayısını da artırabilmektedir. Yapılacak olan ek yemleme aşımdan 2-3 hafta önce başlamalı ve aşım dönemi boyunca devam etmelidir. Ek yemlemede verilecek yemler ise; arpa ve yulaf gibi dane yemlerden 400-800 gr veya kaliteli kuru ottan 0,5-1,5 kg kadar olabilir.

DÖL VERİMİ

  Koyunculuğun karı kuzudadır. Her koyun mutlaka yılda bir kuzu vermelidir. Bunun için ne yapmalıyız? Nelere dikkat etmeliyiz? İşte döl verimini etkileyen faktörler.

  Irk: Bazı koyun ırkları diğer ırklardan daha fazla döl verirler. Örneğin; sütçü ırklar etçi ırklardan , Avrupa ülkelerinde ıslah edilmiş ırklar, yerli ırklarımızdan daha fazla döl yani daha fazla kuzu vermektedirler.

  Ana-baba : Sürüye yeni hayvan katarken , ikiz doğmuş dişi ve erkekler seçilmelidir. Çünkü bu yavrular anne ve babalarından aynı özellikleri aldığından bunların yavruları da çoğunlukla ikiz ve üçüz olmaktadırlar. Bu sayede sürüdeki hayvan sayısı çok kısa zamanda artabilmektedir.

   Besleme :  Daha öncede geçtiği üzere koç katılacak hayvanlar koç katımından 2-3 hafta önceden başlayarak koç katımı döneminde ek bir yemleme yapıldığında, koyunlardaki kısırlık oranı azaldığı gibi ikizlik-üçüzlük oranı da artmaktadır. Yeterli bir döllenmenin olabilmesi için aynı şekilde koçlarında özellikle koç katımı döneminde yeterli beslenmelerine dikkat etmeliyiz. Döl tutmuş dişi hayvanlar için başka bir kritik dönem de sadece merada, yaşamlarını devam ettirecek kadar beslenmiş hayvanların doğumdan önceki son 6 haftasıdır. Yavrular ana karnındaki gelişmelerinin % 70' ini bu dönemde tamamlamaktadırlar. Bu dönemde karnında ikiz ve üçüz yavru bulunan koyunlar, eğer yeterli beslenmezler ise ya yavrulardan sadece biri canlı kalabilmekte veya yavrular yeterince gelişemediğinden doğum ağırlıkları çok düşük olmaktadır. Düşük ağırlıkta doğan yavruların ise doğumdan sonraki dönemde yaşama güçleri düşük olmakta ve çok yavaş gelişmektedirler. Onun için doğumdan önceki bu dönemde gebe hayvanların beslenmelerine özen göstermeli ve ek yemleme yapılmalıdır. Burada unutulmaması gereken başka konu ise, hayvanları aşırı derecede besleyerek yağlanmasına da sebep olmamak gerekir. Çünkü bu durum elimizdeki damızlık hayvanların döl verimini azaltmakta ve kısırlığı da arttırmaktadır

  YAĞLI DEĞİL, BESİLİ !

  İyi beslemek demek, koyunları yağ tulumuna çevirmek demek değildir.Yağlı hayvan başka, besili hayvan başka! İyi beslemek, vitaminden minerale kadar gerekli besinleri dengeli olarak vermek demektir. Koçların da koç katımı süresince verimli olabilmesi için bütün yıl boyunca uygun bakılması ve aşım yaptığı sırada da yeterli güce sahip olması gerekir.

  Sıcaklık : Sıcak hava özellikle koç katımı döneminde olumsuz etki yapmaktadır. Özellikle erkek damızlıklar ısı artışından olumsuz etkilenirler. Bu nedenle sıcak havalarda koçların gölgeliklerde tutulması , testis (haya) dediğimiz koçların üreme organları üzerindeki yapağıların kırkılması, gerekirse koçlara soğuk su banyosu yaptırılması gereklidir.

  Yaş ve damızlıkta kullanma süresi : Genel olarak genç yaşlarda döl verimi daha düşüktür. Yani ilk kez gebe kalan dişi hayvanlarda ikizlik ve üçüzlük daha düşüktür. Çeşitli ırklara göre değişmekle beraber döl verimi 4 yaşında en yüksek olup 6 yaşından itibaren giderek düşmektedir. Genel olarak erken gelişebilen ırklarda ilk damızlıkta kullanma yaşı 7-8 aydan 1 yaşa kadar olabileceği gibi yerli ırklarda bu süre 15-18 ay kadar olabilmektedir.

  Hastalık : Döl alınacak hayvanların üreme organlarında hastalık veya herhangi bir kusur bulunmamalıdır. Brucella , Salmonella gibi bazı hastalıklar gebeliğin ilk veya son dönemlerinde yavru atmaya sebep olabilmektedir. Yine şap, tüberküloz gibi bazı hastalıklarda hayvanın kondisyonunu olumsuz yönde etkileyerek halsiz bıraktığı gibi döl verimini de olumsuz yönde etkilemektedir.

  Stres faktörleri ve bakım : Hayvanların nakli, kırkım, banyo, ilaçlama, gürültü gibi hayvanı rahatsız eden bütün faktörler döl verimini geriletmektedirler. Özellikle kızgınlık döneminde veya kızgınlık döneminden sonra yapılan kırkım döl verimini olumsuz olarak etkilemektedir. Yine ani yem değişikliği yapılması, hayvanların sıkışık veya hareketsiz tutulmasının da döl verimine olumsuz etkisi vardır.

  GEBELİK

  Çiftleşen koyun gebe kalırsa ortalama 5 ay sonra doğurur. Gebe kalmayanlar devamlı olarak kızgınlık gösterirler ve yeniden çiftleştirilirler. Buna rağmen kısır kalanlar olabilir. Koyunlarda % 5-8 kısırlık normal kabul edilir. Kısırlık oranının düşürülmesi için koç başına düşen koyun sayısı fazla olmamalı, gebeliğin erken dönemlerinde şok etkisi yapabilecek davranışlardan kaçınılmalı ve gebe hayvanların beslenmelerine özen gösterilmelidir.Gebe hayvanların, özellikle ana karnındaki yavrunun hızla geliştiği gebeliğin son iki ayında çok iyi beslenmeleri gerekmektedir. Bu dönem de şişkinlik yapacak yemlerden özellikle kaçınılmalı, sürünün koşturulmayıp ağır hareket ettirilmesine özen gösterilmelidir. Gebe hayvanlar yağmur ve rutubetli soğuktan korunmalıdır.

 SÜRÜDE DOĞUMLARIN TOPLULAŞTIRILMASI

  Kızgınlığın toplulaştırılması nedir ?

  Koyunlarda üreme ile ilgili hormonların dışardan verilmesi sonucu koç isteğinin uyarılması çalışmasıdır. Bu uygulama sayesinde koyunlar aynı tarihlerde koç alma isteği gösterirler ve gebe kalan koyunlar birbirine yakın tarihlerde doğum yaparlar.

Toplulaştırılmış aşımın yararları nelerdir ?

  1- Aşım mevsimi alışılmışa göre çok kısa bir süreye sıkıştırılmakta, böylece bir yılda iki doğum, iki yılda üç doğum gibi kuzulama aralığının daraltılmasına yönelik uygulamaları kolaylaştırmaktadır.

2- Aşım mevsiminin kısaltılmasının doğal bir sonucu olarak doğum dönemi de kısalmakta ve böylece bakım, besleme, işgücü, bina ve diğer üretim girdilerinin kullanılmasında verimlilik yükselmektedir.

3- Başarılı ve toplulaştırılmış çiftleşmeyi izleyen dönemde sütten kesim ve besi için aynı yaş ve canlı ağırlıkta kuzu topluluğu oluşturulmakta ve bu yolla üreticiye özellikle kuzu eti üretimi açısından topluca pazarlama imkanı sağlanmaktadır.

4- Normal çiftleştirme mevsiminde ikizlik oranının arttırılması yanında mevsim dışı kuzulatmayı sağlamaktadır.

5- Aşım mevsiminin dolayısıyla kuzulatmanın düzenlenmesiyle yılın birkaç döneminde pazarlanabilecek ürün bulunmakta, özellikle kuzu etinin iyi fiyatla pazarlanabildiği dönemlerde üreticinin kuzu eti üretimine yönelmesine imkan vermektedir.

Toplulaştırılmış aşım nasıl uygulanır ?

  Koyunlara döllenme ile ilgili kimi hormonları dışarıdan vermenin birçok yolu vardır. Bunlar:

1-Enjeksiyon yoluyla

2-Ağız yoluyla tablet halinde

3-Yeme karıştırılarak

4-Süngere emdirilmiş halde vaginal yolla

Bu yöntemlerden son zamanlarda en çok kullanılanı sünger yöntemidir. Uygulama mutlaka bir veteriner hekim veya zooteknist kontrolünde yapılmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder