28 Eylül 2011 Çarşamba

Meyveçillik

Meyveciliğin Ülkemizdeki Yeri


Meyveler sağladıkları kalori, vitamin, madensel maddeler ve güzel görünümleri sayesinde iştah üzerine yaptıkları etkiler bakımından beslenmemizde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Ayrıca meyve suyu, konserve, reçel, marmelat, pekmez ve kurutma teknolojilerinin de hammaddesini oluştururlar.

İşte bu dersimizde bu kadar önemli bir yeri olan meyveciliğimizin Türkiye'deki yeri ve durumunu öğreneceğiz.

ÜLKEMİZDE MEYVE ÜRETİMİ

Türkiye'nin iklimi ve toprak yapısı pek çok meyve türünün üretilmesi için uygundur. Dünya üzerinde üretimi gerçekleştirilen bir çok meyve türü Ülkemizde de yetiştirilebilmektedir.

Bugün Türkiye'de 35 tür meyve yaygın olarak üretilmektedir. Üzüm, Elma, Zeytin ve Portakal en fazla üretilen meyvelerdir. Çilek, kivi, ahududu ve böğürtlen gibi meyvelerin üretiminde ise hızlı bir artış olmaktadır. 2000 yılı tahminlerine göre meyve üretimimiz 13 milyon tonu geçmektedir.

Son yıllarda ülkemizde yetiştirilen meyvelerin hem miktarı hem de kalitesi yükselmektedir. Bir çok meyve türünde ihracat yapılarak Ülkemiz döviz kazanmaktadır. Son yıllarda özellikle Kirazda Avrupa'da "Türk Kirazı" imajı yaratılmıştır.

Meyve miktar ve kalitesinin artmasında çiftçimizin tekniğine uygun yetiştiricilik yapmasını öğrenmesinin büyük payı vardır.

 

Modern meyveciliğin gereklerini yerine getirmek hem üreticilerimize hem de Ülkemize önemli kazançlar sağlayacaktır. Bu sayede;

- Ağaçlar erken yaşta verime yatar.

- Her yıl düzenli ürün alınır.

- Dekara daha fazla ağaç dikilerek dekardan çok ürün alınır.

- Budama, ilaçlama ve hasat gibi işlemler daha ucuz ve kolay yapılır.

- Bahçelerde hastalık ve zararlıların kontrolü daha kolay ve etkili yapılır.

- Kaliteli meyve oranı artar ve daha yüksek kar elde edilir.

- Maliyet azalır.

Modern meyveciliğin başlangıcı çeşit, anaç ve fidan seçimine kadar uzanır. İç ve dış pazar isteklerine uygun çeşitlerle tek türden kapama bahçe kurulması tavsiye edilmektedir. Dünyada yaygın olarak kullanılan ve son 10 yıldır Ülkemizde de yaygınlaşan bodur anaçlar tercih edilmektedir. Ülkemizde son yıllarda özellikle Elma, Armut, Ayva, Kiraz, Vişne, Erik ve Şeftalide bodur anaç kullanılması hızla yaygınlaşmaktadır.

Üretilen ürünlerin hasat, taşıma, ambalajlama ve depolamada dikkatli davranılarak, kalitenin bozulmaması sağlanmalıdır. Hasattan sonra hemen pazara sunulmayacak ürünler ön soğutma yapıldıktan sonra depoya konmalıdır. Depolamada Kontrollü Atmosfer depoları tercih edilmelidir.

Türkiye de Yaş Meyve ve Pazarlaması

Meyveler, çeşitli teknolojilerle işlenebilmekte veya dalından koparıldıktan sonra ya belirli süre depolanmakta ya da hemen tüketilme sunulmaktadır. Çabuk bozulabilir nitelikteki bu ürünleri tüketicinin istediği tazelik, biçim ve zamanda, istediği yerde hazır bulundurmak gerekmektedir. En basit anlamı ile pazarlama, yukarıdaki özelliklerin yaratılması koşuluyla, ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaştırılması ve bu arada meydana gelen olayların incelenmesidir.

PAZARLAMA

Türkiye'de resmi istatistiklerde yer alan 35 meyve türünden yılda ortalama 13 milyon ton üretim gerçekleştirilmektedir. Üretimin amaca ulaşmasını sağlayan ise pazarlamadır.

Günümüz Türkiye'sinde, serbest pazar ekonomisi gün geçtikçe daha fazla yaygınlaşmakta ve önemini hissettirmektedir. Bu nedenle, pazarlama ülkenin önemli alt sektörlerinden birini oluşturmaktadır. Çünkü; üreticinin arazi, emek, sermaye ve girişimcilik gibi üretim faktörlerini kullanarak ürettiği ürün ancak iyi bir pazarlama sistemi ile tüketiciye ulaştığında gerçek ekonomik değerini bulabilmekte, böylece, hem üreticisine hem de tüketicisine yarar sağlamaktadır.

Meyveler, çeşitli teknolojilerle işlenebilmekte veya dalından koparıldıktan sonra ya belirli süre depolanmakta ya da hemen tüketime sunulmaktadır. Çabuk bozulabilir nitelikteki bu ürünleri tüketicinin istediği tazelik, biçim ve zamanda, istediği yerde hazır bulundurmak gerekmektedir. En basit anlamı ile pazarlama, yukarıdaki özelliklerin yaratılması koşuluyla, ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaştırılması ve bu arada meydana gelen olayların incelenmesidir.

Hızla artan nüfusun beslenmesinde önemli bir yer tutan yaş meyvelerin üreticiden tüketiciye ulaştırılmasında önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Yapıları gereği çabuk bozulabilir olduklarından, pazarlama aşamasında diğer tarım ürünlerine oranla daha fazla dikkat ve teknik gerektirmektedir.

Yaş meyveler, türü, çabuk bozulabilir derecesi, üretim bölgesi, işlenebilme özelliği ve üreticinin pazarlama sistemi alışkanlığı gibi bir dizi etmene bağlı olarak değişik kanallardan pazarlanmaktadır. Yaş meyvelere ilişkin yapılan bazı ekonomik araştırmalar üretici düzeyinde yaygın olan pazarlama kanallarının;

Üretici-Toptancı-Toptancı Hali-Perakendeci-Tüketici

Şeklinde olduğunu ortaya koymuştur.

Türlere göre değişmekle birlikte meyve pazarlamasında toptancı hallerinin önemli bir yeri vardır. Burada hizmet verenler, büyük çoğunlukla komisyoncular, nadiren de üretici birlikleri ya da kooperatiflerdir. Alıcılar ise, genellikle perakendeciler ve toplu tüketime yönelik hizmet veren kişi yada kuruluşlardır.

Üretici düzeyinde yapılan araştırmalar, yaş meyvelerin, türlere göre, % 13 ile % 42'sinin toptancı halleri aracılığı ile pazarlandığını ortaya koymuştur.

Aslında, üretici herhangi bir düzeyde alıcıya direkt satışı yeğlemekte, fakat bu durum çoğunlukla gerçekleşememektedir. Üreticiler genellikle işgüçlerini üretime yönlendirdikleri için, pazarlama fonksiyonuna yeterli zamanı ayıramamaktadırlar.

Üretici düzeyinde pazarlamada etkin görev yapacak kuruluşların, özellikle yaş meyve-sebze alanında, bulunmayışı çoğunluğu küçük boyutlu olan üreticileri güç durumda bırakmaktadır. Böylece milyonlarca üreticinin her biri değişik pazarlama kanalları arayışı içine girmektedirler. Bu durum, özellikle depolanma olanağı kısıtlı olan ürünler için daha da önemli sorunlar yaratmaktadır.  Yaş meyve pazarlamasında bir diğer olumsuz luk, işlenmiş meyveye günümüzde duyulan talebin sınırlı oluşu nedeni ile, kurulu bulunan meyve işleme sanayiinin düşük kapasite ile çalışma durumunda kalması, böylece de yaş meyvelerin dalından koparıldığı gibi doğal hali ile pazarlanması zorunluluğudur. Bu durum, binlerce üreticinin ürettiği aynı tür meyvenin bir anda pazara sunulması ve talebe göre arz fazlalığı nedeni ile fiyatın düşmesine neden olmaktadır.

Pazarlamanın fonksiyonları içinde yer alan Depolama faaliyetinde soğuk depolar ancak belirli bir kaç meyve türünde hizmet verebilmektedir. Fiyatların yıl içindeki dağılımı yanında, tüketim periyodunu da ayarlamada yararı bilinen soğuk depoların kayıpları azaltarak, milli ekonomiye daha fazla katkı sağlaması için tüm meyve üretim bölgelerine ve daha fazla meyve türü için yaygınlaştırılması gereklidir. Aynı zamanda, soğuk depoların toptancı hallerinde de bulunması gerekir. Zira gününde satılmayan bazı hassas meyve türleri doğal koşullarda bekletildiğinde değer kaybına uğramaktadır. Bu da hem üreticinin hem de komisyoncunun daha az gelir elde etmesi demektir.

Pazarlamanın bir diğer fonksiyonu olan taşımaya, yaş meyveler son derece hassastırlar Bu nedenle yaş meyveler ambalajlama ve taşımada özen gerektirir. Yurt içinde, yaş meyveler çoğunlukla üzeri açık kamyonlar ile ve bozulmayı önlemek için de genellikle gece toptancı hallerine yada diğer satış yerlerine taşınmaktadır. Soğuk hava tertibatlı taşıyıcılar genellikle diğer ülkelere yapılan dışsatım için kullanılmaktadır.

Pazarlama üretimden tüketime kadar uzayan bir zincirdir. Bu zincirin birindeki aksaklık tüm pazarlama etkinliğini düşürmekte ve üretimin anlamını yok etmektedir. Bu nedenle yaş meyve pazarlamasında üreticisinden son tüketicisine ulaştıran perakendeciye kadar görev alan tüm birimlerin çok dikkatli ve hızlı hareket etmeleri gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde üretilen meyvenin yaklaşık % 30'u pazarlama aşamasında ziyan olmaktadır.

Her türlü bozulmaya karşı hassas olan yaş meyvelerde pazarlamadaki başarının, çok dikkatli bir hasat ile başladığı unutulmamalıdır. Hasat edilen tüm meyveler aynı boy ve kalitede olmayacağı için, her boy ve kalite ayrı ambalajlanmalı ve güneş altında bırakılmamalıdır.

Depolanması gereken meyvelerin, hasat edildiği gün en kısa sürede depoya ulaştırılmasına özen gösterilmeli, depolanmayacak meyveler ise hasat edildiği gün satış yerine ulaştırılmalıdır. Bu satış yeri, daha önce de belirtildiği gibi toptancı halleridir. Meyveler toptancı hallerinden çoğunluğu pazar ve manav esnafınca günün erken saatlerinde satın alınmakta ve tüketiciye sunulmaktadır.

Yaş meyve pazarlamasının genel anlatımından sonra, Tarımsal Pazarlama nın da kısaca hatırlanmasında yarar vardır. Daha önce de belirtildiği gibi pazarlama, üretim ve daha da geri giderek neyin üretileceğine karar verme ile başlayan ve tüketiciye kadar uzanan bir zincirdir. Bu zincir içerisinde değişik kişi ya da kurumlarca belirli hizmetler verilmektedir.

Söz konusu hizmetlerin başlangıcı,

•  Gerekli yetiştirme tekniğini uygulayarak meydana getirilen ürünün, özenli bir biçimde hasatıdır.

•  Meyvelerin hasadı takiben meyve türüne uygun olarak boylanması ve ambalajlanması bir diğer pazarlama hizmetidir.

•  Pazarlamanın üçüncü ana hizmeti ise ürünün en uygun şartlarda ilk satış yerine taşınmasıdır.

Ürünün satış yerine ulaşması ile arz-talep karşı karşıya gelmekte ve böylece de fiyat oluşmaktadır. Oluşan bu fiyat ise üreticinin üretim maliyeti ile fiyatı karşılaştırarak üretime devam edip etmeme kararı vermesinin ana göstergesidir. Ancak, ortalama ağaç ömrü 20-30 sene olan meyve için bu durum çok sınırlı işlemektedir. Bu nedenle, iklime göre hangi tür meyvenin yetiştirileceğine bahçe kurulmadan önce karar verilmelidir.

Meyve Bahcesi Tesisi

Meyve ağaçları dikildikleri plantasyonlarda toprağın tür ve çeşit özelliklerine bağlı olarak çok uzun yıllar muhafaza ederler. Kurulurken yapılacak hatalar, uzun yıllar sonra ortaya çıkacağından, kaybolacak ürün hem üretici hem de milli ekonomi yönünden önemlidir. Bu sebeple bir yerde meyve bahçesi kurarken hataya düşmemek için şu hususları göz önünde bulundurmamız gerekir.

•  Meyve bahçesi kurulacak yerin seçimi

•  Meyve türlerinin döllenme biyolojileri

•  Ekonomik ve kültürel şartlar

•  Fidanların dikim işlemleri

•  Dikilecek çeşitler ve anaçlara göre dikim mesafeleri

A. MEYVE BAHÇESİ KURULACAK YERİN SEÇİMİ

Herhangi bir yere dikilen meyve fidanının tutması, gelişmesi ve meyveye yatması, her yıl muntazam ürün vermesi, çeşit özelliklerini göstermesi ve her yönüyle başarılı bir meyvecilik yapılması için etkili temel faktörler;

•  İklim,

•  Yer ve yöney,

•  Topraktır.

Meyve tür ve çeşitleri, iklim istekleri bakımından oldukça önemli farklar gösterirler. İklim faktörlerine yeterince müdahale yapılmadığı için, yetiştirilecek meyve tür ve çeşitlerini o yerin iklim isteklerine göre tespit etmek gerekir. Meyvecilikte dikkat edilecek iklim özellikleri şunlardır:

•  İlkbaharda meydana gelen geç donların tarihleri,

•  Kış aylarında meydana gelen en düşük sıcaklıklar ve süreleri,

•  Yaz aylarında meydana gelen en yüksek sıcaklıklar,

•  Yıllık sıcaklık ortalaması,

•  Yıllık yağış toplamı ve yağışların mevsimlere göre dağılımı.

Nem

Toprakta Nem: Meyvenin şekil, irilik, kalite ve rengi üzerine etkilidir.

Havada Nem: Düşük ise dişicik tepesindeki sıvının kurumasına sebep olur ve polen tozları çimlenemez. Ayrıca meyvelerde silkmeye sebep olur. Yüksek nispi nem meyvelerde paslanmaya ve mantari hastalıkların yayılmasına sebep olur.

Şekil 1. Bir yaşlı meyve bahçesi

Işık: Bitkilerin hayati faaliyetlerini devam ettirmeleri için güneş ışığında bulunan bütün ışınların bulunması gerekir.

Sis-Dolu-Tipi ve Şiddetli Karlar

Hakim Rüzgarlar ve Korunma: Rüzgarların bilhassa döllenme ve toprağın havalanması yönünden faydaları vardır. Yapılacak rüzgar kıran tesislerinin etki derecesi, bu tesisin yüksekliği ve hava geçirgenliğine bağlıdır.

Yer ve Yöney

Yer: Bazen yerel iklim şartları o derece büyük değişikliklere sebep olur ki, içinde bulundukları ana iklim bölgesinde yetişmeyen meyve tür ve çeşitleri bu yerel iklimde normal olarak yetiştirilebilirler. Topografik bakımdan meyve bahçesi tesisi için en uygun yerler, etraftaki araziden kısmen yüksek ve hava drenajı iyi olan yerlerdir. Soğuk hava yukarıdan aşağıya doğru aktığı için, böyle yerlerde don tehlikesi çok azdır.

Toprak: Toprak meyve ağaçlarının büyümeleri, verimlilikleri, kalitesi ve depolama özellikleri üzerine etkili olan bir faktördür. Genel olarak derin, nemli ve geçirgenliği iyi olan kolay işlenebilir, humusça zengin olan topraklar en uygun bahçe topraklarıdır. Meyve bahçesi kurarken özellikleri yönünden üzerinde durulması gerekli hususlar şunlardır:

•  Toprak tipleri

•  Toprak tipleri ve taban toprağının özellikleri

•  Taban suyunun yüksekliği

•  Toprak reaksiyonu (pH) ve tuzluluk

•  Toprak yorgunluğu

Toprak Tipleri

•  Kayalıklar: Meyveciliğe pek uygun değildir.

•  Taşlı ve çakıllı topraklar: Fazla toprak ihtiva ediyorlarsa iyi sulama ve kuvvetli gübreleme ile meyvecilik yapılabilir.

•  Kumlu topraklar: Kolay işlenebilir, su tutmayan topraklarıdır. Tamamen kumdan ibaret oldukları zaman meyveciliğe yaramazlar.

•  Killi topraklar: İyi drene edilen organik gübreleme ile meyvecilik yapılabilir.

•  Kireçli topraklar: Killi toprağın özelliklerine çok benzer, kireç oranına göre farklı meyveler yetiştirilebilir.

•  Tınlı topraklar: Meyvecilikte en makbul topraklardır.

•  Humuslu topraklar: Kolay işlenebilirler. Meyveciliğe çok uygun topraklardır.

Toprak derinliği ve taban toprağının özellikleri: Meyve ağaçlarının kökleri tür ve çeşit özelliğine bağlı olarak 1-8 m arasında uzar. Ancak en az 1 m aynı profile sahip toprak meyvecilik için gereklidir.

Taban suyu yüksekliği: Toprak yüzeyine yakın kök yapan meyve ağaçları için 1 m, diğerleri için ise 2 m'den daha yukarı çıkması istenmez.

Toprak reaksiyonu ve tuzluluk: Toprak reaksiyonu pH ile gösterilir. Meyve ağaçlarının önemli bir kısmı pH 6-8 arasında başarı ile yetiştirilirler. Tuzların toprakta yığılmaları tuzlulaşmaya sebep olur.

Toprak yorgunluğu: Uzun yıllar aynı bahçede bir tek meyve türünün yetiştirilmesi sonucu, her türlü teknik ve kültürel şartlar yerine getirilse de iyi gelişmedikleri görülür.

Şekil 2. Gelişmekte olan bir bahçe

 

B. MEYVE TÜRLERİNİN DÖLLENME BİYOLOJİLERİ

Birçok meyve tür ve çeşidinde ağaçların ürün verebilmeleri için mutlaka yabancı tozlanmaya ihtiyaç vardır. Meyve ağaçları bol çiçek açtıkları halde çok az meyve bağladıkları, hatta hiç meyve yapamadıklarına dair şikayetlere sık sık rastlanır. Böyle hallerde ilk akla gelecek husus iyi dölleyici çeşit eksikliğidir.

Meyve türlerinden elma, armut, kiraz, erik, badem çeşitlerinde tozlanma problemi vardır. Bazı hallerde fındık, ceviz, kestane ve zeytinlerde de yabancı döllenme ürünü arttırmaktadır. Genel olarak ayva, kayısı, şeftali (J.H. hale hariç) ve nektarinler yabancı tozlanmaya ihtiyaç duymazlar. Kendine kısır çeşitlerle meyve bahçesi kurarken mutlaka dölleyici çeşit dikmek gerekir. Dölleyici çeşit oranı genel olarak 1/9 olmalıdır. Dölleyici çeşit seçerken dikkat edilecek hususlar şunlardır:

•  Dölleyici ve döllenecek çeşit aynı zamanda çiçek açmalı,

•  Dölleyici çeşit bol miktarda çiçek tozu meydana getirmeli,

•  Dölleyici çiçek tozlarının çimlenme gücü yüksek olmalı,

•  Dölleyici çeşit ticari değerde olmalı,

•  Dölleyici çeşit periyodisite göstermemeli,

•  Dölleyici çeşidin, döllenecek çeşitle aynı yaşta çiçeklenmeye başlaması gerekir.

C. EKONOMİK VE KÜLTÜREL ŞARTLAR

Ekonomik şartların başında ulaştırma ve pazar imkanları gelir. Ulaştırma imkanları elverişli olamayan yerlerde bahçe kurarken, kurutmalık ve işlenebilir çeşitlerin seçilmesi gerekir. Pazara yakın yerlerde pazar isteklerine ve ekolojik şartlara göre her türlü meyve yetiştirilebilir.

Kültürel şartlarda ise sulama imkanları, gübre ve işçi temini, mücadele ve depolama tekniğini içerir.

D. DİKİLECEK ÇEŞİTLER VE ANAÇLARA GÖRE DİKİM MESAFELERİ

Uygun bir meyve fidanında (uygun bir anaç üzerinde) aranan özellikler şunlardır:

•  İsmine doğru olması

•  Uygun anaç üzerine aşılı olması

•  Fidan bir yaşında olmalı

•  Çeşidin ve anacın gerektirdiği boyda ve kalınlıkta olmalı

•  Gövde düzgün ve pişkin, gözler iyi teşekkül etmiş olmalı

•  Aşı yeri kapanmış olmalı

•  Bol saçak köklü olmalı ve her yöne dağılmalı

•  Hastalık ve zararlılardan ari olmalı

E. FİDANLARIN DİKİM İŞLERİ

a) Bahçe yerlerinin dikime hazırlanması: Meyve bahçesi kurulacak yer yeni bir arazi, diğer ürünlerin yetiştirildiği bir yer veya eski bir meyve bahçesi olabilir. Böyle yerleri tek tek incelersek ne zaman meyve bahçesi kurulacağını daha iyi anlarız.

•  Fundalık arazide meyve bahçesi kurmak: Bir yıl sürülerek tarla ekilir. O yıl meyvecilikte kullanılmaz.

•  Orman açmaları: Meyve bahçesi kurmak için iki yıl tarla bitkileri ekilir, üçüncü yıl meyvecilikte kullanılır.

•  Eski meyve bahçeleri: En az 2 yıl tarla bitkilerine ayrılır. Tür değiştirilerek meyvecilik yapmak faydalıdır

•  Bataklık ve turbalar: Kurutulan arazi iyi drene edilirse, iki yıl tarla bitkilerinden sonra meyvecilik yapılabilir.

•  Tarla yerine meyve bahçesi kurma: Toprak hazırlığı yapılır. O yıl meyvecilik yapılabilir.

Çizelge 1. Kullanılacak anaçlara göre meyve fidanlarının ortalama dikim aralıkları (m).




Meyve türü

Bodur anaç

Yarı bodur anaç

Kuvvetli anaç

Elma

1-3

3-5

6-10

Armut

1.5-4

3-5

6-7

Ayva

-

3-5

-

Erik

-

2-3

5-7

Şeftali

-

4-5

5-6

Kayısı

-

4-5

6-8

Kiraz

-

3-5

6-8

Vişne

-

3-5

5-6

Badem

-

4-5

6-7

Ceviz

-

-

8-10

Kestane

-

-

7-10

Zeytin

-

-

6-8




 

b) Toprak tesviyesi: Sulama, toprak işleme, gübreleme, mücadele ve hasat işlemlerinin daha kolay yapılabilmesi için, tesviye edilmiş bir bahçeye ihtiyaç vardır. Tesviye edilecek yerin büyüklüğü ve tesviye işinin durumuna göre bel, döner pulluk, tesviye bıçağı veya skrayper ile tesviye yapılır. Böylece arazi istenilen şekle sokulmuş olur.

c) Bahçenin çevrilmesi: Yeni dikilen fidanların hayvanlardan korumak, arazinin çevresini belirlemek ve rüzgarların etkisini azaltmak için arazi çevirmesi yapılır. Ekonomik durum veya amaca göre kullanılacak malzemeler şunlardır:

•  Dikenli teller,

•  Taş duvarlar,

•  Kuru veya yeşil çitlerdir.

d) Dikim şekilleri: Düz arazilerde genellikle kare, dörtgen, satranç ve üçgen dikim uygulanır. Meyilli arazilerde terasların eğrilerine paralel şekilde kontur dikim uygulanır.

Belirli bir alana dikilecek fidan miktarının hesabı:

Dikim Alanı


Kare ve dörtgen şekillerde: = Fidan Miktarı

Sıra Üzeri x Sıra Arası

 

Dikim Alanı


Üçgen şekilde: = Fidan Miktarı

Sıra Üzeri x Sıra Arası

 

e) Fidan yerlerinin işaretlenmesi ve fidan çukurunun açılması: Dikimden önce fidanların geleceği yerler dikim kazıklarıyla işaretlenir. Bu amaçla ilk olarak bir ip alınır. Bu ipin üzeri ağaçlara verilecek aralığa göre renkli bezlerle veya iplerle işaretlenir. Bundan sonra ip bahçenin üst kenarına düzgün bir şekilde gerilir. Bu hat çekilirken, sıra arası uzaklığın yarısı kadar olmak üzere bahçe sınırından içeriye girilir. İpteki işaret yerlerinin toprak üzerine düştükleri yerlere birer kazık çakılır. Bundan sonra ip kaldırılır ve daha önce çekilen ipe tam dikey gelecek şekilde tarlanın yan tarafına çekilir. Bu kısım da aynı şekilde işaretlenir.

Şekil 3. Dikim tahtası ile fidan dikimi

Daha önce işlenmiş ve kirizma edilmiş topraklarda, dikimden bir hafta önce veya hemen dikim sırasında fidan çukurlarını açmak gerekir. Fidan çukurları açıldıktan sonra ikinci bir işaretleme yapmamak için, çukurlar açılmadan önce dikim tahtasıyla işaretleme yapılır.

Dikim tahtası 1.5 metre uzunlukta, birbirinden eşit aralıkta, üç kertiği olan bir tahta latadır. Çukur açılmazdan önce bu latanın ortadaki kertiği daha önce yapılmış olan işaretlemede çakılmış olan kazığın üzerine geçirilir. İki uçta kalan iki kertiğe birer kazık çakılır. Bundan sonra ortadaki kazık çıkarılarak çukur açılır. Dikim sırasında dikim tahtası başlardaki kazıklara göre yerleştirilince, ortadaki kertik fidanın dikileceği yeri gösterir.

Şekil 4. Sık dikilmiş meyve bahçesi

Fidan çukuru açılırken üstten çıkan işlenmiş toprak çukurun bir yanına, alttan çıkan toprak ise karşı yanına konur. Fidan çukurları genellikle 50-70 cm genişliğinde ve 50-70 cm derinliğinde açılır. Büyük kuruluşlarda çukur açma giderlerini azaltmak için, traktöre monte edilen çukur açma burguları kullanılır.

f) Fidanların dikimi: Fidanlar dikilmeden evvel budanırlar. Buna dikim budaması denir. Bu budama ile fidanların söküm sırasında ezilen, kopan, yaralanan kökleri kesilir. Birbirinin üzerine gelen kökler çıkarılır. Fidanda eğer dallanma varsa mutedil iklimlerde dikimde, karasal iklimlerde (yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı iklimler) gözler şişmeden yere bakan ikinci göz üzerinden budanırlar. Bu, fidana ileriki devrelerde istenilen şekli vermeye yardımcı olur. Fidanı yerine dikerken, dikim tahtası daha önce çakılmış olan yan kazıklara oturtulur. Böylece tahtanın ortasındaki oyuk fidanın yeri olur. Fidanın aşı yerinden 10 cm kadar yukarıya gelen kısmı oyuğa çakıştırarak toprak doldurmaya başlanır. Önce üst toprak, sonra da alt toprak çukura doldurulur. Doldurma sırasında ve sonunda, tavsiye edilen dozda gerekli gübre atılır, iyice sıkıştırılır ve hemen sulama yapılır.

g) Fidanların dikim zamanı: Genel olarak fidanlar Aralık'tan Mart ayı sonuna kadar dikilebilirler. Kışları çok sert geçmeyen veya toprağın karla örtülü bulunması sebebiyle toprağın derinlerine kadar donmadığı yerlerde sonbahar dikimi yapılır. İlkbaharda yapılacak dikimler bilhassa geç kalınırsa çok tehlikelidir, fidanların tutma oranı düşer.

Fidan Yetiştirme ve Aşılama Tekniği

Meyvecilik, tarımın uzun zaman alan bir dalıdır. Meyveciliğin temelini oluşturan fidan önemli bir yer tutar. Bu yüzden, iyi bir meyve yetiştiriciliği için iyi fidan gereklidir. İsmine doğru, virüsten ari, kaliteli fidanlarla tesis edilecek olan meyve bahçeleri karlı yetiştiricilik için ilk adımdır. Bunun için sertifikalı fidan üretimine öncelik vermek gerekmektedir. Sertifikalı fidan üretimi ile üretilen fidanların pazarlanmasında da birçok kolaylıklar bulunmaktadır. Ülkemizde her yıl 38 milyon civarında meyve fidanı üretilmektedir. Bu miktarın 5 milyon kadarı kamu kurum ve kuruluşları, kalan 33 milyon fidan ise özel kişi ve kuruluşlar tarafından üretilmektedir.

Ülkemizde fidan yetiştirme sistemleri, ilgili tüm üretim faaliyetlerinin bir bütün olduğu şekilde uygulanmaktadır. Yani bir fidanlıkta tohumdan aşılı fidan elde edilmesine kadar tüm faaliyetler yapılmaktadır. Bazı durumlarda ise sadece çöğür üretimi gibi özel üretim yapan ihtisaslaşmış işletmeler de mevcuttur.

                                                           SERTİFİKALI FİDAN

Sertifikalı fidan kullanmanın önemi

Modern ve karlı bir meyveciliğin temeli fidancılıktır. Fidan seçiminden dikim tekniğine kadar gösterilecek titizlik karlı bir yetiştiricilik için şarttır. Yetiştirici bahçesinde kullanılacak fidanı, anacını ve kaleminin menşeini bilmesi, bu bahçeye uygulayacağı bakımla da yakından ilgilidir. Bu bakımdan sertifikalı fidan kullanımı büyük bir önem arz etmektedir..

Fidan sertifikasyonu

Ülkemizde fidan sertifikasyonu ve sertifikalı fidan üretimi ile ilgili esaslar 5 Ocak 1997 tarih ve 22868 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Fidanların Sertifikasyonuna ait Genel Esaslar Tebliği” ne göre uygulanmaktadır.

Buna göre sertifikalı meyve, asma çeşit damızlığı, anaç damızlığı, fidan üretim materyali ve fidan üretici belgesi verilecek fidancılarda aranan şartlar bu yönetmeliğin 20. Maddesinde şöyle belirtilmiştir:

•  Yetiştirici çeşit-anaç damızlığı veya fidanı üretimi için yeterli bilgi ve beceriye sahip olmalıdır,

•  Yetiştirici yeterli alet ve ekipmana ve araziye sahip olmalı veya uzun süre kiraladığını belgelemelidir.

Bu şartları taşıyanlar bulundukları yerin Bakanlık İl Müdürlüklerine müracaat edip fidan üretici belgesi alıp, üretime başladıktan sonra da gerekli işlemleri yerine getirirler.

Yine bu yönetmeliğe göre, fidanların “SERTİFİKALI“ sertifikası verilebilmesi için o fidana ait çeşit damızlığı ve anaç damızlığı fidan üretim materyalinin de “SERTİFİKALI“ sertifikasına haiz olması gereklidir.

Fidan seçiminde dikkat edilecek hususlar:

•  Seçilecek fidanın sertifikalı olup olmadığına dikkat edilmeli, bu yüzden mutlaka üzerinde etiket olan fidanlar tercih edilmelidir.

•  Kökleri açıkta kalmış, kazık kökleri yaralanmış, fidanlar alınmamalıdır.

•  Saçak köklerin iyi gelişmiş olmasına dikkat edilmelidir.

•  Gözleri uyanmaya başlamış, fidanlar alınmamalıdır.

•  Aşırı ince ve aşırı kalın gövdeli fidanların toprakta tutumu güç olacağından, bu tür fidanlar tercih edilmemelidir.

•  Fidan alınırken aşı yerine çok dikkat etmek gerekir. Mutlaka anaç ile kalemin kaynaşma yerini görmemiz ve aşılı olduğuna ikna olmamız gerekir.

•  Alacağımız fidanın kökünde ur, gövdesinde kabuklu bit ve benzeri hastalık ve zararlılar olmamalıdır.

Bu bölümde meyve fidan yetiştiriciliğinde yaygın olarak kullanılan üretim teknikleri hakkında yeni tekniklerin de eklenmesiyle pratikte uygulanması önerilen bilgilere değinilecektir.

FİDANLIK YERİNİN SEÇİMİ

Fidanlık, fidan talebinin yüksek olduğu, yani meyveciliğe uygun olan yerlerde kurulmalıdır.

Fidanlık yeri için rüzgarlardan korunmuş mevkii seçilmelidir.

Sulama suyu yeterli ve sulamaya uygun olmalıdır. Toprak hafif süzek ve fidan yetiştiriciliğine uygun yapıda olmalıdır. Fidan üretilecek arazi hafif meyilli ve drenajı uygun olmalıdır.

Taban suyu problemi olmamalıdır. İlkbahar geç ve sonbahar erken donları aşı ve sürgünleri etkileyecek şiddette olmamalıdır.

Fidan üretiminde kullanılacak her türlü materyal ve işgücü temini için ulaşım kolay olmalıdır.

Fidanlık toprağı her türlü hastalık ve zararlılar bakımından temiz olmalıdır. Bunun için üretim öncesi toprak hastalık ve zararlılar bakımından tahlil edilmelidir.

Fidanlık planlaması ve parselasyonu yapılmalıdır.

FİDANLIK YERİNİN HAZIRLANMASI VE PARSELASYONU

Fidanlık yeri seçiminden sonra, seçilen yerin daha önceden değerlendiriliş şekline bağlı olarak uygun bir şekilde sürülür. Yine gerekli ise tesviye işlemleri yapılır. Toprak analiz sonuçlarına göre gereken bitki besin maddeleri verilir. Ana sulama ve drenaj sistemlerinin alt yapısı planlanır ve uygulanır.

 Tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra fidanlık parselasyonuna geçilir. Bir fidan parselasyonunda aşılı fidan parseli, tohum tavaları, çöğür şaşırtma parseli, çöğür parseli gibi belirli aralıklarla yer değiştiren parseller yanında daha uzun sürelerde yer değiştiren klon anaç damızlığı, çöğür anaç damızlık parselleri bulunur. Yumuşak çekirdekli meyveler çeşit damızlığı, sert çekirdekli meyveler çeşit damızlığı bulunur.




AŞILI FİDAN PARSELİ

TOHUM TAVALARI

ÇÖĞÜR ŞAŞIRTMA PARSELİ

ÇÖĞÜR PARSELİ

YUMUŞAK ÇEKİRDEKLİ
MEYVELER ÇEŞİT DAMIZLIĞI

SERT ÇEKİRDEKLİ MEYVELER
ÇEŞİT DAMIZLIĞI




Basit bir fidan parselasyonu

Bunun yanında fidanlık kurulacak yerin planlaması yapılırken işletme binası, evler, yemekhane, yollar, gübrelik, makine parkı, fidan hendekleme ve satış yeri gibi tesislerin ihtiyaca cevap verebilecek büyüklükte olması gerekmektedir.

FİDANLIKLARDA MÜNAVEBE (BİTKİ ROTASYONU)

Fidan sökülen yere aynı cins fidan dikmek uygun değildir. Genel olarak elma, armut, ayva gibi yumuşak çekirdekli meyveler ve erik, kayısı, kiraz ve şeftali gibi sert çekirdekli meyveler aynı parsele münavebeli olarak dikilebilir. Fidan sökülen yere yonca, fiğ, korunga gibi yem bitkisi ekmek hem toprağın dinlenmesini sağlar ve hem de toprağı azot bakımından zenginleştirir.

FİDAN ÜRETİM YÖNTEMLERİ

Tohumla Üretim (Anaçların Yetiştirilmesi)

Modern meyvecilikte meyve tohumları ya yabani ağaçların tohumlarından elde edilen çöğürler ya da seçilmiş klon anaçlarının üzerine aşılanarak yetiştirilir. Bu amaçla anaç damızlıklarının bulunması gerekmektedir.

 a) Tohum tavalarının hazırlanması: Yabani ağaçların tohumlarından elde edilen çöğürler 80 cm eninde ve 5 m boyunda tohum tavalarında yetiştirilirler. Tohum tavaları;

•  Dekara 4-5 ton yanmış çiftlik gübresi ile gübrelenir

•  Gübrenin toprağa karıştırılması için sürülür,

•  Diskaro, tırmık, freze gibi İkileme aletleri ile düzeltilir,

•  Çıkış öncesi yabancı otlara karşı ilaçlama yapılır,

•  Tohum tavalarına ilaçlamadan yaklaşık 15-20 gün sonra ekim yapılır.

•  Hazırlanan tohum tavalarının kendi kalınlıklarının 2 katı kadar derinliğe sıravari ekim yapılır.

b) Çöğürlerin aşı parseline aktarılmaları:

Hendekleme yerlerinde sulanan çöğürler ilkbaharda aşı parseline şaşırtılır. Aynı çeşitler aynı büyüklük ve kalınlıkta olan çöğürler beraber dikilir. Böylelikle parseldeki çöğürler aynı zamanda aşıya gelirler. Bu da yetiştiricilik açısından kolaylık sağlar. Çöğürlerin dikim aralıkları sıra üzeri 25 - 35cm; sıra arası ise 80 - 100 cm olmalıdır. Çöğürlere dikimden hemen sonra can suyu verilmelidir.

c) Çöğürlere aşı parselinde uygulanan işlemler: Can suyundan sonra sulamalardan ve aşırı yağışlardan sonra oluşacak olan kaymak tabakasını kırmak için çapalama yapmak gereklidir. Bu işlem, hem kaymak tabakasının kırılmasını sağlayacak hem de oluşmuş olan yabancı otların ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır. İki çapa bir su yerine geçer sözü fidancılıkta daha fazla hissedilebilir.

•  Çöğürlerde kırmızı örümcek, yaprak biti, külleme, göz kurtları gibi hastalık ve zararlılarla mücadele yapmak gerekecektir.

•  Aşı parselinde bitkileri, biran evvel aşı kalınlığına getirmek için sulama büyük önem arz eder. Sulamayı aksatmamak ve bitkiyi su stresine sokmamak gerekmektedir Bunun yanında aşırı sulamanın kök çürüklüklerine yol açacağını unutmamak gerekir.

•  Gübreleme fidancılık için önemli bir konudur. Özellikle azotlu gübrelerle çöğürlerin daha hızlı gelişmesi teşvik edilmiş olacak ve çöğürlerin aşı kalınlığına gelmesi daha da hızlanacaktır. Gübreleme hem sulama suyuyla hem de çöğürlerin dibine toprak yapısına göre Azotlu gübrelerle dekara 15-18 kg hesabıyla gübreleme yapılmalıdır. Çöğürler bölge şartlarına göre yaz aylarında durgun T göz aşısı yapılmalıdır. Eğer çöğürlere sürgün göz aşısı geç yapılacak olursa göz sürüp fazla gelişmeden kışa girer ve kış soğuklarından etkilenebilir. Bu yüzden kışı sert geçen yerlerde durgun T göz aşısı yapılmalıdır.

d) Fidanlara aşı parselinde uygulanan işlemler: Aşılama döneminden sonra bitkiye sulama, çapalama, mücadele gibi işlemler yapılır. Fidanlıklarda aşı yapmadan önce çöğürler 3-4 gün öncesi bolca sulanmalıdır. Bu çöğürün aşı için iyi kabuk vermesini sağlar. Yine kalem alacağımız bitkilerde bir hafta öncesi bolca sulanmalıdır. Bu da kalemin iyi kabuk (göz) vermesini sağlayacaktır. Aşılama işlemi bittikten sonra sulama, çapalama ve mücadele işlemlerine devam edilmelidir. Yalnız unutulmamalıdır ki aşı parsellerinde salma sulama birinci tercih olmalıdır. Yağmurlama sulamalardan mümkün mertebe kaçınılmalıdır. Kış sonunda veya erken ilkbaharda aşı yerinin hemen üzerinden ters istikamette meyilli olarak çöğür kısmı kesilir ve aşı bağı çözülür veya aşı bıçağı ile kesilir. Bitkilerde faaliyet başlayınca gözler patlar ve sürmeye başlar. Bu sürmeyle beraber çöğür üzerinde de filizler çıkmaya başlar. Bu filizleri kopartıp atmak gerekir.

Bu arada aşılı fidanın daha iyi gelişebilmesi için sulama, çapalama ve mücadele işlemlerine devam edilmesi gerekmektedir. Sonbaharda fidanlar yaprak dökünce yerlerinden sökülür. Fidan söküm döneminde toprağın tavlı olması gerekmektedir. Bu hem fidanın kolay sökülmesini hem de köklerin zedelenmeden çıkmasını sağlar. Sökülen fidanlar kök ve tuvalet budaması yapıldıktan sonra tür, çeşit ve boylarına göre etiketlenip hendeklenir. Hendekleme yerinin kumsal olması hem fidan nakli hem de üretici için kolaylık sağlar.

Aşı ile Üretim

Aşılama nedir?

Aşılama iki bitki parçasını bir bitkiymiş gibi kaynaşarak ve büyümelerine devam edecek şekilde birleştirme tekniğidir.

Yeni bitkinin üst kısmını meydana getirecek olan kısmına kalem, kökünü meydana getirecek alt kısmına anaç denir.

Aşılamanın amaçları nelerdir?

•  İsmine doğru fidan üretimi

•  Diğer yollarla çoğaltılamayan çeşitlerin ortadan kalkmasına engel olmak

•  Erken meyveye yatmayı sağlamak

•  Bazı anaçların özelliklerinden yararlanmak (Örneğin bodur anaçlar, farklı toprak tiplerine uygun anaçlar)

•  Çeşit değiştirmek

•  Ağacın zarar gören kısımlarının tamiri

•  Virüs testi

Aşı çeşitleri nelerdir ?

Göz aşıları ve kalem aşıları olmak üzere ikiye ayrılır.

I. Göz aşısı

Küçük bir kabuk parçası ile bunun üzerinde tek bir göz ile yapılan aşılara göz aşısı denir. Yongalı göz aşısında, kabuk parçasının altında odun dokusu bulunur.

Göz aşısı ne zaman yapılır?

•  Sonbahar göz aşısı (Durgun göz aşısı)

•  İlkbahar göz aşısı (Erken sürgün aşısı)

•  Haziran göz aşısı (Geç sürgün aşısı)

Göz Aşısı Metotları

a) T göz aşısı: 6 mm ile 2.5 cm arasındaki çapa sahip anaçlara büyüme devresinde uygulanır. Aşı topraktan 5-25 cm yükseklikte yapılır. Anaç T şeklinde kesilir. Göz ise kalkan şeklinde odunlu ve odunsuz olarak kesilir ve anaçta açılan T içerisine yerleştirilir. Aşı yeri rafya ile hava almayacak şekilde bağlanır. Aşı bağı 15-20 gün sonra kesilir.

b) Ters T aşısı: Yağmurlu bölgelerde yağmur sularının açılan T içerisine girmemesi ve enfeksiyon oluşmaması için ters T aşı metodu uygulanabilir.

 

c) Yama göz aşısı: Dikdörtgen biçimindeki bir kabuk parçasının anaçtan kesilip çıkarılması (üzerinde bir göz bulunan) ve kalem üzerinde aynı büyüklükte bir kabuk parçasının çıkartılıp yerine anaçtan kesilen ve bir göz ihtiva eden parçanın anaç üzerine yerleştirilmesi şeklinde olur. Genellikle T göz aşısının başarısız olduğu tür ve çeşitlerde uygulanır. Bu aşıda başarılı olmak için, gece ve gündüz ısı farkının az olduğu dönemler seçilmelidir. Aşı çabuk yapılıp, çabuk bağlanmalıdır.

d) Flüt göz aşısı: Yama göz aşısına benzer. Farkı, çıkartılan kabuk parçasının gövdeyi hemen tamamen saracak şekilde büyük olmasıdır.

e) Yongalı göz aşısı: Bu aşı metodu ilkbaharda büyüme başlamadan önce veya yaz aylarında su noksanlığı veya başka bir sebeple büyümenin durduğu hallerde kabuğun odundan kolayca ayrılmadığı zamanlarda yapılır. En önemli nokta, anaçta açılan T'ye yongalı gözün çok iyi yerleştirilmesi ve çok iyi bağlanmasıdır.

II. Kalem Aşıları

Taze kesilmiş anaçla, taze kesilmiş kalemin kambiyum bölgelerinin üst üste gelecek şekilde sıkıca temas ettirilerek, anaçla kalem arasında bir bağlantı kurularak yeni bir bitki meydana getirilmesidir. Bu tür aşılara kalem aşıları denir.

Kalem Aşısı Metotları

a) Yarma aşı : Küçük ağaçların gövdelerinde veya büyük ağaçların ana dallarında çeşit değiştirmeye uygun olan bir aşı tekniğidir.

b) Kakma aşı: Yarma aşının yerine kullanılabilir. Kakma aşı çeşit değiştirmelerde özellikle 7.5-10 cm veya daha kalın çaplı dalların aşılanmalarında kullanışlıdırlar. Genellikle her ana dala 3 kalem aşılanır.

c) Dilcikli aşı: Bu aşının yapılabilmesi için anaç ve kalem aynı kalınlıkta olmalıdır. 0.6-1.2 cm çapındaki anaçların aşılanmasında uygulanması kolaydır. Gereken şekilde yapıldığı takdirde, başarı oranı çok yüksektir. Çabuk kaynar ve kuvvetli bir birleşme meydana getirir.

d) Kenar aşı: Kalemin kendinden kalın anacın yan kısmına yerleştirilmesi şeklinde yapılır.

Aşı macunları: Kalem aşılarının yapılmasından sonra aşı bölgesi aşı bağı ile bağlandıktan sonra aşı macunu ile kapatılmalıdır. En fazla kullanımı olan aşı macunları iki çeşittir. Bunun yanında ticari olarak üretilip satılan kaliteli macunlar bulunmaktadır.

Aşı Macunları:

•  Aşı bölgesini kapatarak su kaybını önler

•  Aşı bölgesinin dış etkenlerden zarar görmesini engeller.

Sıcak macunlar:

Kullanılan materyal:

•  Zift 500 gr

•  Balmumu 500 gr

•  İçyağı (eritilip süzülmüş) 300 gr

•  Elenmiş ince odun külü 125 gr

•  Balık tutkalı 42 gr

Hazırlanışı: Zift ile balmumu ufak parçalara ayrılıp bir kap içersinde ve alevsiz ateş üzerinde ısıtılarak eritilir. Diğer bir kapta içyağı yine ateş üzerinde eritilir ve sonra zift ile balmumu eriğine katılır. Bunların üzerine ince elenmiş odun külü dökülüp iyice karıştırılarak ısıtılmaya devam edilir. Kaplara dökülür. Macun soğuyunca katılaşır. Kullanılacağı zaman yumuşaması için ısıtılması gerekir. Ancak, macunu çok sıcak olarak kullanılmamasına dikkat edilmelidir.

Soğuk macunlar: Soğuk macunlar, hazırlandıktan sonra ısıtılmaya gerek kalmadan yumuşaklığının koruyan macun çeşididir.

Kullanılan materyal:

•  Ham reçine (çam sakızı) 2 kg

•  Bezir yağı 20 gr

•  Balmumu 100 gr

•  Mavi ispirto 300 gr

Hazırlanışı: Çam sakızı ateşte eritilir, buna bezir yağı ve balmumu katılır. İyice karıştırılıp eritildikten sonra ateşten indirilerek soğuması beklenir. Sonra yavaş yavaş karıştırılarak ispirto ilave edilir.

DALDIRMA İLE ÜRETİM

Göz ve kalem aşılarından sonra fidan üretiminde kullanılan diğer bir metot da daldırma yoluyla üretimdir.

Daldırma: Ana bitki ile bağlantısı kesilmemiş bir gövde parçası üzerinde köklerin oluşmasıdır. Köklenen gövde sonradan ana bitkiden, kendi kökleri üzerinde büyüyen yeni bir bitki elde etmek için ayrılır. Daldırmada kök oluşumu için iyi bir toprak nemine, iyi havalanmaya ve köklenme bölgesinde orta bir sıcaklığa ihtiyaç vardır. Daldırmanın önde gelen üstünlüğü, bitkilerin bu metotla köklendirilmesinde başarılı olunmasıdır. Çelikle kolayca çoğalmayan birçok klonlar, bitkilerin kendi kökleri üzerinde büyümesine imkan veren daldırma metodu sayesinde köklendirilebilmektedir. Ancak daldırmada belirli sayıdaki anaçtan elde edilecek bitki sayısı, çelikle göz veya kalemden elde edilecek bitki sayısından azdır.

Bazı durumlarda daldırma ile yetiştirilen bir bitki, çelikle yetiştirilen bir bitkiye oranla daha kısa zamanda belli bir büyüklüğe ulaşmaktadır.

Daldırma Metotları

a) Uç daldırması: Uç daldırmasında köklenme, bükülerek toprağa sokulan sürgün uçlarında meydana gelir. Bu metot siyah ve mor ahududuların karakteristik üretim metodudur.

b) Adi daldırma: Bir dalın toprağa doğru bükülmesi, toprağa gelen yerinin toprakla veya torf ile örtülmesi ve ucunun topraktan çıkarılmasıyla yapılır. Genel bir kural olarak, bir yaşından daha yaşlı olan sürgünler daldırma için uygun değillerdir.

c) Yılankavi daldırma: Adi daldırmaya benzer farkı dalın bir kısmının gömülmesi, ondan sonraki kısmının toprak yüzeyine çıkarılması, sonraki kısmının tekrar gömülmesidir. Genellikle dalın alt kısmı bıçakla çizilir veya bilezik alınır. Adi daldırmada olduğu gibi toprakla örtülür. Her gömülen kısımda kökler oluşur. Bu metot Muscat üzüm çeşidi gibi uzun kolay eğilip bükülebilir sürgünleri olan bitkilerin çoğaltılmasında kullanılır.

d) Hava daldırması: Bitkilerin kabuğundan bilezik alınmış veya kabuğu bıçakla yarılmış ve bu yaralanan kısımları nemli bir köklendirme materyali ile havai kısımlarda kökler oluşur.

e) Tepe daldırması: Tepe daldırması, bir bitkinin dinlenme mevsiminde tepesinin toprak seviyesinde kesilmesinden sonra yeni gelişen sürgünlerin dip tarafının bu kısımlarında köklenmenin hızlanmasını sağlamak amacıyla, toprakla örtülmesi işlemlerini içerir.

f) Hendek daldırma: Hendek daldırması bir bitki veya dalın bir hendeğe yatırılması ve çıkan sürgünlerin etrafına toprak doldurulmasından ibarettir. Çıkan bu sürgünlerin diplerinde kökler oluşur.

Bu metot ile;

•  Uzun yıllar kullanılacak olan ana bitki dikilmesi 30-45 derece açı ile yatık olarak sıra üzerine 45-50 cm arayla dikilir. Sıralar arasında 120-150 cm mesafe bırakılır.

•  Büyüme başlamadan hemen önce bitki, hazırlanan hendeğin içine yatırılır. Sürgünlerden hafifçe uç alınır. Zayıf dallar kesilip atılır.

•  Yeni sürgünlerin diplerine zaman zaman toprak yığılır.

•  Mevsim sonunda yığılan toprak açılır ve köklenen sürgünler ana bitkiden çıktığı yerden kesilir.

•  Köklenmemiş sürgünler, ertesi yıl köklendirilmek üzere yerlerinde bırakılır.

•  Hendek daldırmasında sürgün üzerinde bulunan tomurcuklardan çıkan sürgünler toprağı delerek yukarı çıkar. Bunların diplerinde kökler oluşur. Bu işleme devamlı daldırma da denir.

ÇELİKLE ÜRETİM

Çelikle çoğaltmada bir dal parçası, bir gövde veya bir yaprak-dal, ana bitkiden kesilir. Kesilen bu dal parçası (3-4 göz içeren) kök ve sürgün yapımına zorlanmak amacıyla köklendirme ortamına konur. Yapılan bu işlemler, çelik alma ve köklendirme faaliyetlerini içerir.

Çelikle üretimde yeni bitki, ana bitkinin tüm özelliklerini taşır.

Çelikle üretimin avantajları

•  Birim alandan çok sayıda bitki, elde etme imkanı mevcuttur.

•  Bu çoğaltma metodu ucuz, kolay, çabuk ve basit olup, özel teknik istemez.

•  Uyuşmazlık, aşı noktasında kaynamama sorunu gibi sorunlar çelikle üretimde söz konusu değildir.

•  Bir örnek bitkiler elde etmek mümkündür.

•  Elde edilen bitkiler ana bitkiyle aynı özelliklere sahiptir.

Çelik tipleri

a) Odun çelikleri:

Odun çelikleri kolay hazırlanır. Çabucak bozulmazlar. Gerektiğinde, emniyetle uzak mesafelere gönderilebilirler. Çoğaltma materyali olarak kullanılacak olan odun çelikleri sıhhatli, kuvvetli ve güneşte büyüyen bitkilerden alınmalıdır. Çelik yapılacak bitkilerin sürgünlerinin boğum araları anormal uzun veya sık olmamalıdır. Obur dallar ile küçük ve zayıf büyüyen dallar çelik materyali olarak kullanılmamalıdır. Odun çeliklerinin uzunlukları 10-30 cm arasında değişir. Alınan çelikler (Kış dinlenme döneminde) perlit, kum, torf gibi köklendirme ortamlarına çeliğin yarıya yakın bir kısmı sokularak (1-2 göz) sıcaklık ve sulama imkanları dikkate alınarak köklenmesi sağlanır. Köklendirme ortamına konulmadan önce hormonla muamele edilirse köklenme nispeti iyi olur. Yine köklendirme ortamına konulan çeliklerde bitkinin kök oluşacak bölgesinde 18-20 0 C'lik bir sıcaklık, köklenmeyi olumlu etkileyecektir.

Köklendirme ortamına konulan çeliklere sis şeklinde nem sağlamak faydalı olacaktır.

b) Yeşil çelikler:

Büyüme dönemi içinde ilk sürgünlerin yaklaşık 30 cm olduğu dönemden başlayarak, yaprakların dökülmesine kadar olan dönemde oluşan sürgünlerden elde edilen çeliklere yeşil çelik denir. Bu dönemde alınan çeliklere hormon uygulaması yapılır. Yeşil çelikler sisleme yapılarak nem düzeyinin % 90 civarında olduğu ortamlarda köklendirilir. Köklendirme ortamına konulan çelikler yapraklı ise, yaprak alanını azaltmak gerekecektir. Çelik boyu odun çeliklerinde olduğu gibi 10-30 cm olmalıdır. Köklendirme ortamına konulan tüm çeliklerde kök çürümesi gibi sıkıntılara karşı aşırı sulamadan kaçınmak gerekecektir. Köklenen çelikler tüplenip alıştırma ortamına konulup, belli bir süre bekletildikten sonra dış ortama rahatlıkla konulabilir.

Meyvecilikte Budama

Budama, ağaca iyi bir şekil vermek, gelişme ve verime etki etmek, kaliteyi iyileştirmek ve çeşitli nedenlerle zararlanan yerleri onarmak amacı ile yapılan kesme sanatıdır.

Dikim zamanı veya bunu izleyen birkaç yıl içindeki budamanın amacı, ağaca, verime yattığı zaman kırılmaksızın meyveyi taşıyacak şekilde kuvvetli bir çatı oluşturmaktır.

Verim çağı (türlere göre 4-6 yaşından sonra) yapılan budamanın amacı, gelişme ile verim arasında bir denge oluşturmak ve yüksek kaliteli meyveyi elde edecek şekilde ağaca taşıyabileceği kadar meyve verdirtmektir.

Gençleştirme budaması ise verimden düşmüş yaşlı meyve ağaçlarına uygulanır. Bir süre daha fazla ürün alabilmek için yaşlı ağaçlara daha şiddetli budama yapılarak, sürgün verme ve gelişme göstermeye zorlanırlar.

GENEL PRENSİPLER

Ağacın Büyüme Durumu: Meyve türleri içerisinde bir çeşit yaygın ve yatay dallı gelişirken diğeri yukarı doğru ve dik bir gelişme gösterebilir. Yaygın ve yatay gelişen bir çeşide dalların birbirine geçmesine engel olacak şekilde yukarı doğru gelişmesini teşvik edecek bir budama yapmak gereklidir. Yukarı doğru ve dik gelişen bir çeşidi de ilaçlama meyve seyreltmesi hasat v.b. gibi kültürel uygulamaları kolaylaştırmak için yana doğru ve yaygın gelişmesini teşvik edecek bir budama yapmak gereklidir.

Budamanın Çiçek ve Meyve Bağlamaya Etkisi: Genç ağaçlara yapılacak budama çiçek ve meyveye yatmayı geciktirir. Ancak meyveye yatan çiçek miktarının artmasına yardımcı olur. Çünkü budama ile ağaçtaki bazı gelişme noktaları da çıkarıldığından geriye kalanlara elverişli su ve azot temini dolaylı olarak artırılır.

Budamanın Verim ve Kaliteye Etkisi: Budama, verimde bir miktar azalma yapmasına rağmen meyve kalitesinde çok fazla bir iyileştirme yapar. Budama ile bir kısım meyve de atıldığından; geriye kalanlara yedek besin maddelerinden daha fazla pay düşer. Budama ile yaprak miktarı ve buna bağlı olarak su kaybı da azalır ve ağaçların güneşlenme ve havalanmaları artacağından meyve rengi ve iriliği artar.

Budama Yaralarına ve Artıklarına Yapılacak Muamele: Kesim izi 5 cm'yi geçen yaralara macun sürülmelidir. Budama artıkları da ertesi yılın hastalık taşıyıcıları olduğundan yakılmalıdır.

Budamanın Mevsim ve Zamanı: Dinlenme devresi denilen ve yaprak dökülmesi ile ilkbahar da tomurcukların patlaması arasında geçen zaman budama için uygundur. Ancak, araya donlu günler girerse, budama işi don tehlikesi ortadan kalkıncaya kadar ertelenmelidir. Bu dönemde aynı zamanda hem işçi sorunu olmaz hem de yapraklar olmadığından kesim yerleri arasında daha iyi ilişki kurulur.

Ağaçların Terbiyesinde Kullanılan Sistemler: Modifiye lider (değişik doruk dallı) terbiye sistemi en çok tercih edildiği için bunun üzerinde duracağız. Modifiye-lider sisteminin çok tercih edilmesinin nedeni, diğer sistemlere göre daha kuvvetli çatal dallara sahip olması ve ana dallar arasındaki dikey mesafenin daha fazla olması nedeniyle daha çok meyve yükünü taşımasıdır. Bu sistemde kuvvetli fidanlar dikilmelidir ve ana dallar ikinci derecede çatı dallarını meydana getirinceye kadar lider dalı gelişmesi durdurulmamalıdır. Verim çağına gelmiş bir ağaçta 8-10 adet büyük yan dalı meydana gelmesine imkan verilir. Lider dalın gelişmesi türlere bağlı olarak 4-5 yıl sonra özel bir kesim yapılarak zayıflatılmalıdır.

Genel prensipleri türlere göre pek fark etmeyen modifiye-lider sisteminde elmayı ve şeftaliyi örnek olarak verilen açıklayıcı bilgi aşağıdadır. En çok bir yaşlı fidanlar kullanılır.

ELMA

Bir Yaşlı Fidan: 1,5-2.0 cm çap ve 150 - 200 cm boyundaki fidanlar uçtaki pişkinleşmemiş kısımları kuvvetli yan dalları meydana getirecek pişkin gözlerin bulunduğu 1 m'ye kadar kısaltılırlar. İkinci büyüme mevsiminin başında çatı dalları seçimi yapılır. Çatı dalı sayısı 3-4 tane olup, ilki topraktan 15-20 cm yukarıda ve aralarındaki dikey mesafede 15-20 cm'dir. Çatı dalları farklı gelişmeleri için farklı uzunlukta ve lidere en yakın olan en uzun kesilirler.

 3-4 Yaşlı Ağaçlar: Çatı dalları arasında iyi bir ilgi aranır; bunlar üst üste gelmemeli ve lider dalın gelişmesi durdurulmamalıdır. Bırakılan yan dallar ikinci büyüme mevsiminin sonunda yeni yan dallar meydana getirecektir. Bunlardan birbirine karışanlar ayıklanarak 2-3 tanesi bırakılır.

5 Yaşlı Ağaçlar: Artık esas yan dallarla çatı iyi teşekkül etmiş ise lider en uygunu dışa doğru gelişen iki dala kadar kesilir. Her çatı dalı bir ağaç kabul edilerek, budama ve dal seçimi önceki yıllarda olduğu gibi yapılır.

Meyveye Yatan Genç Ağaçlar: Ağacı açacak şekilde çok az odun çıkartılması yapılır. Ağaçlar iyi bir terbiye de ise hiçbir kesime gerek yoktur. Kuvvetli bir ağaç bol meyve gözüne sahip olmalı, hastalık ve haşere kontrolünde etkili olacak şekilde açık olmalıdır. Geçmiş yıllarda eğer düzenli bir budama yapılmış ise verim çağına gelmiş ağaçlarda fazla budama yapmaya gerek yoktur. Hiç kimse kesilen dal miktarına bakarak budamanın doğru yapıldığına karar veremez.

Yarı bodur gelişen çeşitlerin budamaları daha değişiktir. Bunlarda;

Dikim zamanı fidan, kök boğazından itibaren 70-80 cm yukarıdan kesilir (Şekil 2).

Birinci yıl tepe dalına dokunulmaz. Toprak seviyesinden 15 cm yüksekliğe kadar olan gövde üzerindeki sürgüler dipten kesilirler. Diğer sürgünlere dokunulmaz. Kışın bırakılan sürgünler arasından çatıyı oluşturacak dallar seçilir. Lider dal ile rekabeti önlemek için yan dalların yaklaşık 1/3'ü kesilir (Şekil 2).

İkinci yıl seçilen 4 çatı dalından dik gelişenler o yılki uzunluğunu 1/3'i kadar kısaltılır. Her çatı dalı üzerinde ikinci derecede yan dallar seçilir ve bunlar da ağacın gelişmesine göre kısaltılırlar.

Üçüncü ve dördüncü yıllarda da aynı yol izlenir. Ağacın gelişmesine göre dallarda kesim yapılacaktır. Bu budamalarda, ağacın güneş ışığından daha fazla yararlanabilmesi için çam ağacı na benzeyecek şekilde budanması sağlanır. İlk 2 yıl boyunca, ağaçtaki bütün çiçekler koparılarak; gelecekteki yüklü meyveyi taşıyacak kuvvetli bir çatı oluşmasına imkan verilir.

Tam bodur elmalar için en iyi budama şekli İnce-iğ şeklidir (Şekil 3). Bunun için, bir yaşındaki fidanların tepesi dikim esnasında topraktan 85 cm yukarıdan kesilir. İlk gelişme mevsiminin sonunda, ana gövde üzerinde bulunan ve topraktan itibaren 40 cm'ye kadar olan dallar çıkartılır. Yan dallar ilk gelişme mevsimi sırasında (Temmuz-Ağustos), iple aşağı doğru geniş açı yapacak şekilde bağlanmak veya ağırlık asmak suretiyle eğilirler. Ancak eğilemeyecek derecede çok dik gidenler, budama zamanında tamamen dipten çıkarılırlar. Yan dallarda hiçbir şekilde uç kesimi yapılmaz. Özellikle kiraz gibi hasadı güç olan meyve türlerinde, ağaçlar alçaktan taçlandırılarak bodurlaştırma eğilimi yaygınlaşmaktadır. Gövde yüksekliği üzerinden 60-70 cm yukarıda olacak şekilde yapılan alçaktan taçlandırma ile, ağaç yüksekliği 3,5 m'de tutulabilmekte ve dikim aralıkları da 5 m x 5 ve hatta 5 x 3 m'ye indirilmektedir. Kirazlardaki lider dalın, ağaçlar 7 yaşına geldikten sonra yukarıdan aşağıya doğru her yıl 1/4'i kesilip, 10. yaşına kadar tamamı yok edilerek; ağaçların dik gelişmeleri yerine yaygın gelişmeleri sağlanabilmektedir (Şekil 4). Bu yolla hem budama, ilaçlama, hasat v.b. kültürel uygulamalar ucuz ve kolay olmakta, hem de ağaçların erken yaşta verime geçmeleri sağlanmaktadır.

   ŞEFTALİ

Her ne kadar genellikle Goble (çanak) terbiye şekli şeftaliler için kullanılıyor ise de modifiye lider sisteminden de başarılı sonuçlar alınmakta ve en azından çok şeftali çeşitlerinde tercih edilmektedir.

Dikimden sonraki 3-4. hafta sonuna kadar sürgünler gelişmeye bırakılır. Bu süre sonunda ana gövde üzerinde birbiri üstüne gelmeyecek şekilde 4-5 çatı dalı seçimi yapılıp, diğerleri çıkartılır. 120 cm'nin sonundaki kuvvetli olan uç dal lider olarak bırakılır. Diğer yan dallar arasında 15 cm uzaklık olmalıdır. 5 dal seçildiği zaman, en alttaki dalın toprak seviyesinden 40 cm yukarıda olması gerekir.

İkinci büyüme mevsiminin sonunda ağaç çok hafif budanır. Lider dalın gelişmesini tehlikeye koyan her yan dal dışa bakan göz üzerinden kısaltılır.

Üçüncü büyüme mevsiminde hafif budama yapılmalıdır. Çatı dallarından çıkan dallardan uygun olan 2-3 tanesi bırakılıp diğerleri çıkarılır. Bunların uçları dışa doğru hafif alınabilir. Kuvvetli kesim istenmez. Birbirine giren ve dikey gelişen dal ve dalcıklar çıkarılır. Eğer çatı iyi teşekkül etmiş ise lider dalın gelişmesini engellemek için ağaç yana doğru açılır.

Dördüncü büyüme mevsiminde de çok az budama yapılmalıdır. Bu dönemde, çiçek ve meyve oluşmasını engellemek için kuvvetli budamadan özellikle kaçınılmalıdır. Gövde de bulunan kalabalık sürgünler seyreltilebilir. Önce ki yıl yapılamamış ise, lider bu zamanda zayıflatılır.

Verim çağına gelmiş şeftali ağaçlarının her yıl budanması önemlidir. Aksi halde, ağaç yana ve yukarı doğru çabuk ve kuvvetli gelişir.

Meyvelerin Depolanması ve Muhafazası

Son yılların verilerine göre Türkiye'nin toplam meyve üretimi 13 milyon tona ulaşmaktadır. Acaba ürettiğimiz bu büyük miktarda meyvelerimizi özellikle iç pazarımız açısından tüketiciye sağlıklı bir şekilde sunabiliyormuyuz? Dış satımda, meyvelerimizi sattığımız ülkelerin istemiş oldukları kalite standartlarına bir ölçüde uyabilmemiz nedeniyle kayıplarımız az olabiliyorsa da, iç pazarlarımız açısından durum özlenen düzeye ulaşamamakta ve meyvelerimiz hasat ile tüketim arasında %20 ile %50 gibi yüksek miktarlarda kayba uğrayabilmektedir. Bu kayıplar başta depolama olmak üzere hasat ambalaj, taşıma ve pazara hazırlamada karşılaşılan bir sürü sorunlardan ve özellikle bu alanda gelişmiş ülkelerde uygulanan yüksek teknolojiden yararlanamayışımızdan kaynaklanmaktadır.

Meyvelerin depolanmasında ve muhafazasında başarıya ulaşma ise, bu meyvelerin depoya girmeden önce hasat öncesi, hasat, depolamaya hazırlık ve depoya taşıma gibi evrelerdeki durumları ile çok yakından ilgilidir. Ancak çok iyi büyümüş ve gelişmiş, zamanında toplanmış, hastalık ve böcek zararlanmaları ile fiziksel ve fizyolojik bozukluklardan temiz, çabuk depoya taşınmış, dolayısıyla ideal kalitede meyvelerden depolamada başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

MEYVELERDE HASAT OLUMU

Erken yapılan meyve hasadında meyve büyümesi tamamlanamadığı için üretici önemli ölçüde ürün kaybına uğramaktadır. Depolama açısından ise, bu gibi meyvelerde depolamada başarı sağlanamamakta, meyveler aşırı su kaybı nedeniyle kısa zamanda buruşmakta, depolama sürecinde bazı fizyolojik bozukluklar göstermekte, düşük sıcaklıklara daha duyarlı olmakta ve depolama sonrası yeme olumu kapasitesini yitirmektedir. Geç hasat yapılan meyvelerde ise ağaç dökümü hızlanmakta, depolama ömrü kısalmakta, mantari hastalıklara karşı duyarlılık artmakta ve bazı fizyolojik bozulmalar da çoğalmaktadır. Bu nedenle meyvelerin depolanmasında ve muhafazasında başarıya ulaşmak için meyvelerin en ideal hasat olumunda toplanmaları gerekmektedir.

Hasat olumunun saptanması için kullanılan yöntemler meyvelerin büyüme ve olgunlaşma döneminde bünyelerinde meydana gelen fizyolojik değişimlere dayanır. Olgunluğun, kültürel işlemler, beslenme ve ekolojinin etkisinde yıllara göre çok farklılık göstermesi nedeniyle her meyve türü için kullanılacak ölçütlerin uzun yıllar araştırılması, depolama ve olgunlaştırma çalışmalarının sonuçları ile irdelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu ölçütler arasında, meyve çekirdek kabuğunun renginin değişmesi ve meyvenin daldan ayrılabilme durumu özellikle elma ve armut üreticilerimizde şeftali gibi taş çekirdekli meyve üretimi yapan üreticilerimizin sık sık kullandıklar yöntemlerdir. Fakat bunlar meyvelerin hasat olumlarının saptanmasında elverişli yöntemler değildir. Bu aşamaya gelmiş meyveler uzun süre depolanabilme özelliklerini yitirmiş meyvelerdir. Meyvelerin hasat olumlarının saptanmasında pratik amaçlı en etkin yöntemler; meyve eti sertliği, suda eriyebilir maddeler, meyvede nişastanın kaybolması, zemin ve üst renk, meyve asitliğidir. Meyveler hasada yakın zamanda meyve eti sertliğindeki değişim ve yumuşama, bu amaçla geliştirilmiş ve penetrometre denilen aletlerle ölçülmekte ve bulunan değerler öneriler ışığında karşılaştırılarak meyvenin hasat olumu saptanmaktadır. Elma, armut ve ayva gibi yumuşak çekirdekli meyvelerle kiraz, vişne dahil tüm taş çekirdekli meyvelerde ve hatta çilek gibi yumuşak meyvelerde dahi başarı ile kullanılmaktadır.

Meyve suyundaki şeker miktarı refraktometre adı verilen basit el aletleri ile ölçülmekte ve bulunan değerler ya başlı başına ya da meyve eti sertliği veya asit miktarı ile birleştirilerek, öneriler ışığında kıyaslanarak hemen hemen birçok meyvede başarı ile kullanılmaktadır.

Özellikle elma, armut gibi meyve türlerinde kullanılan pratik yöntem nişastanın kaybolmasıdır. Bu yöntemde üretici bahçeden topladığı birkaç meyve örneğini ortalarından kesmekte ve içinde %1'lik iyot içeren %4'lük potasyum iyodür çözeltisine batırmakta ve yarım dakika sonra meyve yüzeylerine bakarak koyu lacivert ve açık sarı renk ayrışımını gözlemektedir. Pratik açıdan koyu lacivert renkte 1/3 oranında açılma, nişastanın o miktarının şekere dönüştüğü vurgulamakta ve bu da hasat zamanının geldiğini işaret etmektedir.

Meyvenin hasat zamanına yakın zemin rengindeki değişiklikler çeşitli ülkelerce geliştirilmiş renk katalogları ile izlenmekte ve meyve üreticilerine hasat zamanının saptanması ile ilgili pratik açıdan önemli bilgiler verebilmektedir.

Meyve asitliği laboratuvarlarda saptanmakta ve bazı meyveler için ya başlı başına ya da meyvenin şeker içeriği ile birlikte kullanılarak meyvelerin toplama zamanının saptanmasında yardımcı olmaktadır.

Hasat, depolama yönünden ideal toplanma durumuna gelmiş meyvelerde zamanında ve en kısa zamanda yapılıp bitirilmelidir. Hasatta gecikme meyvelerin dallarında olgunlaşmasına ve böylece depo ömürlerinin kısalmasına neden olur. Meyvelerin toplanmasına mümkünse sabah erken başlamalı ve meyvelere mümkün olduğu kadar az zarar verecek derecede itina gösterilmelidir. Hasat zamanında meyvelere verilecek çizik, berelenme, yaralanma, düşürme gibi zararlanmalar ilerde depo aşamasında çürümelere neden olacaktır. Toplatıcıların eldiven giymeleri meyvelerin depo sağlığı açısından önemlidir. Ayrıca toplama kovası, kasa, makas ve benzeri araç ve gereçler temiz olmalı ve üzerlerinde, meyveler çizik, yaralama ve bereleme gibi zarar verebilecek herhangi bir şey olmamalıdır. Meyveler özelliklerine göre daldan ayrılmalı ve çekip koparmadan kesinlikle kaçınılmalıdır. Toplamada mümkünse özel toplama torbalarının kullanılması önerilmektedir. Bakanlığımız Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen bu torbalar hem işgücünü daha verimli kılmakta hem de meyvelere verilen hasat zararını en düşük düzeye indirmektedir.

MEYVELERİN DEPOLANMASI

Ülkemizde soğuk odaların çoğu ayrı paketleme evleri ile donatılmadıkları için meyveler toplandıktan sonra serin bir yerde veya ağaç gölgesinde boylanmakta daha sonra kasalara konarak depolara getirilmekte ve muhafazaya alınmaktadır. Çoğunlukla pratikte uygulanan bu sistemde kasaların çok temiz olmasına dikkat etmeli, mümkünse hasattan önce formalin, çamaşır suyu veya ilaca bandırılarak üzerinde ilerde depoda hastalık yaratabilecek bakteriyel ve fungal etmenlerinden temizlenmelidir. Tahta kasalarda kesinlikle çivi, teneke çıkıntısı gibi her türlü zarar verici şeyler yok edilmelidir.

Tahta veya plastik kasalar mümkün olduğu kadar açık kasa olmalı içleri kesinlikle hava akımını engelleyici kağıt ve benzeri maddelerle kaplanmalıdır. Bu gibi maddeler depoda hava akımını engellediklerinden meyvelerin geç soğumasına neden olmakta, böylece olgunluğu ilerlemiş meyveler ise depoda uzun süre dayanamamaktadır

Kasalamada diğer önemli bir nokta ise tahta aralıkların çok geniş olmaması, bu aralıkların 5 mm'yi aşmaması istenir. Aralığın fazla açık olması halinde değen meyvelerde berelenme meydana gelmekte böylece bunlarda depolama sırasında oluşacak çürümeler kasalardaki diğer meyveleri de etkilemektedir.

Toplanmış meyveler en kısa zamanda depoya getirilmelidir. Depolamada gecikme meyvelerin depo ömründen zaman çalmaktadır. Ülkemizde meyve muhafazası için en basit olarak ambarlar, kilerler kullanıldığı gibi, mekanik soğutmalı depolar hatta kontrollü atmosfer depolarda kullanılmaktadır.

Bu tesislerin ancak %10'undan azında ön soğutma ünitesi var olup bunların çoğunda da verimli çalışmamaktadır. Halbuki ön soğutma özellikle tarla sıcaklığının atılması ve böylece sıcaklığı yaklaşık 5°C'ye düşmüş meyvelerin daha çabuk 0°C veya istenen düşük sıcaklıklara düşürülmesi yönünden fevkalade yararlıdır. Teknolojide ileriye gitmiş ülkelerde meyve depolamasında su veya hava ile ön soğutma sistemleri kullanılmaktadır.

Üreticilerimiz basit ambar, kiler ve benzeri adi depolar yerine iyi kaliteli ürünlerin muhafazası için mekanik soğutmalı depoları tercih etmelidir. Çünkü adi depolarda depolamanın ana ögeleri olan sıcaklık, nem ve havalandırma kontrol edilmediğinden bunlarda muhafaza edilen meyvelerde depolama ömrü kısalmakta, çürümeler ve bozulmalar nedeniyle oluşan kayıplar da yüksek oranlara ulaşmaktadır. Üreticilerimiz, iyi kaliteli meyvelerin muhafazası amacıyla pazarlama durumunu da düşünerek, yörede depolama yönünden güven kazanmış, deneyimli depoları tercih etmelidirler.

Meyvelerin depolama zamanı boyunca istemiş oldukları sıcaklık meyvelerin türüne ve çeşide göre değişmekte ve bu sıcaklık genelde 1.5 ile +10°C arasında yer almaktadır. Meyvenin istemiş olduğu sıcaklık meyve etinde istenen sıcaklık olup bu sıcaklık depolama boyunca değişmemelidir. Bu nedenle meyve civarındaki hava sıcaklığının meyve sıcaklığının 0.5°C altında veya üstünde değişmeli bu değişim 1 dereceyi aşmamalıdır. Mutedil iklim meyve türleri içinde ayva ile bazı elma ve armut çeşitleri dışında meyvelerin depolama sıcaklığı 0°C olmalıdır. Bazı turunçgil meyveleri ile tropik kökenli avokado, muz depolamasında depo sıcaklığı +8, +10°C arasında tutulmalıdır. Üreticilerimiz ve soğuk depo işletmecilerimiz, meyvelerin depo sıcaklık istekleri konusunda daha geniş bilgi için Bakanlığımıza bağlı Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü'ne baş vurulmalıdır.

Meyveler depolama süresi içinde tür ve çeşide ve aynı zamanda depo odasının sıcaklık ve nem durumuna göre su kaybederek buruşma gösterebilirler. Ufak meyvelerde ve kapasitenin altında doldurulmuş odalarda saklanan meyvelerde su kaybı yüksek olur. Ayrıca dizayn hatalarının yapıldığı soğuk odalarda düşük yüzeyli soğutucular da meyvelerden fazla oranda su kaybına neden olurlar. Meyvelerin muhafaza edildiği odalarda nemlendiricilerle nem %90 ile %95 arasında olmalı, depolarda ya nemlendiricilerle ya da duvar yüzeyleri ile zemin sulaması sayesinde nem oranı arttırılmalıdır.

Mekanik soğutmalı depolarda etkin bir soğutmanın temini için soğutuculardaki fanların yeterli olması yanında istiflemenin durumu daha çok önem kazanmaktadır. İstifleme, soğutucu tarafından üflenen havanın odanın her tarafına engelsiz bir şekilde yayılmasını sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Mümkünse odanın soğutucularının bulunduğu yerin karşısına gelen duvarı ile en gerideki istif arasında bir açıklık bırakmalı böylece karşı duvara çarpan soğuk havanın aşağı indirilerek en dipteki kasalardaki meyvelerin soğutması temin edilmelidir. Soğutucuların önü daima açık bırakılmalı dönüş havasının rahatça dolaşımı sağlanmalıdır.

Depolarda temizliğe ve hijyenik koşullara mutlak uyulmalı ve üreticilerimizin zaman zaman depodaki ürünleri kontrol ederek ürünün durumuna göre ve depolama işletmesinin önerileri ışığında ürünlerin depolama sürecini kendileri kararlaştırmalıdırlar. Depo odalarına mümkün olduğu kadar ayrı meyve tür hatta aynı çeşit konarak muhafazaya alınmalı ve depo zaman zaman havalandırılarak istenen sıcaklık sürdürülmelidir.

 




Meyve

Sıcaklık C°

Nem %

Depolama süresi

Açıklama

ELMA Çeşitlere göre değişmekte

Starking D.

0 1

90-95

5-6 ay

 

Golden D.

-1 0

95

5-6 ay

Nem önemli

Jonathan

0 1.5

90

4 ay

Fizyolojik

Granny Smith

•  4

90-95

3 ay

Bozulma mümkün

 

0.5

90

7-8

Kabuk kararması yapabilir

Roma Güzeli

-1 0

90

4-6 ay

Kabuk yanıklığı

Amasya

3

4

85-90

4-5 ay

ARMUT

Williams

-1 -0.5

90-95

1-3 ay

Kabuk yanıklığı

Anjuo

-1

90-95

4-6 ay

 

Bosc

-1

90-95

3-3.5 ay

 

Dayenne

 

 

 

 

du Comice

-1 0.5

90-95

3-4 ay

 

Passe Crassane

-1 0

90-95

5-6 ay

Düşük sıcaklık

 

4

90-95

3 ay

Zarar

KAYISI

-1 0.5

90

2-3 hafta

 

ÇİLEK

0

85-95

7 gün

 

KİRAZ

-1 0

90-95

2-3 hafta

 

VİŞNE

-1 0

85-90

2-3 hafta

 

İNCİR

-1 0

85-90

1-3 hafta

Çeşide göre değişir

ŞEFTALİ

-1 0

85-95

1-4 hafta

Çeşide göre değişir

NEKTARİN

-1 0

85-90

3-7 hafta

Çeşide göre değişir

KARPUZ

5 10

85-90

2-3 hafta

Çeşide göre değişir

KAVUN

5 10

85-90

1-4 hafta

Çeşide göre değişir

ÜZÜM

-1 -0.5

90-95

1-5 ay

Çeşide göre değişir

PORTAKAL

 

 

 

 

Washinton Novel

5

85-90

4.5 ay

 

ALTINTOP

 

 

 

 

Marsh Seedless

8

85-90

6 ay

 

Redblush

8

85-90

6 ay

 

LİMON

 

 

 

 

Kütdiken

10

85-90

8-9 ay

 

MANDARİN

 

 

 

 

Satsuma

3

85-90

2-2.5 ay

 

Klementin

33

85-90

3-3.5 ay

 

MUZ

 

 

 

 

Yeşil

13-14

90-95

10-30 gün

Çeşidine göre değişir

Sarı

11-13

88-





Meyvecilikte Biyolojik Mücadele

BİYOLOJİK MÜCADELE NEDİR ?

Zararlı böceklerin, doğadaki mevcut doğal düşmanları yardımıyla ekonomik zarar düzeyinin altında tutması işlemine biyolojik mücadele denilmektedir. Biyolojik mücadelede hedef ilaçlı mücadelede olduğu gibi zararlıları tümüyle yok etmek değildir. Biyolojik mücadele, zararlı yoğunluğu ekonomik zarar düzeyinin altında tutulmakta, böylece söz konusu zararlının doğal düşmanlarının doğada sürekliliğinin sağlanması hedef alınmaktadır.

Biyolojik mücadele çalışmalarında birçok canlı grubu (doğal düşman)'ndan yararlanılmaktadır. Bunlardan başlıcaları böcekler, akarlar, örümcekler, kuşlar ve hastalık etmenleri (bakteri, virüs, fungus v.b.)' dir.

Doğal düşmanları üç grupta toplayabiliriz.

1) Predatör (Avcı) Böcekler: Hayatı boyunca serbest olarak yaşayan, avını yiyerek veya vücut sıvısını emerek öldüren, çoğunlukla avından büyük boyda olan ve gelişmesini tamamlayabilmesi için birden fazla ava ihtiyacı olan canlılardır. Bu gruba örnek olarak gelin böcekleri, altın gözlü böcek, avcı akarlar ve örümcekleri verebiliriz.

Gelin böceklerinin farklı boy ve desenlerde çok sayıda çeşidi vardır. Bunlardan bazıları yaprak bitlerinin (Şekil 1), bazıları kırmızı örümceklerin , bazıları da beyaz sineklerin (Şekil 2) etkili avcısıdırlar.

Altın gözlü böcek bir çok emici zararlı (yaprak biti, kırmızı örümcek, beyaz sinek, yaprak pireleri v.b.) ile beslenebildiği gibi küçük tırtıllar ve güve yumurtaları ile de beslenmektedir  

Avcı akarlar, yaprak uyuzları ve kırmızı örümceklerin etkili avcısıdırlar. Armut şeklinde ve açık sarı renkli vücuda sahiptirler (Şekil 5). Yapraklar bir büyüteç ile incelenirse görülebilirler. Örümcekler, meyve bahçelerinde tüm mevsim boyunca görülebilmektedirler. Yaprak pireleri (yeşil sinek), tırtıllar gibi birçok zararlı ile de beslenebilirler (Şekil 6).

2. Parazitoit (Asalak) Böcekler: Yumurtasını konukçusunun içine veya üzerine bırakarak gelişmesini tamamlayıp, konukçusunu öldüren ve ergin oluncaya kadar, yalnız bir tek konukçuya ihtiyaç gösteren canlılardır. Bu faydalı böceklerden bazıları yaprak bitlerini, bazıları beyaz sinekleri, bazıları tırtılları ve bazıları da böcek yumurtalarını parazitleyerek öldürürler.

 3. Entomopatojenler: Böcekleri hastalandırarak öldüren mikroorganizmalardır. Bunlar bakteri, virüs, fungus (mantar) v.b. olabilirler.

Biyolojik mücadele programlarının hazırlanabileceği bölgelerdeki kültür bitkilerindeki tüm zararlıların ve bu zararlıların doğal düşmanlarının saptanması gerekmektedir. Söz konusu doğal düşmanların birbirleriyle ilişkilerinin çok iyi bilinmesi gerekir. Ayrıca, bu doğal düşmanların konukçularına hangi şartlarda ve ne oranda etkili olduklarının da ortaya konması gerekir.

Biyolojik mücadele çalışmalarında aşağıdaki yöntemler kullanılabilir.

•  Doğadaki Mevcut Doğal Düşmanların Korunması ve Desteklenmesi: Biyolojik mücadele çalışmalarında öncelikli amacımız bahçelerimizdeki faydalı böcekleri korumak ve etkinliklerini arttırmaktır. Bu amaçla, bahçelerimizdeki mevcut doğal düşmanları tanımalı; zararlılara karşı ilaçlama yapmak gerektiğinde bu faydalılara etkisi az ilaçları seçmeli (bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın Entegre Mücadele Teknik Talimatları'ndan yararlanılabilir); doğal düşmanlara daha iyi bir yaşam ortamı sağlamak amacıyla bahçe kenarlarındaki çalı ve yabancı otları korumalı, yakmamalı ve ilaçlamamalıyız.

2. Doğal Düşmanların Çoğaltılarak Salınması: Eğer zararlımızın doğada etkili bir doğal düşmanı yoksa veya zararlının sorun olduğu dönemde yeterli yoğunlukta bulunmuyorsa, bu durumda doğal düşman çoğaltılıp uygun zamanda ve yeterli sayıda salınır. Örneğin: Turunçgillerde zararlı Unlubit'e karşı Cryptolaemus montrouzieri isimli gelin böceğinin kullanılması.

3. Doğal Düşman İthali: Yeni bulaşan bir zararlının bulaştığı yerde doğal düşmanları yoksa veya yetersiz kalıyorsa, yurt dışında var olan etkili doğal düşmanları getirtilerek zararlının biyolojik mücadelesinde kullanılır.

Biyolojik mücadele uygulamalarını olumsuz yönde etkileyen başlıca faktörleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.

1) Zararlı ve Hastalıklara Karşı Kullanılan Zirai İlaçlar : Zararlılara karşı kullanılan ilaçların birçoğu faydalı böceklere çok zehirlidir.

2) İklim: Bazı doğal düşmanların çoğalabilmeleri ve etkinliklerini sürdürebilmeleri için iklim uygun olmayabilir.

3) Karıncalar: Karıncalar, yaprak bitleri ve kabuklu bitler gibi zararlıların salgıladıkları tatlımsı maddelerle beslendiklerinden bu zararlıları doğal düşmanlarından korurlar.

4) Toz : Parazitoit ve predatör böceklerin etkinliklerini azaltıcı etki yapmaktadır.

5) Ergin Gıdası: Birçok faydalı böceğin erginlerinin beslenebilmesi ve çoğalabilmesi için nektar, polen, balözü v.b. maddelere ihtiyacı vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder