27 Eylül 2011 Salı

Bitki Besin Eksiklikleri

Azot Eksikliği

Bitki büyümesi ve ürün üzerine önemli etkileri olması nedeniyle, bu elementin yetersizliğinde büyüme hızla durmakta ve klorofil parçalanmakta ve klorozlar ortaya çıkmaktadır.Bu belirtiler bitkilere veya toprağa N uygulaması ile giderilebilmektedir. Noksanlığın şiddetine bağlı olarak bitki boyu kısalmakta, gövde incelmektedir.Tahıllarda kardeşlenme azalmakta, yaprak gelişimi engellenmekte, özellikle genç yapraklar küçülmektedir. Noksanlıktan dolayı bitkide karbonhidrat birikimi kırmızı, kırmızımsı-mor renklenmeye yol açmaktadır.



Azot kolaylıkla hareketli hale geçebilen ve taşınabilen bir besin maddesi olduğu için noksanlık ileri aşamalarda görülürse yaşlı yapraklarda protein parçalanmakta ve amino asitler büyüme yerlerine gönderilmektedir. Bu nedenle noksanlık önce yaşlı yapraklarda ortaya çıkmaktadır. Aşırı yağmurlar, yağmurlama sulama, ışık intensitesinin yüksek oluşu noksanlığı teşvik eden faktörlerdir.
Azot eksikliği görülen topraklar ;
- Kumlu topraklar,

- Aşırı derecede yağış alan ve fazla sulama yapılan topraklar,

- Organik madde içeriği düşük olan topraklar

- Uzun süre azotlu gübre kullanılmadan üretim yapılan topraklardır



Bor Eksikliği

Bor noksanlığı, bilinen en yaygın beslenme bozukluğudur. Borun yarayışlılığı özellikle B(OH)4 - oluşumu ve anyon adsorbsiyonu nedeniyle kireçli ve kil kapsamı fazla olan topraklarda ve pH yükseldikçe azalmaktadır. Bununla beraber borik asitin polimerizasyonu ve köklere kitle taşınımının azalması nedeniyle kurak koşullarda da bor yarayışlılığı azalmaktadır.

Bitkilerde bor noksanlığına bağlı olarak tohum ve meyve tutumu azalmaktadır. Bor noksanlığı çözünebilir azotlu bileşiklerin (özellikle NO3) birikimine, sitoplazmanın protein kapsamının azalmasına ve hücre çekirdeğinin deformasyonuna neden olmaktadır. Bor noksanlığı bitkilerde pek çok morfolojik değişikliklere neden olmaktadır.

Bunlar;

- Genç yapraklarda kloroz, sarı-kırmızı renklenme, bazen nekrotik lezyonlar,

- Genç yapraklarda rozet teşekkülü,

- Küçük ve biçimsiz yapraklar,

- Yaprak sapında, gövde ve yaprak damarlarında çatlama ve mantarlaşma,

- Yaprak ve gövde de kalınlaşma ve gevrekleşme,

- Kotiledonların genişlemesi,

- Boğum aralarının kısalması,

- Büyüme uçlarının kısalması,

- Çalılaşma, bodurlaşma,

- Tomurcuk, çiçek ve tohum oluşumunda azalma,

- Kök gelişmesinde gerileme,

- Meyve iç kısmında boşluklar, çürümeler, camsı görünüm ve kahverenkli ben



Demir Eksikliği

Bitkilerin toplam demir kapsamlarının sadece % 10-20' si fizyolojik aktiftir. Bitkilerin demir beslenme durumunu belirtmek için toplam demir değerlerinin kullanılması uygun değildir. Klorozlu yaprakların normal veya normalin üstünde demir içermesine hücre pH sının yüksekliği, fosfor konsantrasyonunun fazlalığı ve metabolik aktif Fe+2 nin inaktif duruma gelmesi neden olmaktadır.

Demir bitkide hareketsiz bir besin maddesi oluşu nedeniyle eksikliği önce genç yapraklarda ortaya çıkmaktadır. Önce damararaları sararır ve damarlar yaprak yüzeyinde adeta bir ağ görünümündedir. Magnezyum eksikliğine çok benzer, tek farkı Mg eksikliği önce yaşlı yapraklarda görülmektedir. Eksikliğin daha şiddetli olduğu durumlarda tüm yaprak sararır daha sonra kurumaya başlar. Tedavi edilmez ise bitkinin kuruyup ölümüne bile neden olabilmektedir.

Bitkilerde demir eksikliği toprakta mutlak bir demir yetersizliğinden değildir. Daha çok toprakta demirin yarayışlılığını etkileyen faktörler nedeni ile demir eksikliği oluşmaktadır.
Bunlar:
- Toprağın kireç içeriği,

- Yüksek pH, yüksek bikarbonat iyonları,

- Yüksek fosfat ve nitrat azotu konsantrasyonu,

- Diğer ağır metallerin (Zn, Cu, Mn, Co, Cr, Ni) fazlalığı (Antagonistik etki)

- Bitki köklerinin redüksiyon kapasitesinin düşüklüğü.



Demir Fazlalığı Demir toksikliği özellikle suyla doygun topraklarda yaygın olarak görülür ve çeltikte ürünü sınırlandıran ikinci önemli faktördür. Demir toksikliği kurak koşullarda da önemlidir. Demir toksikliğinde yapraklar bronzlaşır. Demir fazlalığında polifenol oksidaz aktivitesi artar ve bronzlaşma okside olan polifenollerden kaynaklanır.


Kalsiyum Eksikliği


Gübre olarak N, P ve K tüketiminin giderek artmasına karşın, kalsiyumlu gübreler pratikte gübreleme pratiği içinde yer almamaktadır. Toprak pH'sı çok düşük olmadıkça bitkiler için yeterli kalsiyum topraklarda bulunmaktadır. Bununla birlikte aşırı N, P, K lı gübre tüketimine bağlı olarak üründe artış, kalsiyuma olan ihtiyacı artırmaktadır. Ayrıca artan miktarlarda azotlu gübre kullanımına bağlı olarak toprakların asitleşmeleri sonucu toprakların kalsiyum potansiyeli zayıflamaktadır.

Gerçek kalsiyum noksanlığı ile toprakların kireç kapsamındaki düşüklüğe bağlı olarak ortaya çıkan kalsiyum eksikliğini birbirinden ayırmak gereklidir. İkinci koşul yani toprağın Ca içeriğinin düşüklüğü daha önce de bahsedildiği gibi toprağın asitleşmesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte asit topraklarda bile bitkilerin ihtiyaçlarıı karşılayabilecek düzeyde kalsiyum bulunmaktadır. Topraklarda ?1me/L" düzeyindeki kalsiyum bitkiler için yeterli bir düzeydedir.

Asit topraklarda bitki gelişmesinin zayıf olmasının nedenleri; P ve Mo' nin immobilizasyonu, Mg ve K' un alınabilirliğinin azalmasıdır. Bunlara ilave olarak B, Zn, Cu, Fe, Ni, ve diğer mutlak gerekli olmayan metalik iyonların elverişliliğinin artmasıdır. Asit topraklarda özellikle Mn +2 ve Al+3 iyonlarının aşırı miktarlarının toksisiteye sebep olmasıdır. Kalsiyum noksanlığı, toprakların asit koşullarda bile yeterli kalsiyum içerdiği dikkate alınırsa, ancak ekstrem koşullarda ortaya çıkabilmektedir. Sulama suyunun veya gübrelerin aşırı N, K ve Mg içermesi kalsiyum noksanlıklarına sebep olabilmektedir.

Sebzelerde yaprağın kritik kalsiyum konsantrasyonu % 0.8 olarak kabul edilmektedir. Kalsiyum noksanlığının belirtileri ilk önce genç yapraklarda veya büyüme uçlarında ortaya çıkmaktadır. Noksanlık durumunda bitki büyümesi gerilemekte ve çalımsı bir hal almakta, genç yapraklar küçülmekte, yaprakuçları ve kenarları yukarı doğru kıvrılmakta, yaprak kenarlarında klorozlu benekler ve nekrotik lekeler belirmektedir.

Elmalarda acı benek, domateste çiçek burnu çürüklüğü, kereviz ve lahanada iç kararması v.s Ca eksikliğinden ileri gelen zararlanmalardır. Ca eksikliği aslında bitkiye Ca taşınımının, herhangi bir nedenle engellenmesi sonucunda ortaya çıkan fizyolojik kökenli bir bozukluktur. Kök oluşumunu ve aktivitesini engelleyen düşük sıcaklık, yetersiz havalanma, aşırı sulama veya dengesiz sulama gibi nedenlerle transpirasyon akışında meydana gelen düzensizliklerle Ca taşınımı engellenmekte ve eksiklik ortaya çıkmaktadır. Floem dokusunda immobil olan Ca, meyve oluşum döneminde meyveye taşınamaz ve eksiklik ortaya çıkar. Bu nedenle yaprakların analizleri ile Ca eksikliği hakkında fikir sahibi olunamaz. Topraktan alınan Ca ksilem yolu ile yukarıya taşınırken yaprak, meyve rekabetini yaprak kazanır ve Ca yaprağa alınır bu nedenle önce meyvelerde eksiklik ortaya çıkar.

Toprağın NPK ile aşırı gübrelenmesi, KDK'nın düşüklüğü, amonyumlu gübrelerin kullanımı, toprağın aşırı tuz konsantrasyonu, yüksek H, K, Mn ve Al, düşük seviyede değişebilir Ca, aşırı yağış veya sulamalarla yıkanmış asit kumlu topraklar ve yüksek pH, Ca eksikliğine neden olan faktörlerdendir.

Magnezyum Eksikliği
Magnezyum noksanlığı aşırı derecede yıkanmış kumlu, KDK' sı düşük topraklarda (Podzol), yüksek kireç ve düşük magnezyum içeren tınlı topraklarda veya kireç uygulamasından sonra Ca ve Mg arasındaki arasındaki antagonizm sebebiyle çıkabilmektedir.

Magnezyum bakımından zengin topraklarda Mg iyonlarının elverişliliği pH 6.5 de, pH 5.5 e göre daha yüksek olup, magnezyum içeriği düşük topraklarda bu durum tam tersine pH 5.5 de daha yüksek olmaktadır. Bitkilerde Magnezyum noksanlığının tek sebebi beslenme ortamındaki düşük magnezyum düzeyleri değildir.

H+, K+, NH+ 4, Ca+2 ve Mn+2 gibi diğer katyonların miktarı da magnezyum noksanlığına sebeb olmaktadır. Asit topraklarda pH' nın 5 ve altında yüksek Al+3 konsantrasyonundan dolayı magnezyum alımı azalmaktadır. Magnezyum yaşlı yapraklarda kloroz şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Noksanlık yaprak ucu ve kenarlarından başlayarak ortaya doğru ilerlemekte, primer ve sekonder damarlar yeşil kalırken diğer damarlarda sararma benek veya ağ şeklinde bir görünüm ortaya çıkmasına sebeb olmaktadır.


Potasyum Eksikliği

Potasyum noksanlığı genel olarak Katyon Değişim Kapasitesi (KDK) düşük asit topraklarda görülmektedir. Üç tabakalı kil minerallerini içeren topraklarda bitkiler tarafından aşırı sömürme nedeniyle potasyum kaybı söz konusu olmaktadır. Potasyum noksanlığı aynı zamanda organik topraklarda da sık görülmektedir. Bitkilerin K alımı, potasyumun toprakta difüzyon ve kitle hareketine bağlı olmakta kuru periyotlarda elverişliliği düşmektedir. Toprağın K durumuna bağlı olarak kireçleme bitkilerin potasyum alımını artırabilmekte veya azaltabilmektedir.

Potasyum bakımından fakir topraklarda Ca ve K, NH4 ve K arasındaki antagonizm dikkate alınmalıdır.Topraklarda K:Mg oranı da önem taşımaktadır. Çünkü bu elementlerin birinin diğerine göre fazlalığı bitki gelişmesini etkilemektedir. Bu oran 2:1 ile 5:1 arasında olmalıdır. Potasyum bakımından fakir olan topraklarda K noksanlığının ortaya çıkışı yetiştirilen bitkinin çeşidine bağlı olarak değişmektedir. Potasyum noksanlığında biyokolloidler etkilenmekte ve enzim reaksiyonları bozulmaktadır.

Noksanlıkta gözle görülebilir belirtiler ortaya çıkmasa da sıcak koşullarda bitkilerin turgorunun bozulması ve stoma metabolizmasındaki bozukluktan dolayı solma görülmektedir. Potasyum noksanlığında büyüme başlangıçta az etkilenmekte ve sonraları tamamen durmaktadır. Potasyum mobil durumda bir element olmasına rağmen yaşlı yapraklardan genç yapraklara veya gövdenin büyüyen meristematik dokularına mobilizasyonu her zaman yeterli olamamaktadır. Bu nedenle K noksanlığında boğum araları kısalarak bodurlaşma meydana gelmektedir. Kereviz ve şeker pancarı gibi dikotiledon bitkilerde noksanlıkta rozetleşme görülmekte, oysa patates ve fasulyede görünüm çalımsı bir hal almaktadır.

Büyümede yavaşlama nedeniyle yaşlı yapraklar yeterli K ile beslenen bitkilere göre daha küçük olmaktadır. Genelde yapraklar renklerini korurken bazen koyulaşmakta, mavimsi yeşil renk almaktadır. Birim alana düşen klorofil miktarı arttığı için yapraklarda renk koyulaşmaktadır. Büyümede gerileme yaprak kenarlarından başlaması nedeniyle yaprak kenarları yukarı doğru kıvrılmakta yapraklarda dalgalanmalar meydana gelmektedir.

Potasyum noksanlık belirtileri ilk önce yaşlı yapraklarda ortaya çıkmaktadır. Plasmada dehidrasyon, putrescin veya peroksidaz gibi toksik maddelerin akümülasyonu nedeniyle hücreler ve dokular aniden parçalanarak ölmektedir. Bu zararlanmalar yaprak ucundan başlayarak kenarlarına doğru devam etmektedir. Potasyum noksanlığında tipik nekrotik belirtiler beyaz, sarı veya kahverengi, toplu iğnenin başı büyüklüğünde renkli noktaların belirmesinden sonra çıkmaktadır.

Noksanlığın şiddeti arttıkca nekrotik benekler yaprağın orta kısmına doğru yayılmaktadır. Patates bitkisinde siyah benek hastalığı K noksanlığından kaynaklanan fizyolojik mekanizma bozukluğundan dolayı ortaya çıkmaktadır.


Bakır Eksikliği

Bakır noksanlığı, genellikle toplam Cu içeriği düşük, kaba tekstürlü, kireçli ve bakırın organik komplekslere bağlandığı organik madde yönünden zengin topraklarda görülür. Yüksek miktarda azot gübrelemesi de bakır noksanlığını güçlendirir.

Bakırın bitki bünyesinde haraket kabiliyeti iyi olmadığından noksanlık belirtileri yeni meydana gelen yapraklarda oluşur. Grimsi yeşil renk, hatta beyazlaşma gibi renk değişimleri ve solma görülür. Gelişme zayıflar. Meyve ağaçlarında dalların uç kısımlarında kurumalar olur. Bazı durumlarda uç kurumalarının görülmesinden önce, normalden büyük yapraklar oluşur.


Çinko Eksikliği

Çinko noksanlığında küçük molekül ağırlıklı kök salgıları artar. Çift çeneklilerde kök salgıları çoğunlukla aminoasitler, şekerler, fenoller ve K olurken buğdaygillerde gündüz salgılanan fitosiderofor lardır. Çinko eksikliği nötral ve karbonat içeriği yüksek, organik madde kapsamı düşük topraklarda görülmektedir. Fazla miktarda fosforlu gübreleme de çinko eksikliğine neden olmaktadır.

Bitkilerde çinko noksanlıkları her zaman birbirine benzememekle beraber noksanlık simptomları aşağıda belirtildiği gibidir. - Noksanlık ilk önce genç yapraklarda ortaya çıkmakta, - Yapraklar küçülmekte, - Bitki çalımsı bir hal almakta (bodurlaşmakta), - Rozet yapraklar oluşmakta, - Genç yapraklarda kloroz ortaya çıkmaktadır.

Çinko noksanlığında, yaprakların damarları önce yeşil kalırken, daha sonraki aşamada damar araları sararmakta ve sürgün uçlarında rozet oluşmaktadır. Ağacın yaprak sistemi seyrekleşir, tomurcuk sayısı azalır. Yapraklardaki 20 ppm düzeyi eksiklik için kritik düzeydir. En fazla eksikliğine meyve ağaçlarında ve özellikle turunçgiller ve şeftalide rastlanmaktadır.


Fosfor Eksikligi


Fosfor eksikliği yaratan topraklar ;

- Organik madde içeriği düşük olan topraklar - Üst toprağın erozyonla kayba uğradığı alanlar

- Yağışlı bölgelerde demir ile zengin topraklarda, demir fosfat birikmiş (çözünemez formda) topraklar,

- Kurak bölgelerde ve kireçli topraklarda, kalsiyum fosfat birikmiş (çözünemez formda) topraklar,

- Uzun süre fosforlu gübre kullanılmadan üretim yapılan topraklardır.


Fosfor noksanlığına ait belirtiler görsel olarak hemen hemen her bitkide tanımlanmasına rağmen, diğer besin maddelerinin aksine oldukça karakteristik ve aynı zamanda tanısı da en güç olanıdır. Büyümede gerileme dikkate alınmazsa, noksanlık durumu sanki bitki yeterli besleniyormuş görüntüsünü andırmaktadır. Bu durum fosfor noksanlığına ait tanının neden güç olduğunun bir kanıtıdır. Genel olarak ve özellikle sebzelerde kuru maddenin % 0.2 sinde az miktarlarda bulunan fosfor bitkide fosfor noksanlığını ifade etmektedir. Toprak sıcaklığı, nem içeriği, strüktür gibi toprak özellikleri ve bitkilerin fosfordan yararlanma bakımından genetik farklılıkları gibi faktörler nedeniyle, bitkide P noksanlığı, her zaman toprakta elverişli P'un yetersiz olduğu anlamına gelmektedir.

Topraklarda fosfor, Ca, Fe, ve Al-fosfatlar, Fe ve Al-oksitler, hidroksitler ve hidratoksitler yüzeyine adsorbe edilmiş şekilde, organik fosfor bileşikleri (fitat) ve H2PO4 - ve HPO4 -2 formunda toprak çözeltisinde bulunmaktadır. Topraktaki P formları dinamik bir denge içinde olup, bu denge, pH, karbonat, seskioksitler, kil, humus, ağır metaller, nem durumu, su/hava oranı, sıcaklık ve mikrobiyal aktivite gibi pek çok faktöre bağlı olarak topraktan toprağa değişiklik göstermektedir. Toprak çözeltisinde 0.4-8.0 kg/ha oranında çözünmüş P genel olarak bitki ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Buna rağmen yoğun bitkisel üretim ve aşırı azot kullanımına bağlı olarak artan üretim sonucunda topraklarda P noksanlığı görülebilmektedir.

Asit topraklarda P noksanlığı Al toksisitesinin bariz bir belirtisidir. Bu topraklarda noksanlık kireçleme ile kaybolmaktadır. Bitkilerin P alımı kuraklık ve düşük sıcaklık koşullarında azalmaktadır. Bu koşullarda çıkan noksanlık sıcaklık ve nemin artmasıyla kaybolmaktadır. Buna ilave olarak oksijen noksanlığında P alımı engellenmektedir. Bu durum özellikle kompakte olmuş topraklarda görülmektedir. Bitkilerin P alımı topraklardaki P formlarına, bitki çeşidine, bitkinin katyon absorbsiyon özelliğine, kök gelişmesine, kök tüylerinin uzunluğuna, mikoriza'nın varlığı gibi faktörlere bağlıdır. Bunlara ilave olarak kimi bitkilerin beslenme durumuna bağlı olarak özellikle rizosfer pH'sında yaratmış olduğu değişikliklerde P alımında etkili olmaktadır.

Fosfor noksanlığında büyüme gerilemekte, tahıllarda yaprak uçları aşağı doğru sarkmakta, yapraklar dik duramamakta, özellikle erken dönemde koyu mavimsi yeşil renk oluşumu, yaprak büyümesi yavaşladığı için bu arada klorofil sentezi devam ettiğinden yaprak rengi normale göre daha koyu renk almaktadır. Bitkide antosiyanin sentezi arttığından kırmızımsı menekşe renk oluşumu ve ileri dönemde kahverengi nekrotik beneklerin oluşumu görülmektedir. Noksanlık ilk önce yaşlı yapraklarda ortaya çıkmakta, meyvelerde şekil bozukluğu ve dona dayanıklılık azalmaktadır.



Kükürt Eksikliği
Azot ve aynı zamanda S noksanlığında gövde büyümesi, kök büyümesinden daha çok etkilenir. Yeteri kadar kükürtün alınamaması durumunda, kök hidrolik geçirgenliği, stoma açıklıkları ve net fotosentez azalır. Yapraklarda küçülme ve özellikle yaprak hücreleri sayısındaki azalmadan dolayı ?S" noksan bitkilerde yaprak alanları küçülür. Kloroplast sayıları azalır.

Kükürt noksanlığı olan bitkilerde protein sentezi sekteye uğramaktadır. Bitkilerin N/S oranları kükürt noksanlığının belirlenmesinde güvenilir bir indikatör olup, bitkilerin sadece kükürt kapsamlarını ele almak yanıltıcı olabilmektedir. Kükürt noksanlığında N/S oranı, azot lehine değişmektedir. Kükürt noksanlığının belirtilerini azot noksanlığından ayırmak oldukca güçtür. Tek fark kükürt noksanlığının ilk olarak genç yapraklarda ortaya çıkmasıdır.

Kükürt noksanlığında protein ve klorofil sentezinde gerilemeler nedeniyle kloroz ortaya çıkmakta, büyüme gerilemekte ve yapraklar küçülmektedir
.



Mangan Eksikliği

Mangan noksanlığı genellikle fazlaca organik madde içeren yüksek pH' lı, iyi havalanan, kurak ve yarı kurak bölgelerdeki alkali ve kireçli topraklarda daha sık görülmektedir. Genel olarak mangan noksanlığında genç yapraklarda kloroz ve bazen nekrozlar, tahıllarda buna ilave olarak gri benekler ortaya çıkmaktadır.

Kloroz damarlar arasında ve mozaik benzeri şekillerde görülmektedir. Bitkilerde mangan noksanlığına neden olan faktörler aşağıda sıralanmıştır.

- T
opraktaki Mn+2 konsantrasyonu,

- Topraktaki diğer katyonların konsantrasyonu,

- Toprağın KDK' sı,

- Toprağın organik madde içeriği, sıcaklığı, mikrobiyal aktivite, redoks potansiyeli,

- Toprağın veya yetiştirme ortamının pH' sı gibi faktörler manganın yarayışlılığına etki etmektedirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder